Tek meşguliyetimiz memleketin hali

AHMET Hamdi Tanpınar yıllar evvel söylemiş:

Haberin Devamı

“Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor.”
Biz bugün hâlâ aynı cümleyi kurabiliyorsak ve eğreti de durmuyorsa...
Bu Tanpınar’ın mı marifeti, yoksa
ülkenin mi?
Elbette ülkenin.

*

Geçenlerde bir arkadaşım, “Edebiyattaki en iyi 5 noktalama işareti” başlıklı İngilizce bir makale yollamış.
E-postanın başına da, “Amma farklı hayatlar var” diye not düşmüş.
Son dönemde okuduğum en lezzetli yazılardan biriydi.
Yazar “en iyi” noktalamaları bulmak için kim bilir kaç romanı baştan sona taramış.
Bunu yaparken binlerce nokta, virgül, noktalı virgül saymış.
İki sayfayı geçmeyen bir yazı için kim bilir kaç ay çalışmış.
Gel de anlamlı bir zihinsel faaliyeti kıskanma!

*

Bizimkisi insanı politik olmaya mecbur eden bir ülke.
Sosyal medyada gündem dışı bir şey paylaştığınızda, “Ülke yıkılıyor, sen nelerle meşgulsün” diye fırçalandığınız
bir ülke.
Komik bir tweet atmadan evvel tüm akışa göz gezdirip, “Şimdi doğru zaman mı? Korkunç bir şeyler oluyor mu?” diye kontrol ettiğiniz bir ülke.
5 saat televizyondan, internetten uzak kalınca, “Acaba ne felaket oldu?” diye korkuyla haberlere göz gezdirdiğiniz bir ülke.
İki eğlenseniz, ceza gibi “Hadi toparlan, memleketi düşünmenin vaktidir” diye sizi dürten bir ülke.
Hayatının önemli bir bölümünü siyasete bile isteye kafa yormadan geçiren insanları bile mutlaka bir dönem akıbetiyle ilgili kaygıya ortak eden bir ülke.

*

Haberin Devamı

Önceden mesaisini şehirdeki indirimleri takip etmeye ayıran bir arkadaş mesela, “Nâzım Hikmet’in doğum günü kutlu olsun canlar!” diye toplu mesaj atıyor.
Facebook’ta çocuğunun an be an gelişimini görün diye sizi seri fotoğraf bombardımanına tutanlar şimdi profilini Marx’ın sözleriyle donatıyor.
Hata olmasın; apolitikler politik falan olmadılar, sadece fanatik oldular.
Bu ülke insanı böyle yapıyor.
Her gün gerçekleşen 88 adet gelişmeyi takip etmekten siyaset tarihini, uygarlıklar tarihini ya da ceza hukukunu okumaya vakit mi var?
Adam ekmeğini mi kazanacak, çocuğuyla mı ilgilenecek, karnını mı doyuracak, gündemi mi izleyecek, tarih mi okuyacak?
Haliyle, yüzeysel, kulaktan dolma, ezberlere dayalı kahvehane ağzı toplumun geneline hâkim oluyor.
Misafir olduğunuz herhangi bir sofrada HSYK konuşuluyor, taksici lafı ille de Cemaat’e getiriyor, manikürcü “Ne olacak memleketin hali?” diye soruyor, kafelerde masalar arasında yolsuzluk muhabbeti dönüyor.

*

Haberin Devamı

Bu arada şehirde Başka Sinema diye harika bir etkinlik yapılıyor. Hiçbir yerde izleyemeyeceğiniz filmler önünüze geliyor.
Kaç kişinin haberi var?
Moda Sahnesi diye bir yer açıldı...
Kaçımız orada bir oyuna, söyleşiye gittik?
Belki birçoğumuz adını bile yeni duyuyor.

*

Öyle bir hale geldi ki yaşamımız; tek tip, çeşnisiz.
Başlangıç yok, ara sıcak yok, çorba yok, tatlı yok...
Ana yemeğimiz ise ekmek arası nohut pilav; hepimizi kabız yapıyor.
Tape okumaktan kitap okumaya vaktimiz kalmıyor...
Telefondan olağanüstü gelişmeleri izlemekten harika bir konserin tadı kaçıyor...
Şahane bir film izlemek için bir araya gelinmiş, film boyunca 5 kez haber arası veriliyor.
Beslenmiyoruz, bilgilenmiyoruz...
Sadece olan biteni izlemeye çalışıp kaygılanıyoruz.
Memleketi kurtardığımız falan yok ama...
Sanki bırakınca avcumuzdan
kayıp gidiyor.

Yazarın Tüm Yazıları