Washington’a Türk camisi!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan "Burada hiç eserimiz yok. Bir eserimiz, izimiz olsun" deyince, Amerika’nın başkenti Washington’a bir cami yaptırma kararı alındı.

20 milyon dolar tutacağı tahmin edilen inşaat bedelini TOKİ ve Diyanet İşleri Başkanlığı ödeyecek.

Washington belediyesinden gerekli izinler alınınca inşaat başlayacakmış.

Caminin projesini henüz gören yok ancak Osmanlı mimarisini yansıtacak bir projenin hazırlanacağı söyleniyor.

Toplu Konut İdaresi’nin dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapmak için kurulduğunu zannediyordum. Demek ki kuruluş görevleri arasında dünyanın öbür ucuna cami yaptırmak da varmış!

Aslına bakarsanız amaç Washington’a mimari değer taşıyan bir "iz" bırakmak ise o zaten var.

Geleneksel Türk mimarisi üslubunda inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği böyle bir bina zaten!

Orada küçük bir Türk-Müslüman cemaati var ve Türk Kültür Merkezi içindeki mescit bu ihtiyacı karşılıyor. Zaten orası da bayramdan bayrama dolabiliyor!

Madem amaç Washington’da Türk kültüründen izler bırakmak, bu para Kültür Merkezi’nin faaliyetlerini geliştirmek için kullanılmalı.

Çağdaş Türk resmini, heykelini, edebiyatını Washington’lular ile buluşturmak daha derin izler bırakılmasını sağlayabilir.

Öte yandan bir başbakanın, bir Osmanlı padişahı edasıyla böyle talimatlar vermesi ve TOKİ’nin hiç sorgulamadan bunun üzerine atlamasının da üzerinde durmamız gerek.

Yeni bir Tokyo Camii skandalı yaratarak, bu inşaattan yıllarca sebeplenilmek düşünülmüyorsa tabii!

Beşiktaş çarşısındaki balıkçılar

CUMARTESİ günü Beşiktaş çarşısında eski balıkçıların yerine yapılan (bir tür anıt mezara benzettim aslında) balıkçılar çarşısı ile ilgili bir yazı yazdım.

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal aradı ve çarşının yenilenmesi talebinin balıkçılardan geldiğini, belediye olarak o işin içinde olmadıklarını söyledi.

Balıkçıların bu isteği eski çarşının hijyen sorunları, ihtiyaca yetmemek gibi nedenlerden kaynaklanıyormuş.

Keşke, çarşının eski görüntüsü muhafaza edilerek bu tür sorunları aşabilecek bir çözüm bulunabilseydi.

Ya da madem eski çarşı korunamıyor, hiç olmazsa yenisi yapılırken estetik kaygı biraz daha göz önüne alınsaydı diye düşünmeden de edemedim.

Tek seçici Baykal, bunu söyleyebilir mi?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerden ikinci parti olarak çıkarlarsa, genel başkanlığı bırakacağını söyledi. Bizde pek rastlanmayan bir durum!

Türk siyasetinin en önemli sorunlarından birisi, partiyi bir kez eline geçirenin bir daha orayı bırakmaması!

Seçimlere girip de çoğunluğu elde etmeye başaramayan parti liderleri, Erdoğan’ın taahhüt ettiği gibi davranabilselerdi, kuşkusuz bugünkü siyasal kilitlenmeyi de hiç yaşamayacaktık.

Bizim ülkemizde seçimlerden sonra, seçimi kaybedenin aslına seçimi nasıl kazandığını açıklaması gibi bir gelenek vardır. Yıllarca Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz bunu çok iyi başardılar mesela!

Elbette Deniz Baykal’ın da bu konuda hakkını yemememiz gerekir, o da bu işi çok iyi başarır biliyorsunuz.

Şimdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarını aşağı yukarı tahmin edebildiği için böyle bir taahhütte bulundu, sonuçlardan kuşkulu olsaydı böyle bir açıklama hiç kuşkunuz olmasın yapmazdı.

Şimdi sıra Deniz Baykal’da!

Elbette günümüzün siyasi tablosuna bakınca ondan "İkinci olursak giderim" gibi bir taahhüt beklemiyoruz.

Ancak partisinin en çok önem verdiği belediyelerde, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de "tek seçici" olarak adayları bizzat belirliyor.

Bu üç ile yönelik bir taahhüt de işimizi görür bence.

Ne dersiniz, Baykal şöyle bir açıklama yapabilir mi: "Ankara, İstanbul ve İzmir’i kazanamazsak, parti genel başkanlığını bırakıyorum!"

Trafik polisi 24 saat görev başında

İSTANBUL trafiğinin içinden çıkılmaz hale gelmesinin sorumluları arasında, İstanbullu sürücülerin de olduğunu yazmış ve trafik polisinin sürücü hatalarına müsamahalı yaklaştığını yazmıştım.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden bir açıklama aldım. Uzun bir listenin özeti şu:

Bu yılın ilk on ayında 1 milyon 252 bin 714 adet ceza işlemi yapılmış. 116 milyon 48 bin 384 YTL para cezası tahsil edilmiş.

Emniyet, "Trafik polislerimiz 24 saat görev başındadır" diyor.

Trafik polislerinin çok ağır şartlar altında, fedakárca çalıştıklarını gözü olan herkes görebilir.

Ama belli ki bu çaba yeterli olmuyor.

Ya trafik polislerinin sayısı az, ya da sürücüler ne kadar ceza öderlerse ödesinler bildiklerini okumaya devam ediyorlar.

Yani sorunu çözmek yine Emniyet’e düşüyor!
Yazarın Tüm Yazıları