Evet, böyle başbakan görülmemiştir!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’daki miting konuşmasında şöyle dedi:

Haberin Devamı

“Dünyanın hiçbir yerinde böyle başbakan göremezler”.
Doğrusu bu sözü hoşuma gitti ve kişisel görüşüm de bu yönde. Ancak ben bu söze küçük bir ekleme yapmak isterim, cümleyi şöyle kurmak daha doğru olurdu:
“Dünyanın demokratik hiçbir yerinde böyle başbakan göremezler”.
Evet, göremezler çünkü dünyanın demokratik ülkelerinde başbakanlar ülkeyi yönetmeye çalışırlar, karşılarına halkın öteki yarısını alıp kavga etmezler.
“Çoğunlukçu” olmanın demokrat olmaya yetmediğini, çoğulcu bir toplumu yönettiklerini bilirler, içlerinden sinir de olsalar başka fikirlerin sahiplerini dinlemeye gayret ederler.
Demokratik ülkelerin başbakanları “Dinimizin emrini yerine getiriyoruz” diye içki yasakları da getirmezler, bilirler ki herkesin inancı kendinedir, devlet ona karışmaz, karışamaz.
Zaten demokratik bir ülkede başbakan olsan da olmasan da başkalarının hayat biçimlerine karışmak insanın aklına bile gelmez.
Ülkelerinin tarihlerinde önemli işler başarmış, “kurucu” sıfatı da taşıyan tarihsel kişiliklere de “ayyaş” diye hakaret etmezler.
Mesela Fransa’da, İtalya’da, Almanya’da başbakanlar can sıkıntılarını gidermek için ofislerinin penceresinden dışarıyı seyrederken, vapurlardan, otobüslerden, metrodan vs. inen kadınların, kızların kıyafetlerini incelemezler. Dekoltelerine, eteklerinin kısalığına yoğunlaşmazlar.
Bu tür ülkelerde başbakanlar iktidarları döneminde biber gazı tüketiminin on misli, yirmi misli artmasının nedenlerini tartışırlar, düşünürler. Bu ayıpla siyaset yapamayacaklarını bilirler.
Yalandan medet ummazlar, dinine bağlı temiz insanları tahrik etmek için “Kilisede bira içtiler” yalanlarını ortaya atmazlar.
Demokratik ülkelerin başbakanları her konunun uzmanı olmadıklarının farkındadırlar.
Mimar olup kilise projesine karışmazlar mesela!
Her şeyin en iyisini kendisinin bildiğini zannedene, her konuda ilk ve son karar mercii olarak kendisini görenlere pek rastlanmaz.
Uzun sözün kısası, demokratik ülkelerde böyle başbakan kimse göremez.
Rüyasında gören olabilir ama zaten ona da rüya değil, kâbus diyoruz!

Haberin Devamı

Bu gerçeğe alışın: Her iktidar biter

Haberin Devamı

İKTİDAR körlüğü, iktidar sarhoşluğu, artık adına ne derseniz deyin, bir gerçek. Bunun bir belirtisi de iktidarının sonsuza kadar süreceğine olan safça bir inançtır.
Mesela 28 Şubat’ta böyle oldu. “Bin yıl sürecek”ti, süremediği gibi darbe suçlamasıyla hapiste olanlar da var, o günkü muktedirlerden.
Bugün de benzer sarhoşluğa kapılmış bir iktidar var.
Ama bunların durumu biraz kişilik bölünmesi çağrıştırıyor: Hem bu iktidarın neredeyse bin yıl süreceğine inanıyorlar, hem de herkesin onu yıkmak istediğine!
Hem halkın desteğinin arkasında olduğundan emin, hem de bu desteği vermediğini düşündüğü insanları ikna etmeye çalışmak yerine, itip kakmaya, dövmeye meraklı.
Paranoya o boyutlarda ki, bir ay önce en büyük dostu olan ülkenin bir ay sonra kendisini devirmek için sosyal medya organizasyonları yaptığına inanabiliyor.
Ağızlarından düşmeyen söz şu: Hükümetimizi yıkmak istiyorlar!
İyi de bir demokraside hükümeti yıkma isteği, muhalefetin hakkı değil midir? Hükümetinizi bu kadar kutsallaştırmak normal midir?
Yeter ki bu değişim normal yollardan olsun, işin içine askeri ya da sivil darbeciler karışmasın, Anayasa’nın çizdiği çerçeve içinde hükümetler gelsin, gitsin.
Bir demokraside muhalefet haktır! Protesto etmek haktır!

Haberin Devamı

Survivor 2.0

BAŞBAKAN emir verdi ve Survivor’da yeni bir dönem başladı.
Bakalım bu kez kim ayakta kalmayı başarabilecek? Gönüllüler mi, ünlüler mi?
Gönüllülerin durumu daha zor gibi görünüyor.
Doktorlar, üzerindeki önlükleriyle revirlerden toplandı. Avukatlar yaka paça adliyeden alındı. Bir sıfatı olmayan, elindeki torbalarla meydana yiyecek taşıyan, arkadaşlar arasında toplanan üç–beş lirayla direnişçilere yağmurluk vs. alıp gelenler hem biber gazı yediler, hem cop, hem de kimyasal silaha dönüştürülmüş su! Üstelik şimdi peşlerinde MİT de var, “Bakalım hangi ülke adına bu işleri yaptılar” diye kurcalanıyorlar.
Ünlülerin de bu yarışta kendilerine göre dezavantajları var tabii.
Bir defa mitinglerde alenen hedef gösteriliyorlar, hakarete uğruyorlar. O malum çevrede çokça çıkan meczuplardan birinin hedefi olmaları olasılığı var.
Televizyon yöneticileri ve patronları öylesine korkutuldular ki iş genel müdürü ücretsiz tatile çıkarmakla kalmayacak, listedeki oyuncuları işsiz bırakmaya kadar da varacak gibi.
Ama sonuçta adil bir yarış var yine de.
Hepsi aynı gazı soluyor, hepsi kimyasal silaha dönüştürülmüş tomaların hedefindeler, hepsi elleri sopalı, palalı, paramiliter rejim muhafızlarının tehdidi altındalar.
Bakalım hayatta hangisi kalacak, yarışmayı kimler kazanacak?

Haberin Devamı

Vali bey dikkat!

BİR not da Vali beylere, Emniyet Müdürü beylere:
İktidardaki bu sarhoşluk görülüyor ki sizlere de yansımış. Unutmayın, her iktidar bir gün gider ve bugün halkın üzerine sıktığınız zehirlerin, kimyasal suların hesabını verirsiniz, aklınızı başınıza toplayın.
28 Şubatçıların nerede olduklarını, kaç sene sonra hesap vermek durumunda kaldıklarını unutmayın!

Yazarın Tüm Yazıları