GDO yasa tasarısı AB’ye ’uyumsuz’

NİHAYET "genetiği değiştirilmiş organizmaları" (GDO ) tartışmaya başladık.

Bakanlar Kurulu’nun GDO’lu ürünlere yeşil ışık yakan "Ulusal Biyogüvenlik" yasa tasarısını ele almasıyla alevlendi tartışmalar.

İyi de oldu.

Yıllardan beri Tarım Bakanlığı’nın "GDO"lar konusunda net bir tavrı yoktu.

Türkiye’ye ithal edilen soya, mısır, kanola gibi ürünlerin GDO ’lu olup olmadığını biz hiç bilemedik.

Resmi ağızlardan bu konuda asla bir açıklama gelmezken, akademik çevrelerden, çiftçilik yapanlardan Türkiye’ye GDO ’lu ürünlerin girmiş olduğunu defalarca duydum.

Örneğin, Adana Çiftçiler Birliği Yönetim Kurulu’nun kadın üyelerinden Oana Çorat yıllardan beri GDO ’lu ürün yetiştirme izninin peşindeydi.

Gerekçesi basitti:

"Madem bu ürünleri ithal ediyoruz Türk çiftçisine de GDO’lu ürün ekme izni verilmeli. Böceklere karşı kullandığımız ilaçlar hem pahalı, hem çevreye zararlı. İthal ürünlerle rekabet edemiyoruz."

YASA 440 BİN DOLARA MAL OLMUŞ


Böceğe, çevre koşullarına dayanaklı GDO’lu ürünler haşere ilaçlarına boğulmuş ürünlerden daha mı sağlıklı?

Bu çok uzun bir tartışma ve buna hiç girmeyeceğim.

Kişisel olarak çeşitli nedenlerden ötürü GDO’lara karşıyım.

Zaten değinmek istediğim konu bu GDO meselesini nihayet ete kemiğe büründüren "Ulusal Biyogüvenlik" yasa tasarısı.

Şimdi Başbakan Erdoğan’ın önünde beklemekte olan yasa tasarısını Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Dr. Selim Çetiner’e sordum.

Çetiner, yaklaşık 20 yıldan beri GDO ile ilgilenen bir isim.

Dünyadaki gelişmeleri yakından izliyor.

Geçtiğimiz yıl Sabancı Üniversitesi’nde "3. Tarımsal Biyoteknoloji ve Biyogüvenlik Sempozyumu"nu düzenlemişti.

Profesör Çetiner’e göre, Cemil Çiçek’in "AB sistemiyle benzerlik teşkil edecek" dediği "Ulusal Biyogüvenlik" yasa tasarısı AB müktesebatına kesinlikle uymuyor.

Hatta AB’nin bu konudaki yasasının "ruhuna" tümden ters.

Yasa tasarısı üç yıllık bir çalışmanın ürünü.

440 bin dolara mal olmuş.

KÖPEK MAMASI BİLE OLMAZ

Peki yasa tasarısı için "AB müktesebatına uymuyor. Dünyadaki benzerlerinden farklı. Hiçbir şeye benzemiyor. Devekuşu" diyen Çetiner’in itirazları hangi noktalarda?

Öncelikle yasa tasarısının GDO’lu ürünlerin bebek mamalarında kullanımını yasaklamasına takılmış.

"Gerek ABD, gerek Avrupa Birliği biyogüvenlik mevzuatlarına göre insan sağlığı açısından en ufak bir risk taşıyan GDO’lu bir ürünle bırakın bebek mamasını köpek maması bile yapmak mümkün değildir. İnsan sağlığı ve çevre açısından en ufak bir risk taşıyan GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesine bile izin verilmez" diyor.

Çetiner’e göre, tasarı AB biyogüvenlik mevzuatından son derece yüzeysel ve kısmi alıntılar yapmış.

Direktif ve yönetmeliklerde yerine getirilmesi istenenlere hiç yer vermemiş.

Ancak taslakta esas "endişe verici" şu:

Tarım Bakanlığı’ndan kısmen bağımsız ve tamamiyle bürokratlardan oluşan bir "Biyogüvenlik Kurulu" öneriyor.

İşin püf noktası esas burada işte.

Zira Avrupa’da bu tür bir yapılanma bağımsız bilim insanlarından oluşuyor.

Çetiner diyor ki "Avrupalı kamuoyu deli dana gibi olaylardan sonra kamu kurumlarına ve bürokratlara güvenini yitirmişti. Bu yüzden, bağımsız bilim adamlarından oluşan Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) diye bir oluşumu devreye soktu."

EFSA
’da 27 üye ülkeden 200 kadar bilim insanı görevli.

GDO’lar dahil her türlü gıdayla ilgili kararı onlar veriyorlar.

Siyasetten uzak, bürokrasiden uzak insanlar.

Değerlendirmeleri bilimsel esaslara dayanıyor ve şeffaf.

Bizim yasa tasarı ise buna taban tabana zıt bir kurul öneriyor.

GDO’lu ürünün insan ya da çevre için tehdit oluşturup oluşturmadığını bürokratlar mı karar verecek?

Profesör Çetiner bu yüzden haklı olarak "Yeni bir yasa yapılırken neden AB’yle uyumlu olmasın? Sonra her şey yeniden sil baştan mı olacak? diyor.

Avrupa’da GDO durumu

PROFESÖR Çetiner’e göre, Avrupa Birliği belirli kurallar çerçevesinde GDO’lu ürünleri ithal ediyor ya da ekilmesine izin veriyor.

Avrupa geçtiğimiz yıl, ABD, Arjantin gibi ülkelerden 40 milyon ton GDO’lu soya, mısır, kanola ithal etmiş.

İthal ettiği ürünleri hem hayvan yemi, hem insan gıdasında kullanmış.

GDO’lu ürünleri (mısır) İspanya Avrupa Birliği’nin onayıyla yetiştiriyor.

Romanya da küçük miktarda yetiştiriyor.

Fransa, Sarkozy’nin siyasi nedenlerle "moratoryum" ilan etmesi yüzünden "kaçak" yetiştiriyor.

Almanya ise yasaklamış.

ABD’de ekilen soyanın neredeyse yüzde 90’ı GDO’lu.
Yazarın Tüm Yazıları