Vitali Hakko için ‘yaşamak’ ve ‘kalite’ birbirini tamamlayan kavramlardı

Vitali Hakko’yu da yitirdik.

Haberin Devamı

Toplumumuzda “kalite”nin simgelerinden biriydi Vitali Hakko.

Kaliteye ulaşmayı bir anlık heves olarak değil, ömür boyu süren bir çabanın hedefi olarak benimsemişti. Bu şekilde “Vakko” markası kalıcı oldu.

Vitali Hakko, gerçek bir arkadaş, vefalı bir dosttu.

Onunla çok uzun yıllar süren arkadaşlığımızda, güncel ve siyasal koşulların yansıttığı inişler çıkışlar hiç etkili olmadı. En zor günlerde bile, hep Vitali Hakko’nun arkadaşlığını yanımda buldum.

Bizim “Bebek Grubu”nun üyeleri birer birer veda ediyorlar hayata. Vehbi Koç da, Sakıp Sabancı da, Feyyaz Tokar da, Yılmaz Çetiner de aramızda değil artık. Şimdi Vitali Hakko da yok.

Herhalde Hasan Pulur, Bebek Oteli’nin barındaki bol kahkahalı Salı akşamlarından kalan anıları yazacaktır. Ondan önce davranıp ben birini yazayım.

Haberin Devamı

Bebek Grubu’nun kuralına göre, her hafta sıra kendisine gelen grup üyesi o akşamki hesabı öderdi.

Bir akşam sıra Vehbi Koç’a gelmişti.

 

Hesabı ödedi ama…

 

Bilinçli olarak pahalı içkiler ve lüks yiyecekler istedik masaya. Hesap çok yüklü gelince Vehbi Koç çok sinirlendi. Hesabı getiren garsona “Benim o kadar çok param yok. Bu hesabı Divan’a götürün kızım Semahat ödesin” diye çıkıştı.

Sonra o akşamın geri kalan süresinde, masadaki herkese her konuda öfkesini yansıtan sözler söyledi. Vitali Hakko’ya da “Çorbacı, sen zaten her şeyi pahalıya satarsın” benzeri iğneler batırdı.

Akşamın sonunda Vehbi Koç’u otomobiline götürüp uğurladık. Otomobilin kapısı kapandıktan sonra Vitali Hakko bize döndü, “Vehbi Bey’e hesabı ödettik ama canımıza da okundu” dedi.

Onun aile üyeleri ile birlikte çeşitli yıldönümü kutlamalarını da, her biri bir mükemmeliyet sergilenmesi olan defilelerini de, Vakko çalışanları ile olan birlikteliğini de, toplum yaşamımıza örnek etkinlikler olarak gördüm hep.

Vitali Hakko’yu sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.

Yaşamaya ve toplum hayatına anlam katan bir insandı.

 Temcit pilavı artık bilimsel diye sunulmamalı…

Haberin Devamı

Yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan bu göreve atanması ertesindeki ilk açıklamalarında "İki vizyonum var. Bunlardan bir tanesi bütün yasakların üniversitelerden kalkması, ikincisi de üniversitelerin asli görevi olan bilimselliğe daha fazla önem vermeleri” diye konuştu.

Dileriz Özcan bu iki vizyonunun da gerçek olduğunu görür.

Aslında sade üniversiteler için değil, düşünce ve siyaset hayatımızın da bu iki vizyona ihtiyacı var.

Çünkü klişelerin ve ön yargıların “bilimsellik” adı altında topluma sunulmak istenildiği bir ortamın yükü giderek ağırlaşmakta.

Her konuda sanki tek bakış açısı olabilirmiş gibi dondurulmuş yaklaşımları, birbirlerine karşıt kesimler sürekli seslendirmekte. Buna türban da, Kürt realitesi de, AB ile ilişkiler de, pek çok sorun yanında kurban edilmekte.

Haberin Devamı

Aslında gerçekten Türkiye muhafazakarlaşıyor. Ama hem sağda, hem de solda var bu muhafazakarlaşma.

 

Liberal demokrasi özlemi

 

Türkiye’nin ihtiyacı, çok sesliliği ve özgür tartışma ortamını sağlayacak, ön yargıları ve saplantıları devre dışı bırakacak olan liberal demokrat bir atmosferdir.

Yeni YÖK Başkanı Özcan bu atmosferi üniversite dünyamıza getirecek açılımların öncüsü olursa, bundan tüm toplum yararlanır.

Neticede bütün bilgiler kitaplarda var. Üniversite bu kitaplardaki bilgilerin de tartışıldığı ve gereğinde speküle edilebildiği yaratıcı düşüncenin mekanıdır.

Ne yazık ki YÖK mutfağından uzun bir süredir “türban” ve “rejim” konulu temcit pilavı dışında herhangi bir yemeğin çıktığını pek göremedik.

Haberin Devamı

Dileriz “cadı avı”nın her çeşidi bu yeni dönemde üniversiteler ortamının dışına itilir.

ŞAKA

Sarkozy de bu sütten içerse belki zihni açılır

 34 yıl aradan sonra ilk kez Fransa’ya resmi bir ziyarette bulunan Libya Lideri Kaddafi, 5 gün kalacağı 19’uncu yüzyıla ait Marigny Hoteli’nin bahçesine bedevi çadırı kurdurmuş, devesi de çadırın önüne getirilmiş… Kaddafi, misafirlerini bu çadırda ağırlayacakmış. Geçen yıl Etiyopya’daki Afrika zirvesine giden Kaddafi, bu kez Sheraton Oteli’nin bahçesine çadırını kurdurmuş, taze süt için de devesini çadırın önüne bağlamıştı.

Yazarın Tüm Yazıları