Ya arada kalanlar?

Paketin açıklandığı günün ertesinde uyanıp da Twitter’ı açtığımda ilk gördüğüm tweet şuydu:

Haberin Devamı

“Bugünkü gazetelerin birinci sayfaları Gümrük Birliği’ne girdiğimiz günkü gazeteleri hatırlattı. Herkes AB’ye girdiğimizi sanmıştı.”
Güldüm, komikti.
Sonra gazetelerin birinci sayfalarını yan yana koyduğumda gördüm ki büyük ölçüde doğruydu.
Paketi tarafsız veya bas bas bağırmadan manşetine taşıyan 3-5 gazete ile çok kötümser ve agresif 1-2 tanesi dışındakilere baktığınızda...
Ülke hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız krallıkla yönetilen bir yere demokratik seçim sisteminin getirildiğini falan düşünmeniz kaçınılmazdı.
“Hoşgeldin Özgürlük”, “30 Eylül Devrimi”, “Erdoğan Devrimi”, “Devrim Gibi!”, “Yeni Türkiye” başlıklardan bazılarıydı.
İktidarın yanında veya karşısında taraftar fanatizmiyle gazetecilik yapılıyorsa bir ülkede, daha epey pakete ihtiyaç var demektir.

* * *

Haberin Devamı

Hani bazı oyuncular vardır, “büyük oynar”...
Yani, abartılı.
Tiyatroda kendini uzaktaki seyirciye gösterme zorunluluğu olan oyuncu mecburdur biraz.
Ama onu o haliyle bir dizi veya film setine koysanız, kameraya çekseniz, bir kısım izleyiciyi rahatsız eder.
Uzunca bir süredir siyasette de, medyada da “abartılı” bir performans izliyoruz.
Çoğunluk “büyük oynuyor”.
Çoğunluk 1’e 10 kazanma derdinde.
Epey bir insan bu performanstan hoşlanıyor.
Bir kısım ise rahatsız oluyor.
Abartıyı değil, reklamları değil, doğallığı, gerçekliği izlemek istiyor.
Sükunetle tartışmak istiyor.
Sesiyle, hareketleriyle diğer sesleri, düşünceleri bastırmaya çalışanları değil...
Durmadan kendiyle böbürlenenleri ya da onlara avaz avaza lanet edip duranları değil...
Gerçeği olduğu gibi gösterenleri istiyor.

* * *

İran ve Çin’den daha fazla gazeteciyi cezaevlerinde tutan bir ülkede açılan Demokratikleşme Paketi’nde bu konuda tek satır yoksa kalkıp da “Hoşgeldin Özgürlük” ya da “Devrim” diye başlık atamazsınız, yeni bir Türkiye iddiasında bulunamazsınız.
Diğer yandan, demokratikleşme taraftarıysanız, gerçekten özgürlükçüyseniz, “ama niyet başka, şu bu” diye türban serbestisine verip veriştiremezsiniz.
Toplum iki ayrı kutba kaydı.
Belki her zamankinden fazla. Biliyoruz.
Ama ya arada kalanlar?
Onlara karşı da bir sorumluluğunuz yok mu?
Gazeteler kimsenin propaganda aracı olamaz, olmamalı.

Yazarın Tüm Yazıları