Yaşananlar

Dursun GÜNDOĞDU
Haberin Devamı

Adam olmak

Yılbaşı gecesi Topkapı Palace'de yaşananlar için söylenecek tek kelime var...

Rezalet... Rezalet... Rezalet...

Televizyondan izlediğim kadarıyla vaziyet öyle... Gazetelere yansıyan görüntülere göre de durum pek farklı değil...

Magazin basını o gece olanı biteni halen yazıyor. Bir dahaki yılbaşına kadar da bu sürer. Peşinen söyleyeyim. Ben, bu tür geceleri yazma meraklısı değilim. Hele, hele sanat dünyasında kiminin eli kimin cebinde olduğu da beni pek enterese etmez. Beni enterese eden sadece gazetecilere yapılan o çirkin saldırı. Bu saldırı karşısında medyanın tavrı... Otel yöneticileri ile personelinin umarsamazlığı. Ve, o gece için bin doları ödeyen vatandaşın, ‘‘Eğlenememe’’ telaşı...

DAHA NE İSTİYORSUN ?

Düşünsenize, adamcağız 560 milyon lirayı bastırmış ama bir türlü eğlenemiyor. Saatine bakıyor, zaman akıp gidiyor ama o hala tavına gelememiş demir gibi... 560 milyonu önce saatlere, sonra dakikalara ardından saniyelere bölüyor. Orada bulunduğu her an için ödedeği milyonları hesaplıyor. Arada bir sandalyesine yaslanıp bu durumun kısa bir muhasebesini yapıyor;

‘‘O kadar para ödedim. Peki, eğlenebiliyor muyum?.. Hayır, hayır, hayır... Bak, bunu düşünürken bile bir dakika boşa geçti. Yine gitti milyonlarım. Olmuyor eğlenemiyorum.’’

Zavallı, masada kös kös oturmanın gerekçesini arıyor kendi kendine;

‘‘Sanatçının kralı İbo dersen burada... Güldürü ustası Mehmet Ali Erbil dersen aha şurada... Dansözlerin ilahı Asena ise sahnede... Daha ne istiyorsun. Eğlen, hadi eğlen.’’

Ve, birden ayağa kalkıyor;

‘‘Evreka, evreka...’’

Sonra fırlıyor orta yere...

Neden eğlenemediğinin faturasını gazetecilere kestiği belli. Basıyor kalayı... Yakaladığını sağa sola savuruyor.

Ayıp ki, ne ayıp...

Hem ona, hem gazetecileri davet edip sonra, ‘‘Otelimizdeki misafirliğiniz sona ermiştir’’ diyen otel yönetimine...

Unutmadan...

Bizim Hafta Sonu Gazetesi'nin yöneticilerine de bir sitemim var. Özellikle de Uğur Güneri'ye... Birinci sayfadan, ‘‘Rezalet’’ diye verdiğiniz bu haber, iç sayfadaki başka bir haberle yüzde binbeşyüz çelişmiş. Birinci sayfada oteldeki bu rezaleti, otel yönetiminin olaylar karşısındaki acayip tavrını eleştirirken, iç sayfada, ‘‘Topkapı Palace'ın yöneticileri başarılı geçen yılbaşı eğlencesinin gururu içinde objektifimize poz verdiler’’ demek de neyin nesi oluyor?..

O gece, o objektifin önünü kapatanlar kimlerdi acaba?..

Tüm bunlara en güzel cevabı, Fatih Altaylı, ‘‘Ne zaman adam oluruz?’’ köşesinde veriyor;

‘‘Gazeteciler ve televizyoncular, kendilerini önce davet edip sonra kovan otellerin reklamını yapmayınca!’’

İşte, bütün mesele bu...

19 Mayıs'ta meydandayız

Organizatör Kadir Dursun... Yine adına yakışır iş yaptı yılbaşında... Antalya'da bir ilki gerçekleştirdi. Binlerce insanı yılbaşı gecesi Cumhuriyet Meydanı'nda toplamayı başardı.

Yılbaşından 10 gün kadar önce büyükşehir bahçesinde karşılaşmıştık. Daha o gün, yani projesini anlattığı gün, ‘‘Bu iş tutar’’ demiştim. Kaplumbağa hızındaki belediyeyi sırtladı, meydana taşıdı sevgili Kadir...

Bu başarısı Milli Eğitim Müdürü Süleyman Akyüz'ü de etkilemiş olmalı ki, salı akşamı Devlet Tiyatrosu'nda Kadir ile sohbet ederken, yanımıza gelip, ‘‘Kadir, aynı meydanda bir gecede biz isteriz’’ deyiverdi.

Anlaşılan 19 Mayıs'ta, yani bayram gecesi yine meydanlardayız... Kadir'in kafasında bu kez, toplanma yeri olarak Cam Piramit'in bahçesi var...

Barohan'da bir masa

Tarih; 8 Aralık 1999 Çarşamba... Yer ; Barohan...

Gece epey ilerlemiş... Ortalıkta bir kaç masa kalmış...

Masalardan birinde, orta yaşlarda biri kadın, iki kişi oturuyor... Diğer masalar kalabalık...

O iki kişi, kafa kafaya vermiş fısır fısır birşeyler konuşuyorlar. Görünen o ki, mesele oldukça ciddi... Ancak, yüzleri sürekli gülümsüyor. Birbirlerine karşı oldukça nazik tavırlar sergiliyorlar. Erkek, karşısındaki hanımı kıracağından endişeli, kadının tavırları ve hareketleri ise ölçülü...

Zaman ilerledikçe samimiyet artıyor, mesafe daralıyor. Erkek, bir soru yöneltiyor. Bu soruya cevap hemen geliyor... Hem de oldukça kısa bir cevap;

‘‘Evet’’ Erkek oturduğu yerden ayağa fırlıyor... Çevredeki masaların duyacağı şekilde bağırıyor;

‘‘Duyduk duymadık demeyin... Profesör hanım teklifimi kabul etti. Biz evleniyoruz.’’

Ve, aradan 21 gün geçiyor.

Bu kez tarih; 29 Aralık 1999... Günlerden yine çarşamba... Ama mekan değişik... Büyükşehir Belediyesi Nikah Salonu...

Damat, Jeofizik Mühendisi Ali Tüzüner... 21 gün önce ayağa fırlayan Barohan'ın orta yaşlı müşterisi... Gelin ise Akdeniz Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Filiz Ersel... O gün, Barohan'da, ‘‘Evet’’ diyen profesör hanım...

Barohan'da yoktum ama nikah günü oradaydım. Mutluluklar diledim kalbimin doktoruna...

Bir de buradan dileyim de çifti kavrulmuş olsun...

Ünlü sözler

‘‘Kendini sevenlerin, rakipleri

olamaz.’’

Franklin

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları