Hipnoz mu, hipoglisemi mi?

Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Canan Karatay’ın başından çok tatsız bir olay geçti.

Haberin Devamı

Şimdi de birileri kalkmış, Karatay’ın iyi niyetle söylediği “Adeta hipnotize oldum” şeklindeki yaklaşımının “hipnoz değil, hipoglisemi ile ilişkili” olduğunu ileri sürüyor. Bu iddianın hiçbir bilimsel temelinin olmadığını vurgulamak isterim.

10 yıl önce çıkan “Yaşasın Hayat” kitabımda şekerin önemli bir sağlık zararlısı olduğunu, insülin fazlalığının ömrümüzü kısalttığını, bizi erken yaşlandırıp kansere davetiye çıkardığını, kilo salgınının birinci nedeni olduğunu yazdığımda meslektaşlarım bile bu bilgileri ciddiye almamışlardı. Zaman içinde obezitenin temelde bir insülin direnci problemi olduğu, kilo salgınının da insülin direncinden kaynaklandığı daha iyi anlaşıldı.
Son yıllarda Prof. Dr. Canan Karatay da bu bilgileri net ve açık bir üslupla destekleyen yazılar ve kitaplar yazdı. Gazete söyleşilerinde, televizyon röportajlarında konuyu tekrar tekrar vurguladı. Bana göre Karatay Hoca, beslenme hatalarımızın sağlığımızın canına okuyabileceğini bilen ve bilgilerini toplumla paylaşmaya, toplumu bu konuda aydınlatmaya çalışan değerli bir uzmandır.
Karatay Hoca’nın fikirlerinin hepsine katıldığımı da söyleyemem. Bazı konularda ona göre daha muhafazakârım. Mesela hayvansal yağların sınırsız bir şekilde tüketilebileceği konusunda ciddi şüphelerim var. Tıka basa yağ dolu pirzola dilimlerinin her yemekte 3-4 tanesini yemenin, her sabaha çift sarılı yumurtayla başlamanın, her yemeğe tereyağı koymanın, iç yağını, kuyruk yağını yağların yıldızı yapmanın en azından damar sağlığı bakımından problem yaratabileceğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

İKİ BEYAZ DA ZARARLIDIR

Ama şunu net ve açık olarak söyleyebilirim: Hocanın beyaz un/beyaz ekmek ve şeker (iki beyaz) konusunda söylediklerinin altına ben de imza atarım. “Balı, pekmezi abartmayın, reçelden uzak durun, çayınıza, kahvenize şeker filan atmayın, hatta taze sıkılmış meyve sularını bile ölçülü tüketin, gazlı veya gazsız şekerli meşrubatlara el sürmeyin, çok tatlı meyveleri de ölçülü tüketin!” şeklindeki tavsiyelerine katılırım.
Hoca, bu tavsiyeleri nedeniyle beslenme uzmanlarından tepkiler aldı. Bu tepkiler bazen o kadar dikkatsiz ve ölçüsüz oldu ki “Ekmek yemezsek B vitamini ihtiyacımızı nereden karşılayacağız?” gibi saçma sapan gerekçelerle ona sataşmaya kalkanlar oldu. Hoca eleştirilere hiç pabuç bırakmadı, doğru bildiği yolda yürümeye devam etti. Doğru da yaptı. Destekliyorum.
Hoca’nın değerini ölçecek değilim, haddim de olamaz ama onun “halkımızın daha sağlıklı beslenmesi, özellikle koroner kalp hastalığına daha az yakalanması” konusunda samimi bir mücadele içinde olduğuna yürekten inandım, inanıyorum. Bazı konularda farklı fikirlerimiz olabilir ama onun bilgilerini samimi bir yürekle, etik bir mesleki sorumlulukla ve koruyucu hekimliğin değerine sarsılmaz bir inançla aktarmaya çalıştığından hiç kuşkum olmadı.

Haberin Devamı

BU YAKLAŞIM AYIPTIR

Geçtiğimiz günlerde Canan Hoca’nın başından çok tatsız bir olay geçti. Dolandırıcılar, bin bir emekle biriktirdiği üç beş kuruşuna göz koyup onu dolandırmaya kalktılar. Neyse ki bence iyi kalpli olmanın yararını gördü ve bu dolandırıcıların elinden emniyet teşkilatımızın da uyanıklığı sayesinde son anda kurtuldu.
Şimdi de birileri adeta “fırsattan istifade bir durum yaratma” ve “durumdan vazife çıkarıp puan kazanıcı vuruşlar yapma” peşindeler. Hocanın bir iyi niyetle söylediği “adeta hipnotize oldum” şeklindeki yaklaşımının “hipnoz değil, hipoglisemi ile ilişkili” olduğunu ileri sürüyor ve “Canan Hoca yasaklamaya çalıştığı beyaz ekmeği, reçeli, balı, pekmezi yeseydi, dahası şekere zehir değil, altındır deseydi bunlar başına gelmezdi, yaşadıkları hipnoz değil, hipoglisemidir” şeklinde demeçler veriyorlar. Böyle bir yaklaşımın ayıp ve en azından haksızlık, dikkatsizlik ve vefasızlık olduğunu, bilimsel bakımdan da hiçbir temelinin olmadığını vurgulamak isterim.

Haberin Devamı

GEÇMİŞ OLSUN...

Canan Hoca gibi samimi, söylediklerinin doğruluğuna yürekten inanan, şeker ve beyaz un ikilisi mücadelesinde ise sonuna kadar haklı olan bir bilim insanına “yumurtanın yanında iki kaşık bal alsaydı dolandırılmazdı” demek bilim insanlarına yakışmaz diye düşünüyorum. Canan Hoca’nın yaşadıkları, iyi niyetli herkesin her zaman başına gelebilecek bir tatsızlık ve şanssızlıktır.
Canan Hoca’ya “geçmiş olsun” diyor, beslenme sağlık ilişkisi için yaptıklarından dolayı bu köşeden kocaman bir “TEŞEKKÜR” gönderiyorum. Kolesterol ve doymuş yağ konusundaki görüşlerine katılmasam da beyaz un ve şekerin, reçelin, tatlıların, beyaz ekmeğin zararları konusunda verdiği mücadeleyi sonuna kadar destekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları