NURİ PAKDİL VE İFTAR

Kültürümüzde, iftarın, oruç açma seremonisi olmaktan öte bir anlamı vardır.

Haberin Devamı

Buluşma, kavuşmadır iftar.
Sadece biyolojik gereksinimler için değil; elindekilerin değerini idrak etme bilinciyle, incelmiş yüreğinin kımıltılarıyla ve ihtiyaç içindekilerin duygularıyla da buluşma saatidir iftar.
Ve iftarın, dostlar şölenine dönüşme olanağı, her zaman kışkırtıcı bir seçenek olarak durmaktadır.

YAZARLIĞI AŞAN BİR YANI VARDIR

Yazar Nuri Pakdil’in evinde, bazı dostlarımızla iftar yaptık.
Fatih Yurdakul, Baki Kaya, Necip Evlice ve diğerleriyle, Nuri Pakdil’in sessiz çığlığına ortaklık etmeye çalıştık.
Nuri Pakdil’in, yazarlığı aşan bir yanı vardır.
Yazar, düşüncelerini ifade eder; Nuri Pakdil ise düşüncelerini yaşar.
Sesinin tonuyla, yüzündeki ifadeyle, kalbiyle, ruhuyla, tüm hücreleriyle, rüyalarıyla, hayâlleriyle, düşündüklerini yaşayan adamdır Nuri Pakdil.
Bu yönüyle, etkileyicidir.
Bu nedenle olsa gerek; O’nu bir kez de olsa gören ve O’ndan söz eden herkesin, heyecanlandığına tanık oluruz.
O’nunla karşılaştığımızda, izah edilemeyen, görünmeyen bir akımın bütün varlığımızı kuşattığını duyumsarız.

Haberin Devamı

ADIYLA YAŞAYAN YAZAR

Nuri Pakdil, ortalıkta pek görünmez.
Dolayısıyla bir efsane, bir heyecan anıtı gibi dolaşır dillerde.
Entelektüel çevrenin kendisine gösterdiği yüksek ilgi ve saygı, Nuri Pakdil’in eserlerinin niteliğinden kaynaklandığı kadar; davranışlarındaki özgünlükten de kaynaklanmaktadır.
Adı, şahsından daha çok bilinir.

* * *

Nuri Pakdil dil ustasıdır, susma ustasıdır, eylem ustasıdır.
O’nun evinde ve sofrasında iftar, dünyaya açılan penceredir.
Seyredersiniz ‘âlemi’ ve her nerede, ne kadar acı, gözyaşı, zulüm varsa; ne kadar incinmiş yürek, çiğnenmiş onur, eğilmiş baş varsa, hepsini görürsünüz.
Hepsine ortak olur, hepsinin yanında yer alırsınız.
İçiniz yekinir, durur.
Nuri Pakdil konuşmaz ama, gösterir bunları.


EĞİTİMİN TEMELİNDE ZÜMRE ÇALIŞMALARI VARDIR

Zümreler, okullarda, aynı branştan öğretmenlerin bir araya gelmesinden oluşur.
Okuldaki zümreler, eğitim sürecinin canlı, dinamik tutulması; eğitimcilerin, sınıflardaki seviyeleri kıyaslamaları, değerlendirmeleri, yöntem ve tekniklerini birbirine aktarmaları ve ortak çalışmalar yapmaları açısından son derece önemlidir.
Nedense bu konu rutin, faydasız ve boş bir iş gibi algılanır ve fazlaca üzerinde durulmaz.
Okullarda, zümre çalışmaları, eğitimin en temel unsuru olarak görülmelidir.
Tüm branşlarda, öğretmenler, il ve ilçe düzeyinde, kendi içlerinden seçecekleri zümre başkanları önderliğinde, yıl içinde birkaç kez bir araya gelerek, eğitimi her boyutuyla tartışmalıdırlar.

* * *

Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı’nda da, bu çalışmaların raporlarını değerlendirecek, analiz edecek, hayata geçirecek; her zümre için ayrı ayrı, tamamen öğretmenlerden seçilen ekipler oluşturulmalıdır.
Böylece branşlar bazında, aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya sağlam bir köprü kurulmuş olacaktır.
Öğretmenin branşı ve meslekî sorunlarına ilişkin düşünceleri, Bakanlıkta yankısını bulacaktır.
Öğretmen, sürece katılmış olacak ve kendisini, yönetimin de bir parçası olarak görecektir.
Zümreler kurumsallaştığı ve sağlam bir yapıya kavuştuğunda, aslında, birçok sorunun ortadan kalktığı da görülecektir.


KORNA, SİMGEDİR

Batılı filmlerde, doğu ülkelerinden birinin bir kentine gelindiğini anlatmak için, korna efekti kullanılır.
İlkellik simgesi olan korna; aynı zamanda sinir bozucudur.
Her ışıkta, bekleyen araçlardan en az birinden, daha sarı ışık yanar yanmaz korna sesi duyulur.
Yeşil ışık yanmıştır ve trafiğin ilerlemesinde küçük bir yavaşlama yaşanmaktadır. Belli ki bir engel vardır.
On araç arkadaki sıradan, yine en az bir korna sesi gelir.
Sağdan gidenler soldakine, soldan gidenler sağdakine; arkadakiler öndekine, öndekiler yandakine; yandakiler yanlışlıkla, mutlaka korna çalarlar.
Kapısı açık kalmış bir aracın sürücüsü kornayla uyarılır.
Yanından geçen bir tanıdık, ısrarla bir kornayla selamlanır.
Bir tanıdık değil de, psikolojisi altüst olmuş birisiyle karşılaştığınızı sanırsınız.
Bir tanıdık yüzünden, bütün sürücüler, ‘herhalde büyük bir hata yaptım’ duygusuna kapılır, paniklerler.
Uzatmak mümkün.
Birçok konuda gelişen ülkemizde, geri kalmışlık simgesi olarak korna, olduğu yerde duruyor.

Yazarın Tüm Yazıları