Gereğini yaparlar

G.Saray'ın maçları bitiyor, Lincoln de 90+1. dakikada sahneye çıkıyor. Hacettepe önünde olduğu gibi. Bir futbolcu, bir ülkeye gidiyorsa oranın şartlarına uymaya mecburdur. Zaten ya uyar. Ya da onu uydururlar.

BİR Galatasaray-Hacettepespor maçı oynandı. Tekmili birden 90 dakikada ne ararsan var. Lincoln'ün top sektirmesine ayrı bir paragraf açalım.

Maç bitiyor, Hacettepespor Teknik Direktörü Erdoğan Arıca, Lincoln'e bir şeyler söylüyor. Araya Arda giriyor, Erdoğan Arıca'yı tutmaya ve susturmaya çalışıyor. Lincoln seyrediyor. Sonra bazı yorumlar duyuyorum. Lincoln, top tekniği çok yüksek futbolcuymuş o yüzden ayağında topu sektire sektire gitmesi tamamen şovmuş. Futbol sanatmış o da orkestra şefiymiş.

Bunları söyleyenler hayatında topa vurmamış insanlar. Çünkü, o futbol sahasında ter dökenlerin hangisiyle konuşsanız size şu cümleleri söylerler: "Eğer, ben 9 kişi kalmışsam. Mağlup durumdaysam. Maç da artık bitiyorsa. Rakip takımdan bir futbolcu topla o şekilde giderse, ben o futbolcuyu kıstırmaya bakarım." Sakın hiç kimse eveleyip, gevelemesin. Birincide kıstıramazsa, ikincide mutlaka ve mutlaka kıstırır.

Forvet oynayan oyuncuların kesinlikle centilmen olmaları lazım. Kesinlikle küstahlık ve terbiyesizlik yapmaması lazım.

Savunma oyuncusunun kucağına düşersin

Neden mi? Çünkü, her pozisyonda defansın kucağında, defansa mahkum oynuyorlar. Çok zaman da senin sırtın ona dönük. Yani o artniyetli olursa öyle veya böyle seni çok kötü duruma sokabilir. Onu gereksiz yere tahrik edip kızdırmayacaksın. Bu benim görüşüm. Bunu niye yazıyorum. Çünkü, hem santrfor oynadım hem santrhaf. Yaşarsan görürsün. Bu kadar basit.

Daha sonra Galatasaray Teknik Direktörü Michael Skibbe'nin beyanatını duyuyorum. Neymiş, Lincoln bunu Almanya'daki maçlarda da yapmış, zaman zaman. Sayın Skibbe'ye şunu birilerinin anlatması lazım. Almanya'nın kültürü, yetişme tarzıyla, Türk kültürü ile yetişme tarzı farklıdır. Türkiye'de kolunuzu havaya kaldırıp, yumruğunuzu sıkıp, orta uzun parmağınızı açıp, diklemesine bir hareket yaparsanız, çok kimse anlamaz. "Ne yapıyor bu?" derler. Ama Almanya'da o hareketi yaparsanız, gelip hesap sorarlar.

Türkiye'de sağ elinizi, sol elinizin içine koyup, baş parmağınızı ondan sonra gelen iki parmağının arasına sokup, hafif hareketlerle sağ kolunuzu öne çıkarırsanız, sol elinizle de sağ bileğinizi kavrarsanız, gelip o kolunuzu kırıp size gerekeni yaparlar. Ama, Almanya'da bunu yapın. Bu sefer onlar tuhaf tuhaf bakarlar ve "Ne yapıyor bu?" derler.

Bir futbolcu, bir ülkeye gidiyorsa oranın şartlarına uymaya mecburdur. Zaten ya uyar. Ya da sonra onu uydururlar. O zaman, kimse kusura bakmayacak.

Volkan'a ne dediğini merak ediyorum

Fazla da cin olmadan şeytan olmayacaksın. Çünkü, futbolcu cin gibidir. Gereğini yapar. Bu kadar basit.

