İçimden inşallah dedim, oldu

GEÇEN yıl 28 Haziran günü öğleden sonra, Yayın Koordinatörümüz Fikret Ercan’la Viyana’nın Kartner Caddesi’nde yürüyorduk.

Telefonum çaldı.

Arayan, Yazı İşleri Müdürümüz Tufan Türenç’ti.

Gazetenin birinci sayfasına girecek haberleri anlatmaya başladı.

Çok ilginç bir haber vardı.

İstanbul İstihbarat Bölümümüzden arkadaşlar çok ilginç bir habere ulaşmışlardı.

Haber, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kan tahlili sonuçlarıydı.

Başbakan’ın otomobil içinde geçirdiği sıkıntı hálá hafızalardaydı ve kan tahlili sonuçları elbette ilginçti.

Ama böylesine gizli bir bilgiye arkadaşlarımız nasıl ulaşmışlardı?

Bunu sorunca, haberden daha ilginç bir şey öğrendik.

* * *

O gün İstanbul’da özel bir hastanenin açılışı vardı.

Özel hastane, çok değişik bir hizmeti de devreye sokuyordu.

Hastane hizmetlerinden yararlananlara, özel bir kart veriliyordu.

Hizmetten yararlanacak kişi, kartın üzerindeki özel numarayla bir internet sitesine girdiğinde, kendisine ait raporları görebiliyordu.

Bu hizmeti tanıtmak için, üzerinde gerçek olmayan numaralar bulunan büyük bir kart örneği de basına gösterilmişti.

Açılışa Başbakan Tayyip Erdoğan da katılmıştı.

Hastane yönetimi kendisine, bu hizmetlerden yararlanması için bir de kart vermişti.

Başbakan da, yaptığı konuşma sırasında elindeki kartı çıkarıp davetlilere göstermişti.

Bütün gazeteler, büyütülen örnek kart üzerinde dururken; İstanbul İstihbarat Servisi’mizden foto muhabiri arkadaşımız Mustafa Küçük, Başbakan’ın elindeki karta fokuslanmıştı.

Gazeteye dönünce, o kartı büyütmüş ve üzerindeki numarayı ortaya çıkarmıştı.

Daha sonra yine İstihbarat’tan Ardıç Aytalar, bu numara ile hastanenin bilgisayarına girmiş ve karşısında Erdoğan’ın sağlık raporlarını bulmuştu.

Olay tamamen bir gazetecilik zekásıydı.

O gün içimden, "İnşallah bu yıl büyük gazetecilik ödüllerinden birini bu haber alır" diye geçirdim.

Çünkü, burada haberin içeriği kadar, bir gazetecilik zekásı ve dikkati söz konusuydu.

Çünkü, gazetecilikte özel haber artık giderek anlamını kaybediyor.

O nedenle herkesin gözü önündeki rutin olayların değerlendirilmesi, oradaki ayrıntıların fark edilmesi çok önem kazanıyor.

Bu haber bunun çok güzel bir örneğiydi.

İçimden geçen arzu, gerçekleşti.

Jüri üyelerinin böyle bir haberi benim gibi değerlendirmesine de sevindim.

* * *

Bu habere Başbakanlık’tan ne tepki gelecek diye beklemiştim.

Tepki gelebilirdi de.

Sonunda yayınladığımız haber, Başbakan’ın sağlığıyla ilgili özel bilgilerdi.

Ancak herhangi bir tepki gelmedi.

Daha sonra Başbakan’a yakın bir kişiyle bunu konuştuğumda, "Şapka çıkarmaktan başka yapacağımız bir şey yoktu. Muhabirler, zekice bir iş yapmış ve herkesin gözü önündeki bir bilgiyi değerlendirmişlerdi" dedi.

Bu yıl Gazeteciler Cemiyeti’nin Haber Ödülü, Hürriyet’in bu haberine verildi.

Böylece bu yıl, iki büyük gazetecilik ödülü olan Sedat Simavi ve Gazeteciler Cemiyeti ödüllerinin ikisi de Hürriyet’e verildi.

Bu yıl sevindiğim iki ödül daha var.

Nezih Demirkent Özel Ödülü, Ekonomi Bölümü’müzden Sadi Özdemir’e verildi.

Sadi Özdemir, Türkiye’nin küçük ve orta boy işletmeleri hakkında çok ilginç haberler yapıyor.

Ayrıca ekonominin bu kesimindeki başarı hikáyelerini anlatıyor.

Yazılarının en iyi okurlarından biri benim.

Çünkü o işletmelerdeki başarı hikáyeleri bana, Türk ekonomisinin dinamizmini, girişimcilik ruhunu anlatıyor.

Sadi’nin ödül kazanmasına çok sevindim.

Spor dalında Celal Demirbilek’e ödül verilmesine de çok sevindim.

Celal de bir anlamda Sadi’nin yaptığına benzer bir şey yapıyor.

Sporda ilginç insan hikáyelerini buluyor.

Arkadaşlarımı kutluyorum.

Tabii, Türk basınının en prestijli iki ödülünden biri olan Gazeteciler Cemiyeti’nin bu yılki ödüllerini alan bütün öteki meslektaşları da kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları