Öldürerek kalkınıyoruz

ORMAN Bakanı, “Bir gün bütün dünya bizim şantiyemiz olacak” demiş.

Maazallah...
Bu demektir ki, dünyada ciddi bir katliam yaşanacak.
Zira Türkiye’de en fazla işçi ölümü ve iş kazalarının üçte biri inşaat sektöründe meydana geliyor.
Bizim doğal afetlere falan ihtiyacımız yok. Doğal olmayan afetlerimiz bize yeter, artar.
Sonuncusu Samsun’un Tekkeköy ilçesinde meydana geldi.
Eti Bakır İşletmeleri’nde amonyak tankının 300 tonluk kapağı vinçle yerleştirilirken halat koptu, tank işçilerin üzerine düştü.
5 işçi can verdi, 14 işçi yaralandı. Bizim için sıradan bir gün, sıradan bir olay.
*
Son 10 yılda 11 bin işçimiz iş kazalarında bu dünyadan göçüp gitti. Ailelerini, sevenlerini katarsak, yüzbinlerce insanımız acıya boğuldu.
Bu, her yıl 1.100 işçinin ölümüne denk geliyor.
Yani her gün 4 işçi iş kazaları nedeniyle ölüyor, 6 işçi de iş göremez hale geliyor.
Sanmayın bununla da sınırlı...
Bunlar resmi rakamlar.
Sosyal Güvenlik Kurumu verileri sadece 10 milyon sigortalı işçiyi kapsıyor.
Oysa toplam istihdam 24 milyon civarında.
Ve sigortasız çalışan kesimde daha da fazla iş kazası oluyor.
Gerçek ölüm sayısı bunların çok çok üzerinde.
Giderek de artıyor.
2003’te 860 işçi iş kazalarında ölürken, bu sayı 2011’de ikiye katlandı ve 1.563’ü buldu.
*
“Cihan devleti”, “görülmemiş kalkınma”, “ileri demokrasi” lafları ağzımıza sakız olmuş, çiğneyip duruyoruz...
Lakin bu kalkınmanın ve özgüvenin inşasında büyük emeği olan işçiler her gün patır patır gidiyor.
*
Avrupa’da birinci sırada, yani lider, dünyada ise üçüncü olduğumuz konu iş kazaları.
Türkiye’de ölümlü kaza sıklığı, 15 AB ülkesinin ortalamasından 7 kat daha yüksek.
*
Kışlalarla, camilerle o kadar meşgulüz ki...
İş kazalarının tırmanmasındaki esas neden olan kuralsız, güvencesiz, sendikasız ve kayıtsız çalışma biçimlerinin nasıl hızla yaygınlaştığını gördüğümüz yok.
Doğudaki PKK terörüyse, bu da işveren terörüdür.
Tuzla tersanelerinde, madenlerde, inşaat sektörü ve HES inşaatlarındaki ölümlü iş kazalarının ardında esnekleşme ve taşeronlaşma yatıyor.
İşverenden iş almak için fiyatları düşüren taşeron şirketler, kar etmenin yolunu işgücü maliyetlerini düşürmekte buluyor.
Bu işçiler için şu demek: Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, kuralsızlık, güvencesizlik, sendikasızlık, kayıt dışılık.
Sonuç ise ölüm.
*
Bunlara mani olmak yerine hükümet ne yaptı?
İşçi sağlığı ve güvenliği tüzüğünü yürürlükten kaldırdı.
Yönetmeliklerle işçiyi değil, işvereni korudu.
İşyeri hekimliği ve iş güvenliğine yönelik mühendislerin görevi ticarileştirildi, piyasalaştırıldı, mesleki bağımsızlıkları yok edildi.
*
Rant odaklı bu ekonomik büyüme modeli, yolda binlerce işçinin canını alarak, onları boğaz tokluğuna çalıştırarak Türkiye’yi dünyanın ucuz emek ülkelerinden biri haline getiriyor.
İleri demokrasi demeden evvel...
İnsanın temel hakkı olan yaşam hakkını koruyalım...
Ki daha iddialı laflar etmeye yüzümüz olsun.
Yazarın Tüm Yazıları