Yasemin'ce

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

İstanbul, çevre ve dileklerim

Bir İstanbullu'nun isyanını konu alan bu mektubu okuduktan sonra çok etkilendim ve aynen aktarıyorum. Farklı bir düşüncesi olanları da fikirlerini yazmaları için davet ediyorum;

*

Bu şehirde doğup büyümüş herkes gibi bende çok seviyorum İstanbul'u; hatta her yönden her bakımdan çok kirlenmiş olmasına, yanlış ve çarpık yapılaşmadan, yanlış şehircilik politikalarının neticelerinden, yaşayanların ve onların kullandıkları araç-gereç ve aletlerin gürültülerinden, toplu ve özel taşıt araçlarının motor gürültüleri ve egzos gazlarından, kış aylarında halkın çoğunluğunun kullanmak zorunda olduğu ‘‘çevre dostu ve kaliteli kömürlerin’’atık gazlarından, insanı bunalıma sokan ve gün be gün sağlığını kaybetmesine ‘‘yardımcı olan’’ korkunç kirliliğine rağmen çok seviyorum İstanbul'u.

‘‘BİZDEN SONRAKİ NESİLLERE BIRAKABİLECEĞİMİZ EN GÜZEL MİRAS TEMİZ VE YEŞİL BİR ÇEVREDİR‘‘ / SARIYER BELEDİYESİ (bu pankart Baltalimanı'nda trafik sıkışıklığı nedeni ile her sabah geçenlerin bol bol egzos gazı soludukları bir noktada asılı), ‘‘BOĞAZI BETONLAŞTIRMAYALIM / Boğaziçi İmar Müdürlüğü (yanılmıyorsam 1997 yazında Rumeli Hisarı İskelesinin Kavacığa doğru yükselen insanın tüylerini diken diken eden beton yığını gözükecek şekilde asıldı ve yaklaşık 1 ay asılı kaldı.); İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Gürtuna'nın İstanbul'un bütün binalarını boyama girişimi (olmayan mimari boya ile nasıl oluşturulacak merak ediyorum!); ve son olarak Trafik Kanunu gereğince egzos muayene zorunluluğu getirilmesi ve egzos muayenesini yaptırıp pul almayanlara 104 Milyon TL hatta şirket otoları için 520 Milyon TL varan cezaların uygulanmaya başlanması; bunlar herşeye rağmen insanlarda çevre bilincinin bir nebze de olsa oluşmaya başladığını gösteren, küçük fakat ümit veren, memnuniyet veren işaretler.

Hepsi iyi de, hepsi sadece sözde veya uygulaması olmayan, olmayacak gibi çevre açısından pek bir fayda sağlaması beklenemez gibi görünen işaretler. Neden mi? Çünkü:

-Bizden sonraki nesillere temiz değil ama sonderece kirletilmiş bir çevre bırakmak için elimizden gelen her şeyi yapmaktayız bugünlerde. Sarıyer Belediyesi acaba ne yapıyor? Somut olarak?

-Boğazı betonlaştırmayalım önerisinde bulunanlar bugün gerçekte olmayan eski eserlere restorasyon ruhsatı vererek betonlaşmaya hala göz yummaktalar; Boğaziçi ön görünüm bölgesinde, herkesin gözleri önünde Emirgan'da, Rumeli Hisarında ve sayamayacağım kadar çok başka yerlerde Boğaziçin'de; pankartlarının arkasında görüldüğünü tarif ettiğim beton yığını da, bugün daha da büyümüş olarak yerinde duruyor; bu beton yığınına inşaat ruhsatını Malazgirt Belediyesi İmar Müdürlüğü mü vermişti acaba?

