Gazeteciye casus muamelesi yapmak

BAZI çevrelerin ellerinin altında dosya tutup, kendi çıkarlarının gerektirdiği durumlara göre bunları basına sızdırmasının etik yönünü tartışabilirsiniz.

Haberin Devamı

Bu çerçevede yapılan bir hamleyi kamuoyunu bilgilendirme çabasından çok siyasi bir hesaplaşma olarak da değerlendirebilirsiniz.

Ancak bütün bu değerlendirmeler, meselenin doğrudan basın özgürlüğünün özünü ilgilendiren boyutunu hiçbir şekilde gölgeleyemez. Gazetecilerin yazdıkları bir haberden dolayı hapse atılmaları sonucunu doğurabilecek bir ceza soruşturmasına maruz kalmaları, basın özgürlüğünü tehdit eden, özünü zedeleyen bir uygulamadır.

***

Taraf gazetesinin Milli Güvenlik Kurulu’nun 24 Haziran 2004 tarihli toplantısında Gülen Cemaati hakkında alınan bir kararı konu alan haberleri üzerine Başbakanlık, MGK ve MİT tarafından yapılan suç duyuruları üzerine başlatılan savcılık soruşturması üzerine bu ilkeyi vurgulamak durumundayız.

Gazete haberlerinden, soruşturmanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 329’uncu maddesi üzerinden yürütülmekte olduğu anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Bu madde, TCK’nın “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlığı altındaki “Yedinci Bölüm”ünde düzenlenmiş. TCK’nın bu bölümü, ilginçtir ki, devlete ait bilgileri korumak hedefi söz konusu olduğunda gazetecilerle casusları neredeyse bir tutan bir bakışı yansıtıyor.

***

İlginç olan bir nokta, “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgiler” kavramının bu bölümde birbirini izleyen 327, 328, 329 ve 330’uncu maddelerin her birinde standart şekilde kullanılmış olmasıdır.

2005’te yürürlüğe giren yeni TCK’dan önce geçerli olan 765 sayılı eski TCK’da koruma ihtiyacı açısından yalnızca “devletin emniyeti” kavramından söz edilirken, yeni yasada buna “devletin iç ve dış siyasal yararları” gibi bir kavram da eklenmiş bulunuyor. Koruma altına alınan alanın karasuları bu ifadeyle genişletilmiştir.

“Devletin iç ve dış siyasal yararları” görece bir kavramdır. Yasanın bu dili, devlet otoritesi ve siyasal iktidarın her zaman kendi görüşleri çerçevesinde istedikleri gibi yorumlayabilmelerine izin veren bir muğlaklık sunuyor.

TCK, 327’nci maddede, devlet açısından (devletin emniyeti ve iç ve dış siyasal yararları) gizli kalması gereken bu bilgileri “temin eden” kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası öngörüyor. 328’inci madde, bu bilgileri “casusluk amacıyla temin edenlere” on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verileceğini hükme bağlıyor. Bir sonraki 329’uncu madde, bu bilgileri “açıklayan kimselere” beş yıldan on yıla kadar hapis cezası öngörüyor.

Haberin Devamı

Aynı bölümdeki 336’ncı madde ise “açıklanması yasaklanmış, niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye” üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verileceğini belirtiyor.

***

Bilginin ne kadarının paylaşılacağı, demokrasilerde gazeteciliğin görev tanımı ile devletin çıkarları arasında her zaman uzlaşmaz bir çatışmanın konusu olmuştur. Bu, en ileri demokrasilerde bile karşımıza çıkan bir çekişmedir.

Bu çatışmanın özünde devletin, ulusal güvenlik, devlet çıkarları gibi gerekçelerin sağladığı gizlilik örtüsü altında bilgiyi kendi kontrolünde tutma, saklama çabası yatar. Gazeteci ise bu sınırları gerileterek devletin kontrol etmek istediği bilgiye ulaşma çabası içindedir. Devlet kendi soyut çıkarlarının muğlaklık içindeki hukuki çerçevesine, gazeteci ise devleti-iktidarı denetleme görevi çerçevesinde toplumun öğrenme hakkına dayanır.

Haberin Devamı

Bu ilkeden hareket ettiğimizde, bakılması gereken temel ölçütlerden biri öncelikle haberde konu edilen belgenin doğru olup olmadığıdır. İlk karardan iki ay sonra konunun görüşüldüğü belirtilen MGK’nın 25 Ağustos 2004 tarihli belgesinin sahiciliği üzerinde herhangi bir tereddüt yoktur. İkinci ölçüt, toplumun bilgi edinme hakkının karşılanmış olmasıdır. AK Partili bakanların askerler tarafından önerilen bu belgeye imza attıklarının, hatta daha sonra uygulamasını yaptıklarının öğrenilmesi, toplumun yararına olan bir durumdur.

Gazete, halkın kendisinden saklanan bir gerçeği bütün boyutlarıyla görmesine yardımcı olmuş, kamuoyuna iktidar tarafından sunulan “anlatı” ile gizlilik perdesi arkasındaki olguların birbirini tutmadığını kanıtlamıştır.

Haberin Devamı

Ayrıca, söz konusu MGK kararında devletin “iç ve dış siyasal yararları” bakımından gizli tutulması gereken nedir ki? Madem hükümetin mahzurlu görüp önlenmesi için imza attığı bir durum söz konusudur, kamuoyunun bundan habersiz bırakılması da sorunlu değil midir?

Bu olay, siyasal iktidarın “devletin siyasal yararları” gibi soyut bir kavramı, toplum karşısında “ikili” bir dille konuşabilmek için bir zırh olarak kullanmasının çarpıcı bir örneğini gösteriyor hepimize.

Yazarın Tüm Yazıları