Dikkat edin Lincoln'e. Hakem bir karar verir, hemen hakemin yanında biter ve ufak ufak işler. Veya bir olay olur, Lincoln birkaç cümle söyler. Mesela Fenerbahçe kalecisi Volkan'a, Fortis Türkiye Kupası maçında söylediği cümle gibi. Acaba ne söyledi Lincoln, Volkan'a? Niye bunu açıklamıyor kimse? Ben de merak ediyorum! Acaba ne dedi? Çünkü, Volkan hala diyor ki, "Az yaptım. Yakalasaydım daha fazla yapardım." Çok merak ediyorum oradaki cümleyi!..

Adalet yurdun her köşesinde olacak

ANTALYALI bir grup taraftar, Bursa'ya maça giderken bir benzinliğe giriyorlar. Büyük ihtimalle de alkollüler ve başlıyorlar yoldan gelip geçen arabalara taş atmaya. Çünkü, bunlar normal insan değiller. Bunlar ruh hastaları. Bunlar manyaklar. Bunlar sadistler, bunlara hayvan dersem hayvanlara yazık olacak. Çünkü o hayvanların ne ağızları, ne de dilleri var. Ama bunlar, konuşan cinsinden.

Bazıları diyebilir ki, "Bu bir spor olayı değil. Bu bir toplumsal olay." Kesinlikle katılmıyorum. Bu bir spor olayı. Bu ruh hastaları, tek başlarına gitseler veya iki-üç kişi olsalar, bu olayları yapamazlar. Bunlar birbirlerinden güç alan hayvan sürüleri.

Çok takımda olabiliyorlar. Ama sonunda ne oluyor. Ufacık bir kız, gözünü kaybediyor. Atılan taş nedeniyle gözü kör oluyor. Kesinlikle karşıyım ama zaman zaman böyle yaratıklar yüzünden, "Şeriat kanunları ne güzel olur" diye düşünüyorum.

Cezana razı olursun

Çünkü, atan da gözünü vereceği ve kaybedeceği için yanındakilerin hepsi atanın kim olduğunu söyleyeceklerdir. Ama şimdi bu ruh hastalarından üç-dört kişiyi mahkemeye alacaklar. Hepsi inkar edecekler. Hepsi de inkar edince delil olmadığından ufak bir ceza ile bunu atan ruh hastası yırtacak.

Şeriattan bahsedince aklıma bir fıkra geldi. Şeriat düzenindeki bir ülkede suçlular sıraya girmişler. Heyetin önüne çıkacaklar. Birisi tecavüzden diğeri de adam öldürmekten iki erkek duruyorlar. Haliyle tecavüz edene, tecavüz edilecek. Adam öldüren de öldürülecek. Tecavüz eden oradaki görevlilerin kolundan tutup, sarsıyormuş. "Aman ha. Tecavüz edilecek benim. Sakın karıştırmayın" diye.

İş bölümü olunca tecavüz kaçınılmaz olur. Razı olursun. Güzelim kızın gözünü kim geri getirecek? Kör olduğuyla mı kalacak? Ben de o taşı kim attıysa ona, "Gözün kör olsun, kitapsız sapık" diyorum.

Ölen mi suçlu, öldüren mi?

Geçenlerde bir basketbol takımının taraftarlarının birisini gene bir benzinlikte, benzinlik sahibi vurdu. Hep sorarım, "Ölen mi suçlu, öldüren mi?" diye. Bursa'dan dönerken, Eskihisar arabalı vapurunun çay ocağını talan eden, yağmalayan, vapurdaki sebze, meyve kamyonlarının kasalarını açıp, yerlere dökenleri ve yiyenleri çok gördüm. Kimdi bu taraftarlar? Eğer bunlar 3-4 kişi olsalar bunu yapabilirler mi? Hayır, birbirlerinden güç aldıkları için yapıyorlar. Bunların arasından 8-10 kişiyi alıp, ibretlik ve örneklik ceza verseniz, bir daha kimse cesaret edemez.

Yine gelip adalet mekanizmasına takılıyoruz. Saha dışında da saha içinde de adalet olmalı. Daha doğrusu memlekette.

Vazelin, ne muazzam şeymiş

CUMA akşamı oynanan Kayseri-Trabzon maçında, bordo mavili futbolcular vücutlarının bazı yerlerine soğuğa karşı önlem için vazelin solüsyon karışımı bir madde sürerek sahaya çıkmışlar. Kramponlarının altına da özel ısıtıcılı tabanlıklar koymuşlar.

Vallahi bu vazelin işini pek ağzıma almak istemiyorum. Çünkü bir "Vazelin" dedim. RTÜK, Maraton'a bir hafta ceza verdi. Çünkü, "Vazelin" dendiğinde Türk insanının aklına hep tuhaf şeyler geliyor. Kim, "Vazelin" dese karşısındaki gülüyor, kahkaha atıyor. Bu vazelin ne muazzam şeymiş. Aslında vazelinin faydaları hakkında geniş bir kitap yazıp, halkımızı bilgilendirmek lazım. Ne diyelim RTÜK'çülerin kulakları çınlasın. Mutlaka, "Vazelin" dendiğinde onların da suratında bir tebessüm beliriyordur. Ne diyelim. Türkiye'de genel kültür muazzam!..


Hak etmişsin İsmet ağabey

DAHA ufaktım, tekvando dendiğinde İsmet Iraz'ı tanıdım. İsmet Iraz'ın, tekvandonun Türkiye'ye gelişinde ve gelişmesindeki gayretini hiçbir gün unutmadım. Resmen, tekvandonun emrinde askerlik yaptı. Son seçimlerde duydum ki onu askerlikten terhis etmişler.

Sevgili İsmet ağabey, bu işler böyledir. Hizmet verirsin, birileri gelir ev sahibini kovar. Hem de hak etmediği biçimde. Gelir oturur, pişkin pişkin. Gereğinden fazla hizmet vermişsin ki sana bunları yaptılar. Fazla bir şey vermeyenler Türkiye'de kazanıyor. Demek ki orada da haksızsın. Çok beyefendi kalmışsın. Yani hak etmişsin İsmet ağabeyim!..


Oran, buran oynamayacak

GALATASARAY-Hacettepespor maçının hakemi ve kahramanı Süleyman Abay diyor ki, "O penaltıyı ben gördüm." Hakikaten de güzel gördü, başarılı. Kimse bir şey demiyor. Peki, sarı kartı nasıl yanlış veriyor? Peki, diğer yardımcı ne iş yapar?.

Şimdi yanlış gösterdiği sarı kartlı Teli, ikinci sarıdan kızarınca, otomatikman aldığı bir maçlık cezası Futbol Federasyonu tarafından büyük ihtimalle kaldırılacak. Affedilecek. Yani, maçın kahramanı Süleyman Abay'ın yaptığı hata tescillenecek.

Peki, soruyorum size. Bu nasıl bir hakem hatasıdır?. Bence oyun kuralı ihlalidir. Ama, hakem hatasına sokulacaktır. Çok zaman olduğu gibi.

Futbolcu niye sinirleniyor biliyor musunuz? Neyi kendine örnek alıyor? Lincoln'ün çalım attığı Tozo, ilk sarı kartını görüyor. Hakemin takdiridir verirsin, vermezsin. Ben olsam vermem. Futbolda öyle bin tane hareket var. Aradan çok geçmiyor. Aynı hareketin en fazla dört beş mislisini Barış, Tozo'ya yapıyor. Adam yamulmuş yerde yatıyor. Boş boş hakeme bakıyor. O sırada Barış da hakeme bakarak gülüyor ve bir de göz kırpıyor. Çünkü, hakemden Barış'a sarı kart yok. Onu hissediyor.

Al sana adalet

Darbeyi yiyip, yerde yatan Tozo adalet bekliyor. Çünkü, 15 dakika önce aldığı sarı kartı düşünüyor. Çünkü, kendi yaptığı maruz kaldığından çok daha hafif. Yavaşça elini kaldırıp, "Yok mu buna kart?" diyor. "Adaletin bu mu dünya?" diyor. Hakem de bir anda kendine gelerek, "Adalet olmaz mı? Var tabii ki, al sana işte" diyor. Kırmızıyı gösteriyor.

Bütün olay budur. Eğer futbolcu hakemin adaleti doğru dağıttına, büyük, küçük takım ayrımını yapmadığına karar verirse, olay biter. Bunu da sağlayacak olan ne MHK'dir, ne Futbol Federasyonu, ne de kamuoyu. Daha da önemlisi hakemin duruşudur. Hakem, sahada hakem gibi duracak. Dik olacak. Orası, burası, sağı, solu oynamayacak.
Yazarın Tüm Yazıları