Fakir fukara grip gureba

Meksikalının biri, bisikletle ABD’ye giriş yapıyormuş, selesinde kocaman bir torba... Sınır polisi, şüphelenmiş, "Aç torbayı" demiş. Açmış Meksikalı...

Kum.

*

Ertesi gün, aynı Meksikalı ıslık çala çala gelmiş sınır kapısına, giriş yapacak, selesinde gene bir torba... Polis gene şüphelenmiş, "Aç" demiş... Gene kum.

*

Sonraki gün, aynı Meksikalı pedal çevire çevire gelmiş sınır kapısına, selede gene torba... Bu sefer gümrük polisi değil, narkotik polisleri açtırmış ama, nafile, çıka çıka gene kum çıkmış.

*

Delirecekler...

*

5 gün, 2 hafta, 1 ay, hep aynı manzara... Meksikalı geliyor geze geze, termal kamerayla arıyorlar, tahlil yapıyorlar, köpeklere koklatıyorlar, uydu fotoğraflarıyla takip ediyorlar, hikáye...

Torbadan kum çıkıyor.

*

Aradan yıllar geçmiş... Sınırda kafayı yiyen polis, bir barda Meksikalıya rastlamış, demiş ki, "İçim içimi yiyor, olan oldu, bu saatten sonra sana bir şey yapamam, Allah aşkına söyle, ne kaçırıyordun torbayla?"

*

"Bisiklet"
demiş!

*

Ve, bakıyoruz... "Keneden korunmak için paçaları çoraba sokun" diyen arkadaşlar, domuz gribini yakalamak için İstanbul’a ve Esenboğa’ya termal kamera koyup, 9 milyon turistin giriş yaptığı Antalya’ya termal kamera koymamışlar!

*

Üstelik...

Domuz gribi şüphesiyle ölen vatandaş, uçakla gelen Meksikalı değil, hayatında hiç yurtdışına çıkmamış Antalya’nın yerlisi... "Griban" yani... E rahmetli olduğu için de yıllar sonra barda denk gelip soramayacağız tabii, "O kadar hassas önlemler aldık birader, içimiz içimizi yiyor, Allah aşkına nerden kaptın?"
Yazarın Tüm Yazıları