Olağan mutluluklar

Arabayı sevgilim kullanıyor.

Alya’yla ben arkadayız.

Alya, şarkı söylüyor.

"Aferin" filan diyoruz ama takılmış plak gibi sürekli aynı şarkıları söylüyor.

Ona eşlik etmemizi istemiyor, radyo açmamızı da istemiyor.

Birden arabayı kullanmakta olan sevgilimle dikiz aynasında göz göze geliyoruz ve başlıyoruz: "Dağ başınııı duman almııış... Gümüüüş dere durmaz akaaar... Güneeeş, ufuktaaan şimdiii doğaaar..."

Alya şaşkınlık içinde. Onun sesini bastırdık çünkü. Yılmıyor, o da bağıra bağıra kendi şarkısını söylüyor.

Biz hiç oralı olmuyoruz, "Hatırla sevgiliiim o mesut geceyiii"den giriyoruz olaya, "Sevişmek ah ne hoştuuur yıldızların altındaaa"yla devam ediyoruz, sonra "İndim havuz başınaaa" diyoruz...

Sevgilim, direksiyonda ritim de tutuyor.

Alya, donup kalıyor.

Ne yapacağını şaşırıyor.

Bizde tabii, şarkı bitmiyor.

Zavallının repertuarında ise sadece 4 şarkı var.

Kaşlarını çatıyor.

"Sizinle konuşmayacağım, hayatımın sonuna kadar... Küstüm..." diyor.

Biz aldırmıyoruz, hálá şarkı söylüyoruz.

En son "İnleyen nameler"deydik galiba...

Bunun alt dudağı uzuyor, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor.

Sarılıyorum ona, "Niye ağlıyorsun?" diyorum, "Sen, bizimle şarkını bile paylaşmıyorsun. Oysa biz sana bildiğimiz bütün şarkıları öğretmek ve seninle birlikte söylemek istiyoruz..."

"Havuzlu olanı öğret o zaman..." diyor.

"İndim havuz başına mı? Tabii" diyorum, "Hadi şimdi twinkle twinkle little star’ı söyle, biz de sana eşlik edelim..."

Burnunu çekiyor ve söylemeye başlıyor.

Sevgilimle dikiz aynasında göz göze gelip, birbirimize gülümsüyoruz ve Alya’nın şarkısına eşlik ediyoruz.

Üçümüzün arabada olduğu bu an, sonsuza kadar dondurmak istediğim bir an.

Bakın bakalım beğenecek misiniz?

Olağan mutluluklar
Bu, aramızdaki bir oyun.

Ben hep, "Benim iki aşkım var. Bil bakalım kim?" diyorum.

Alya da atlıyor.

"Baba ve ben."

"Eveeet" diyorum.

Bir gün, "Ama benim ismim yazmıyor orada" dedi.

Önce ne demek istediğini anlamadım.

Sonra çaktım.

Meğer sağ göğsümün yanında yazan sevgilimin adından söz ediyormuş. Madem iki aşkın var, ben neden yokum orada demek istiyor. Böyle bir mantık yürütebilmesi beni dehşete düşürdü. Ama sadece "Çok haklısın" dedim.

Olağan mutluluklar
tattoobyozgur@hotmail.com
Haberin Devamı

Ne zaman İstanbul’a gidip dönsem, "Yazdırdın mı?" diye soruyordu.

Bir türlü beceremedim, dövmeci Özgür’ün numarasını kaybettim, vakit olmadı filan. Kısmet bu İstanbul seferineymiş. Dün iki röportaj arasında soluğu Özgür’ün yanında aldım.

Özgür Şaşmazer, Marmara Üniversitesi’nde iç mimarlık okuyor. Çok eğlenceli bir annesi var, birlikte yaşıyorlar, aralarında Rusça konuşuyorlar, çünkü Özgür’ün dedesi İvan Osman, anneannesi de Mina. Basbayağı Ruslar yani.

Üçümüz nereye Alya yazdırmam gerektiğini konuşuyorduk.

Birden "Alya’yı boynuma yazalım" dedim.

Özgür, "Emin misin?" dedi ve dalgasını geçti: "Seni işten mişten atarlar. Ülkede gidişat kötü, Zaman, Yeni Şafak, Kanal 7 gibi bir yerde çalışmak zorunda kalırsın. Boynu dövmeli bir kadına hayatta iş vermezler. Ona göre iyi düşün..."

Güldüm.

Sen "Güzel olur mu onu söyle" dedim.

"Olur ama sürekli boyunlu kazak giymeyeceğine göre gizleme imkanın olmayacak, haberin olsun" dedi.

"Yok yok, hadi yapalım" dedim.

Fotoğrafta gördüğünüz gibi oldu dövmem.

Telefonda Alya’ya söyledim, çok hoşuna gitti, "Yarın beni okuldan sen alır mısın?" dedi, "Alırım" dedim. Galiba arkadaşlarına gösterecek...

HAMİŞ: Bilin bakalım dövmelerdeki son trendler nelermiş? Hemen söylüyorum, insanlar en çok ölmüş anne- babalarının imzalarından dövme yaptırıyormuş. El bileğinin kenarına ya da enseye, rahmetlinin imzasını yazdırmak çok revaçtaymış. "Sence niye?" dedim Özgür’e, "Valla bizim sektörde de, aile değerlerine bir dönüş söz konusu" dedi. Ölmüş köpeğinin/ kedisinin fotoğrafından dövme yaptıranlar da çokmuş. Ha bir de, TC kimlik numarasını bileğe yazdırmak modaymış...

Haberin Devamı

(Adalet Ağaoğlu tartışması Cuma'ya kaldı.)

Yazarın Tüm Yazıları