Yalçın Bayer: Yeter! Söz milletin






Yalçın BAYER
Haberin Devamı

AB'nin çifte standardı

BATI Trakya ile ilgili serzenişe yer vermeniz, eminim ki benim gibi birçok Batı Trakya Türkü'nü de duygulandırmıştır. Zira, biz Batı Trakya Türkleri, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğu sonuna kadar desteklemekle beraber, manasını pek anlamış değiliz. Çünkü dostluk karşılıklı olur ve fedakárlıkla olur. Bir grup gazeteciyle birlikte Selanik'te Devlet Bakanı Sayın Yıldırım Aktuna'nın kafilesindeyken -Çiller dönemi- uğradığımız saldırıdan bu yana ne değişti? Ne değişti biliyor musunuz? O gün ben Batı Trakya'ya gidebiliyordum, bugün gidemiyorum. Selanik'te üzerimize PKK ve Yunan faşistleri salanlar, Taner Mustafaoğlu'nu sadece ve sadece Batı Trakya Türkleri'nin haklarını savunduğu için Yunanistan'ın kara listesine aldılar.

Benim babam Gümülcine doğumlu ve orada akrabalarım var. Bu işin ölümü, doğumu var, nikáhı var. Ben bütün bu insani buluşmalardan keyfi bir şekilde men ediliyorum. AB üyesi Yunanistan bunu yaparken masa başı maharetini her zamanki gibi göstererek suçu bir de AB'ye atıyor.

Çünkü 'English Daily News' Gazetesi'nin okuyucu mektupları köşesine yazdığım yazıya Yunan Konsolosluğu verdiği yanıtta, benim sorunumun Schengen'den kaynaklandığını belirtiyor. Oysa ben bu tarihten sonra Almanya'dan Schengen vizesi alarak Almanya'ya gittim. Acaba burada yalancı kim?

Geçenlerde bu durumu AB Büyükelçisi Karren Fogg'a da ilettim. Kendisi çifte standarda karşı olduğunu ve durumumla ilgileneceğini söyledi. Bakalım çifte standartlar konusunda bizi terleten AB, bu konuda ne yapacak?

Bu küçük ama AB'nin insan hakları açısından önemli bir tavır sınavı!

Taner MUSTAFAOĞLU-İSTANBUL

İbrahim Özdemir vakfını üzüyor

Vakfın parasını bir başkan işletebilir mi?

İBRAHİM Özdemir, müteahhittir. ANAP kurucusudur. Ulaştırma ve Devlet Bakanlıklarında bulunmuştur. Daha sonra DYP'ye geçmiştir. ANAP'a dönmüş ama son seçimlerde yeniden DYP'den Sarıyer Belediye Başkan adayı olmuştur. Son olarak ANAP İstanbul Kongresi'nin yapıldığı salonda görülmüştür.

Giresunlu olan Özdemir, Giresun Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı'dır. Üç yıl kadar önce vakfa, Öİ'den SEK'in Giresun'daki süt fabrikasını yaklaşık 110 bin dolara almıştır.

Vakıf bir süre sonra süt fabrikasını 270 bin dolara Öner Hekim adlı bir işadamına satmıştır. Bu ticaretten vakıf kasasına yaklaşık 170 bin dolar girmiştir. Ancak vakıf yönetimi, yasadışı bir kararla 170 bin doları 'işletmesi' için Özdemir'e vermiştir. Ödeme süresi geldiğinde Özdemir sıkıntıya düştüğünden zorlanmıştır. Bunun üzerine başkanı olduğu vakfa, Mecidiyeköy'deki bir işyeri katını satmayı önermiştir. Ve bu 'alışverişte' gayrimenkul 90 bin dolar sayılmıştır. Özdemir geriye kalan 80 bin doların 40 milyar lirasını daha nakit ödemiş, geriye kalan yaklaşık 32 milyarlık borcu için iki çek vermiştir. Ekonomik kriz başlayınca Özdemir, bu çekleri ödeyememiştir. Dolayısıyla yönetimle ters düşmüştür. Yönetim bastırınca Özdemir vakıf başkanlığından düşürülmüş ve yerine geçici olarak Nazmi Sezer'i getirmiştir. Yönetime yakın Giresunluların iddiasına göre, Özdemir, vakfa noterden protesto çekerek, iki çeki vakfa bağış olarak verdiğini iddia etmiştir. Olay büyümüş, vakıf hesaplarına müfettişler el koymuştur. Özdemir şimdi ‘‘Beni toplum içinde küçük düşürdünüz, çekin arkasını yazdınız’’ diyerek, yarın Beşiktaş'ta yapılacak vakıf kongresinde yönetimden hesap sormaya hazırlanmaktadır. Ama vakıf yöneticilerinin de kendisine söyleyecekleri çok şeyin olacağı bildirilmektedir.

