Yine faiz takıntısı

BU ülke ne çektiyse, Hükümetlerin faiz takıntısından çekti. AKP'nin de kamuoyu önünde dillendirmeyip, kapalı kapılar ardından 'faiz edebiyatı' yaptığını öğrendik.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'ekonomiden anladığını sandığı' birkaç milletvekili danışmanı var. Erdoğan'ın bu kişileri bakan yapmak istediği, Abdullah Gül'ün 'kabine fazla değişmesin' itirazları nedeniyle bakan yapamadığı bile söyleniyor.

İşte bu kişiler şimdi, resmi sıfatları olmamasına rağmen ortalıkta, özellikle İstanbul'da bazı iş çevrelerinde lobi faaliyetleri yapıyorlar. Bu kişilerin özellikle son dönemdeki 'ekonomi yönetimindeki kadrolaşma' hareketinde, Maliye Bakanıyla birlikte etkin olduklarını biliyoruz. Bunun dışında başka faaliyetler de içindeler.

Hazine Müsteşarı Faik Öztrak'ın görevden alınmasına ilişkin, devletin saygınlığı ve ağırlığına sığmayan tavır ve böylesine kritik bir dönemde yerine geleceği söylenen kişilerin yetersizlikleri, piyasalarda büyük tedirginlik yarattı.

İşte bu birkaç milletvekili danışman İstanbul'da piyasaları sakinleştirmek için turlar atıp, görevden alınmayla ilgili olarak 'Faik Öztrak ve Süreyya Serdengeçti isteselerdi bu faizleri indirirlerdi' diyorlarmış. Yani bir anlamda Öztrak'la çalışmama nedenleri için 'faizlerin indirilmemesi'ni bahane ediyorlarmış.

Bunu okuyan piyasayla ilgili herkesin aklına, daha önceki 'faiz takıntılarının' geldiğini biliyorum. Daha önceki Hükümetlerin hepsinin sonu hüsran olan 'faiz takıntıları'.. Yaşadığımız en çarpıcı örneklerden biri de 1994 yılıydı. O zamanki DYP Lideri ve avanesinin nasıl, faizin bir sonuç olduğunu unutup, devlet zoruyla faiz indirimine gitmeye kalkıştığını ve sonunda durup dururken, tümüyle 'kötü yönetim' nedeniyle, nasıl 1994 krizini yaşadığımızı herhalde kimse unutmamıştır.

İDEOLOJİK TAVIR

İşte bu sözleri duyunca, 'eyvah' dedim, yine aynı yola giriyoruz.

1994'de yaşadıklarımızla aslında birçok benzerlik var. Örneğin, bu danışmanlardan biri de, aynen 1994'de başımızdaki kişi gibi, bu zamana kadar bilimsel başarı nedeniyle adını duymadığımız, bir akademisyen. Bu kişinin akıl hocalarından birinin de yine , 1994'de görevde olan, çeşitli holdinglerde yönetim kurulu üyeliği, -maalesef- yazarlık yapan, eski bir şaibeli bürokrat olduğunu duyuyoruz. Bu kişi her böyle karışık dönemde olduğu gibi 'ben yaparım, faizleri de düşürürüm, istediğiniz her şeyi de yaparım' diyerek, ortalıkta dolaşıp, kafa karıştırıyormuş ve son dönemde Ankara'da bazı görevler için yine ismi dolaşmaya başladı.

Hatırlar mısınız; o dönemde başımızda olan kişi faizlerin indirilmesine gerekçe olara, Fransızca 'krem tabakanın da kremi' dediği, büyük tasarruf sahiplerini hedef almıştı. Batı kültürü aldığı için O kişinin Fransızca yaptığı tanımı, AKP'liler daha kendilerine has bir üslupla yapıyorlarmış. Erdoğan da dahil, AKP'nin bazı yöneticilerinin büyük tasarruf sahipleri için, 'Onlar' dediğini biliyoruz. Bazen resmi toplantılarda bile ağızlarından kaçırdıkları bu tanımlamayı, kendi aralarında rahatça kullanıyorlarmış. 'Onbinkişi' dedikleri bu kesimin faizlerin düşmesini istemediğini, bu nedenle kendilerine karşı olduklarını filan da söylüyorlarmış. Yani daha kaba ve sert bir ideolojik tavırdan, sınıfsal bir tercihten sözediyoruz.

Bu arada o birkaç danışmanın İstanbul'da kapı kapı dolanıp, 'TÜSİAD'a alternatif bir işadamı grubu' oluşturmaya çalıştığı da, son günlerde sıkça söylenir oldu.

Biz bu sert ideolojik tavır konusunda, AKP içinde tümüyle görüş birliği olduğunu sanmıyoruz. Örneğin Abdullah Gül'ün böylesine çağdışı bir düşüncede olabileceğini tahmin etmiyor, bu tavrı tasvip etmeyen çok kişi olduğunu biliyoruz.

Ancak beceriksizliklerine, bu tür ideolojik kılıflar bulma eğilimi de ortada...

Zaman geçtikce, 'gizli gündem'i ve yapılan hataları daha iyi anlamaya başladık..
Yazarın Tüm Yazıları