-Binaları boyamak iyi de, yukarıda da ifade ettiğim gibi, boya ile binaların cephesi sadece çok ince bir tabaka ile kaplanır ve geçici bir renk alır. Oysa insanı rahatsız eden rengin ötesinde ‘‘var olmayan mimari’’ ve hiçbir mesleki eğitim almamış mimarlık ve mimari konusunda hiç bir nosyon ve ehliyete sahib olmayanların gelişi güzel bir şeyler inşaa etmelerine, ellerindeki projelere ve mimar elinden çıkmış binalara, hatta İstanbul'un yüzyıllar boyunca farklı kültürlerin ve son olarak da Osmanlı'nın sevgi dolu ilgisi ile şekillenmiş çok özel mimari yapısına gelişi güzel müdahale etmelerine onlarca yıldır izin veren bir zihniyetin bu tavrının neticesini boyayarak örtmeye çalışıyor; evet belki diyeceksiniz ki, ‘‘bütün bu çarpıklığa Sn. Gürtuna mı sebep oldu? Neden Sn. Gürtuna'ya yükleniyorsun?’’ Doğru ve haklı bir soru olur bu! Tabii ki onyıllardır yapılagelen yanlışı Sn. Gürtuna'nın bu son derece yüzeysel yaklaşımı evlat edindiği çocuk ile layıkıyla ilgilenmeyen bir babaya benzetilebilir ancak; hani var ya şarkıda söylüyor adam ‘‘Alayım kızıma bir kutu boya, boyasın kendini boydan boya!’’

-Şimdi de son ve bu yazıyı bana yazdıran sebebe geliyorum; özel otolara 104 Milyon, şirket otolarına 520 Milyon TL egzos muayenesini yaptırmama cezası. Doğrusu bunun eleştirilecek hiç bir yanı yok, hatta son derece yerinde ve gerekli bir karar ve uygulama; ama herkesin egzos kontrol istasyonları önünde uzun kuyruklar oluşturup, kanunun emrettiği gibi bu kontrolu yaptırdığı bir şehirde trafikte sıkıştığınızda yanınızda duran İETT ye ait veya HALK OTOBÜSÜ adı verilen bir otobüsün mazot pompası ayarsız, egzos kontrolu yapılmış olması ihtimali bile olmayan bir otobüsün, motorunu ambale ederek açık pencerenizden içeri simsiyah bir duman üflemesi ve bunu sıkışıklık sebebi ile yanında ilerlemek zorunda olduğunuz yarım saat boyunca defalarca tekrarlaması, insanı isyan ettiriyor; yıllardır içimde biriktirip bugün artık bu yazımda ifade etmeyi görev bildiğim çarpıklıklar gibi.

Egzos kontrolu iyi ama tüm taşıtlara uygulanırsa; yoksa zaten egzos gazı kirliliğinin büyük kısmına sebep olan otobüs ve sadece bir kişiyi taşıyan motosikletlere (özellikle kurye motosikletlerine) uygulanmayacaksa ne yararı olacak bu uygulamanın diye sormaktan kendimi alamıyorum. Ve umuyorum ilgililer şu yazdıklarımdan etkilenir ve gerekli tedbirleri alırlar, durumu düzeltirler; birçok konuda olduğu gibi devlet-vatandaş ayrımı yapılmaz bu konuda da, çünkü devlet, vatandaş olmadan var olamaz, vatandaşın sesine kulak vermeden hareket edemez, çünkü devlet ve tüm çalışanları biz vatandaşların verdiğimiz vergiler ile bulundukları mevkiileri işgal ederler ve hiçbirinin kendisini vatandaştan farklı görmeye hakkı yoktur. Bu vatan her şeyi ile hepimizin, çevreyi gerçekten düzgün şekilde korumak için bu söylediklerimin unutulmaması gerekir.

Ama bunu sadece umabiliyorum ve İETT otobüsünün içimde sebep olduğu isyan neticesinde yazdıklarım için ‘‘anlayana’’ yazdım diye düşünmekten alamıyorum kendimi, bütün İstanbullular adına. / A.Hasan Cansever-Mimar

yboran@hurriyet.com.tr

Fax: 0212 677 01 57

Yazarın Tüm Yazıları