Ölümden sonra bilinç: O gördüğüm beyaz ışık neydi?

SAM Parnia bir doktor. Amerika’da Stony Brook Üniversitesi hastanesinde çalışıyor. Uzmanlık alanı, kalbi durmuş insanları hayata geri döndürmek.

Haberin Devamı

Bu uzmanlık alanı (İngilizcesi ‘resuscitation’ anlamı ‘Hayata döndürmek’ ve galiba bizim tıp literatüründe bu dala ‘resüsitasyon’ deniyor ama emin de değilim) görece yeni bir uzmanlık alanı. Bundan 50 yıl kadar önce CPR cihazları icat edilip durmuş kalbe şok vererek çalıştırmak mümkün olduğundan beri var bu uzmanlık ve giderek gelişiyor.
Aslında çoğu zaman kalbin durmasını izleyen ilk birkaç dakika içinde elektro şokun verilip hastanın hayata döndürülmesi mümkün oluyor ama bazı durumlarda, adıyla söyleyelim hastane şartlarında ve hastanın soğutulmasıyla vs., bu süre 40-45 dakikaya kadar uzayabiliyor.
Böylesine ilginç ve sınırda bir konuda uzmanlaşmak Sam Parnia’ya ‘Ölüm nedir’ sorusunu sordurmuş. Kalbin durması mıdır ölüm? Kural olarak kalbin durmasından yaklaşık 10 saniye sonra beyne de kan gitmediği için bütün beyin aktiviteleri de duruyor./images/100/0x0/55eab951f018fbb8f892a287
Sam Parnia, vücuttaki farklı hücrelerin farklı sürelerde öldüğünü söylüyor. Ona göre ölüm bir an değil bir süreç. ‘Doktorun ölümü ilan ettiği andan saatler sonra bile vücutta bazı hücreler yaşamaya devam ediyor’ diyor.
Tamam ama yaşamaya devam eden hala ‘ben’ miyim? Sam Parnia, yakınlarda bir kitap yayınladı, adı ‘Erasing Death: The Science That is Rewriting Boundaries Betweet Life and Death.’ Kabaca çevirecek olursak şöyle: ‘Ölümü Silmek: Hayatla Ölüm Arasındaki Sınırları Yeniden Yazan Bilim.’
Parnia, kitabında Joe Tirolosi isimli bir hastayı anlatıyor. Tirolosi, hastanenin acil servisine girdiğinde kalp krizi geçirmekteydi. Bir pıhtı kalbini besleyen damarlardan birini tıkamıştı.
Doktorlar onu hemen soğuttular. Ve bu arada damardaki pıhtıyı temizlemek için de çalışmaya başladılar. Tirolosi’nin kalbi, durduktan 45 dakika sonra yeniden çalıştırıldı, bu arada pıhtı temizlenmişti. Hasta uyanır uyanmaz hemşirelere ölü kaldığı sürede çok ilginç bir tecrübe yaşadığını ve anlatmak istediğini söyledi. Dr. Parnia, Tirolosi ile böyle tanışmış.
Gerçekten de, yapılan pek çok çalışma, kalbi durup sonra yeniden çalıştırılan kişilerin yaklaşık yüzde 10’unun uyandıktan sonra ‘Bir şeyler gördüklerini’ anlattığını gösteriyor.
Peki ne görüyorlar? Meşhur hikaye, beyaz bir ışık görmek, ona doğru gitmek vs.
Dr. Parnia, ‘Herkes gördüklerini kendi inanç sistemine, yaşam tarzına göre tarif ediyor. Bir Hindu, Hindu tanrısını görüyor, bir Ateist başka bir varlığı, bir Hristiyan kendi tanrısını vs. Bu neredeyse dünyanın her yerinde aynı’ diyor.
Dr. Parnia’ya göre, ölümden hayata döndürülen ve bu sırada bir şeyler gören hastaların hikayelerini derlemiş. Herkesin anlatımı elbette farklı ama ona göre kalbi duran hastalar, bir sükunet, bir huzur duygusu hissediyor. ‘Bütün anlatımlar bize ölümün korkulacak bir şey olmadığını gösteriyor’ diyor Dr. Parnia.
Anlatılan hikayeler ölümden sonra bir şeyler olduğunu söylüyor ama ne? Dr. Parnia’ya göre bilinç en azından bir süre daha var olmaya devam ediyor. ‘Buna isterseniz ruh deyin isterseniz bilinç, isterseniz benlik, kalbin durması anında bu yok olmuyor, bir süre daha ortalarda oluyor’ diye anlatıyor Dr. Parnia.
Buradan, bu köşede de zaman zaman sorulan, bilim dünyasının da yıllardır tartıştığı konuya geliyoruz: Bir bilincimiz ve dolayısıyla özgür irademiz var mı, beynimizin fonksiyonlarını sadece kimyasal reaksiyonlar olarak mı tanımlamalıyız?/images/100/0x0/55eab951f018fbb8f892a289
Bazı okuyucular öyle okumaya çok yatkınlar, elbette bu anlatılanları ‘Ruhun varlığı’ diye okumak da mümkün ama Dr. Parnia oraya girmiyor; o bir bilim insanı ve bilimsel yöntemle kanıtlayabileceğinin peşinde, inanca dayalı spekülasyonlarla, dogmalarla ilgilenmiyor.
Ama geçen hafta The Wired dergisinde yayınlanan söyleşisinden anlıyorum ki Dr. Parnia özellikle beyinle ilgili son dönemde patlama yaşayan araştırmalar konusunda hem şüpheci hem de çok açık fikirli.
Yeni beyin görüntüleme teknikleri sayesinde çok büyük bir ilerleme olduğunu, beynin haritasının çıkarılmakta olduğunu o da söylüyor, ‘Ama’ diyor, ‘Bulunan şeyler aslında ilişkilendirme, bir nedenselliği hala bulabilmiş değiliz, sadece belirli duygu ve davranışlarla beynin belirli bir bölgesini ilişkilendiriyoruz. Neden sorusuna ve nasıl sorusuna cevabımız hala yok.’
Sınırlarda bilim yapanlar, bilimin sınırlarını da zorluyorlar. Dr. Parnia’nın kitabını bir an önce okuyacağım.

 

Yazarın Tüm Yazıları