Yaya ehliyeti

ÇOCUKLUĞUMUN lüksleri arasındaydı çarpışan otomobiller.

Lunapark’a bazen ailece, bazen biriktirilen haftalıkla arkadaşlarla gidip çarpışan otomobiller trafiğinde 2.5 dakika sürücü olmak, farklı bir keyifti.

Ve büyüdük.

Şimdi çarpışan yayalar pistindeyiz.

Kızılay’daydım geçen gün.

Metro alt geçitinden Sakarya’ya çıkacağım.

Merdivenleri bir trabzanla ikiye bölünmüş.

Sağdan inenler gidecek.

Solu merdiveni çıkanlar kullanacak.

Ama ne mümkün.

Bir grup insan sağ taraftan çıkıyor.

Sağdan inenlerse onları göğüsleye göğüsleye geçmeye çalışıyor.

Bir başkası ite kaka koşturuyor merdivenlerden.

* * *

Yaya geçitleri de aynı.

Kural basit herkes sağdan gidecek.

Ama imkansız.

Caddelerde makas atan sözde spor otomobiller gibi, sol-sağ-sol yapıyor "hızlı" yayalar.

Sürte sürte, çarpa çarpa...

İsabet delikanlılığımızdaki "Yan baktın, omuz attın" raconu geçmişte kalmış.

Yoksa ringe dönüşecek yaya geçitleri.

* * *

Kent hayatı teknoloji kadar, birlikte yaşama kuralları ile kolaylaştırılır.

Ehliyet sadece otomobil için gerekmez.

Birlikte yaşamak da ehil olmayı gerektirir.

Kent yaşamında yayaya da ehliyet gerekir.

Yaya ehliyeti.

Yani yürümesini bilmeyi...

Yoksa kaos ve kabus kolkola gezer sokaklarda.

Ki asıl onlar kural tanımaz.
Yazarın Tüm Yazıları