Yarın cumhuriyet

‘CUMHURİYET rejimi ve devrimleri artık kendini koruyacak kadar olgun. Siz laikçilerin yaygaralarına bakmayın, cumhuriyet kendini şeriata karşı koruyabilir. Halka inanalım ve güvenelim; halka güvenmeden, halka inanmadan demokrat olamayız. Cumhuriyetin ve halkımızın koruyucuya gereksinimi yok. Kendimizi ve cumhuriyeti biz koruyabiliriz!’’ türünden ikiyüzlü cümleler duyduğum zaman tüylerim diken diken olur.

Cumhuriyetin kendisini koruyamaması için elini kolunu tutanların bir tilki masalıdır bu!

* * *

Cumhuriyet gerçekten güçlüdür! Düşünsenize, cumhuriyet ve devrimleriyle küs bir partinin hükümeti ülkeyi yönetmekte! Türkiye bu darbeye bile dayanmakta!

ABD'nin, Fransa'nın, İsveç'in, Almanya'nın rejim karşıtı, rejimi tartışma konusu yapan partiler tarafından yönetildiğini düşünebiliyor musunuz?

Düşünemiyorsunuz! Düşünemezsiniz! Bir zamanlar, rejimi tartışan komünist partileri Avrupa'da demokrasi adına, demokrasiyi korumak için iktidardan uzak tutulmuştur.

* * *

AKP'nin Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Cumhurbaşkanı Sezer'in AKP milletvekillerinin eşlerini davet etmemesini eleştiriyor:

‘‘Şuna inanıyorum; bir gün herkes, yaptıklarının sonuçlarını görür. Ne Atatürk, ne cumhuriyetin ilkeleri hiçbir grubun, partinin ve hiçbir kimsenin tekelinde değildir.’’

Doğru söze ne denir!

Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti'nin ruhunu en iyi yansıtan özlü sözü ‘‘Ne mutlu Türk'üm diyene!’’ cümlesinin anlamını beğenmeyen Başbakan Erdoğan bakın ne diyor:

‘‘Sen ‘Ne mutlu Türk'üm dersen, o da Ne mutlu Kürt'üm!' der. Türklük yerine Türkiyelilik bilincini yerleştirmeliyiz.’’

Bu, sanırım, tekelci olmayan bir yorum(!)

Yarın cumhuriyet 80 yaşına giriyor ve cumhuriyetin kurucusunun en önemli sözlerinden birinin anlamını kavrayamamış, o cümlenin içini boşaltıp anlamını saptıran, ‘‘Ne mutlu Türküm diyene!’’ cümlesinin içerdiği ulus idealinin yerine ümmet anlayışını getirmek isteyen bir politikacı başbakanlık koltuğunda oturmakta...

* * *

Tekrar edeyim: Yeryüzünde hiçbir ülkede o ülkenin devletinin varoluş cevherine, varoluş nedenine (raison d’ˆtre) ters düşen, onunla sürtüşme halinde bir siyasal parti iktidara gelemez. Hitler ve Mussolini örneklerinde görüldüğü gibi ‘‘geldi’’ diyelim, ya bu iktidar varoluş cevherini yok edecek ya da ona boyun eğecektir.

‘‘Yarın Cumhuriyet’’ ama bu ülkede cumhuriyetin varoluş cevherinin ne din ne de amorf bir demokrasi adına tartışılamayacağını öğrenememiş gafiller var.

* * *

‘‘Ata'nın eşi de başörtülü idi’’
diyenlere bir uyarı: Mustafa Kemal ile Latife Hanım 29 Ocak 1923 tarihinde evlendiler ve 5 Ağustos 1925 günü ayrıldılar. 2 yıl 6 ay 6 gün evli kaldılar. Dolaylı yolla da olsa kadınların başlarını açmasına yol açan Şapka Kanunu 25 Kasım 1925'te kabul edildi. Bu gerçeği anlamak için cumhuriyetçi olmak gerekmez, toplama ve çıkarma bilmek yeter!
Yazarın Tüm Yazıları