Kurtuluş formülü

Türkiye'nin sorunlarının temel çözümü pratik olarak şu şekilde özetlenebilir.

Türkiye'nin ağırlaşan sorunları, kafaları ve mideleri ipotek altına alınmış, ulus çıkarı yerine kişisel çıkarlara öncelik veren bugünkü iktidar ve muhalefet partileri ile çözülemez. Bunlar çağı bir asır geriden izlemektedirler.

Son kurtuluş formülü; Tantan zihniyeti + Derviş zihniyetinin ulus iradesiyle yönetime egemen olmasıdır:

Türkiye'nin son kurtuluş yolu budur.

Rahmi ÖZEL-E. Cumhuriyet Savcısı-İZMİR

Lüksü de var garibanı da

İSTANBUL'dan bir grup vergi denetmeni, Maliye Bakanı Sümer Oral'a sesleniyor:

‘‘Sayın Bakanım, biz vergi daireleri çalışanları olarak çalıştığımız ortamdan memnun değiliz. Türkiye genelinde toplanan verginin % 60'ını karşılayan İstanbul'a bu vergi daireleri layık değildir. Pislik içinde, her tarafı dökülen ve sağlıksız olan vergi dairelerinin daha çağdaş çalışabilir ortamlara dönüştürülmesini istiyoruz. Ayrıca dairelerimizin taşımacılığını yapan firma, 1970 model araçlarla servis yapmaktadır. Araçlar dökülüyor. İstanbul'la daha çok ilgilenmenizi rica ederiz.’’

Bu da Hazine yönetimine bir başka okuyucumuzun anlattıkları:

‘‘MECİDİYEKÖY Raşit Kısa Sokak; No: 3'te Türkiye Kalkınma Bankası vardır. Bunun üzerindeki iki-üç katta, Kalkınma Bankası'nın iştiraki 'Kalkınma Menkul Değerler' firması bulunmaktadır. Banka ve borsa şirketi, kamu kurumu niteliğindedir. Hazine'ye bağlıdır. Gelin görün ki, kamuda tasarruf genelgeleri yayınlanıyor ama 'tasarruf' buralara hiç uğramıyor. Duvarları yıkılıp yapılıyor. Burada bu yenileme ihalesi kime verilmiştir, kaça verilmiştir? Lüks harcamanın bu kıtlık dönemimizde yanıtı da olmalıdır.’’

MESAJ

KÖYÜMÜZ 150 haneliydi. Zaman içinde göçlerle şimdilerde 50-60 haneye kadar düştü. Ama ekonomik kriz sonrasında dönüşler başladı. En büyük sorunumuz yol ve içme suyu. Divriği'ye 45, Sıvas'a da 160 km. uzaklıktayız. Köyden Divriği-Sıvas yoluna çıkabilmek için 3-4 km'lik toprak engelli bir kesim vardır. Buranın asfaltlanması için Sıvas Köy Hizmetleri Müdürlüğü'ne 1994'ten beri birçok başvurumuz oldu. Ancak resmi yöneticilerden hiçbir yakınlık görmüyoruz. Aynı şekilde içme suyu için verdiğimiz dilekçeler de, göz ardı ediliyor. Sayın Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın sıkıntıları çok, ama küçük kaynak aktarımıyla bu sorunlarımızı çözebileceğini umuyoruz. İl yöneticilerimiz, valimiz ve bakanımızdan yardım bekliyoruz.

Dursun DELİBAŞ-Yağbasan Köyü Muhtarı-DİVRİĞİ

SAYIN Başbakan'ın, Anayasa Mahkemesi'ne yönelik sözleri yargıya müdahaledir. Yargı aşamasının sonuna gelinmişken, engin devlet deneyimi olan Ecevit'in bu demeci garip karşılanmıştır. Şimdiye kadar irticanın odağı olduğu lanse edilen FP'ye birden bire ne oldu da sahip çıkmaya kalkışıyor. Anlamak mümkün değil. Bu işin sonunda bir erken seçim görülüyor. Bütün telaşlar ondan olsa gerek. M.Sinan ÖZTAN-İZMİR

ULUSAL Sanayici ve İşadamları Derneği (USİAD); 'ülkenin içinden geçtiği vurguncu ve hortumcularla mücadele sürecinde ilk teşhisi koyan ve siyasilerin birbirini aklaması traji-komik öyküsüne direnen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, temiz topluma ulaşmak için ilk ve doğru teşhisi koyması nedeniyle; Temiz Toplum Doktoru plaketi' veriyor. Tören; The Marmara'da bugün 19.00'da.

Yazarın Tüm Yazıları