Hayâsız bir iftira kampanyası

ŞUNU merak ediyorum, Çalık Grubu’nun 2006 yılında, yüzde 73 indirimle anlaşmaya bağlanan vergi cezası, bizimkine benzeyen bir raportörün eline düşseydi acaba kaç lira olurdu?

Haberin Devamı

Hiç abartmadan söyleyeyim.

1 hatta 2 milyar liraya kadar çıkabilirdi.


Canım ne alakası var, o başka bu başka demeyin.


Kanunun ve tebliğlerin açık ifadesine rağmen “ilmühaberi hisse senedi yerine kullanılan bir araç” kabul etmeyen mantık, o cezanın kaynağında da 1, 2, 3 milyar liraya çıkarabileceği bahaneyi bulabilirdi.


Ama bulmadı.

* * *

Peki bizler o cezanın uzlaşma müzakereleri sürdürülürken ne yaptık?


Vergi idaresini etkileyecek herhangi bir yayın yaptık mı?


Hayır.


O anlaşmayı eleştiren herhangi bir yayınımız oldu mu?


Olmadı.


Ahmet Çalık
’a “vergi kaçakçısı” sıfatı yapıştırdık mı?


Hayır.


Neden?


Gazetecilik görevimizi yerine getirmedik mi?


Hayır, çünkü çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’de binlerce şirketin vergi idaresi ile anlaşmazlıkları vardır ve bunu uzlaşma yoluyla veya mahkemeye giderek çözmeye çalışır.

Haberin Devamı


Vergi idaresi bazı şirketlere yüzde 50, bazılarına yüzde 80, 90 indirim yaparak anlaşmaya gider.


Bazılarının cezası ise tamamen silinir.


Anlaşamazsa şirketler mahkemeye gider.


Bunların hepsi, hem vergi idaresinin hem mükellefin hakkıdır.


Basındaki rekabetin tecavüz etmemesi gereken haklardır.

* * *

Ama bakın bugün nelere şahit oluyoruz.


Kendi şirketleri için hak gördükleri hiçbir şeyi karşısındakine hak kabul etmeyen bir zihniyet basın mesleğine hâkim olmaya başladı.


Bazı gazeteler, kendi yazarlarının bile vicdanına sinmeyen vergi cezalarını, Türk basın tarihinin en büyük linç kampanyasına dönüştürüyor.


Bu amaçla en hayâsız yöntemler kullanılıyor.


Gözleri, mahkemeleri, hâkimleri etki altına alacak kadar dönmüş.


Masa başında uydurulmuş iftiralarla Türkiye’nin şerefli hâkimleri yıldırılmak, etki altına alınmak isteniyor.


Türk basın tarihi, bu kadar pespaye, bu kadar pis bir kampanyaya tanık olmadı.


Bu pis kampanya artık Türkiye’nin dışardaki imajını bozmaya başladı.


Avrupa Birliği İlerleme Raporu’na girecek boyuta geldi.


Arkadaşımız Zeynel Lüle’nin haberine göre, bunlar hem “basın özgürlüğü sorunu” hem de “hukuk sorunu” olarak görülüyor, eleştiriliyor.

Haberin Devamı


Ayrıca Avrupa müktesebatında, şirketleri batırma amaçlı vergi cezası uygulamasının söz konusu olmadığı da vurgulanıyor. Söyleyin bu Türkiye açısından iyi bir şey mi?

* * *

Bugün Türkiye, Rusya’dan daha ucuza borçlanabiliyorsa, bunda Türk Yargı sistemine, bürokrasisine duyulan güvenin etkisi de büyüktür.


Şimdi böyle iftira kampanyaları ile hâkim ve savcıların sindirilmeye, etkilenmeye çalışılması, Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülüktür.


Bu sektörde 25 yıldır çalışan bir insan olarak şunu söyleyebilirim.


Gazeteciler hiçbir zaman bu kadar insafsız olmadı.


Rekabet hiçbir zaman böylesine pespayeleşmedi.


Biz, hukuken haklı olduğumuza sonuna kadar inanıyoruz.

Haberin Devamı


Hakkımızı bağımsız Türk mahkemelerinin önünde arıyoruz.


Yargıyı, hâkimleri, savcıları etkilemeye çalışan rakiplerimize şunu söylemek isterim.


Böyle pis mesleki içtihatların yaratılması kimseye yarar sağlamaz.


Cezalar, şirketleri yok etme amacına yöneldiği zaman, bu başıboş topun mermilerinin hangi gün kimi vuracağı belli olmaz.


Bugün bizlere reva görülen zulüm,
yarın başkalarının başına çökebilir. 

Yazarın Tüm Yazıları