Fiat'ın sorusu

İTALYA deyince aklınıza ilk ne gelir? Hayır, Pizza'daki meydanın yamuk kulesi, Venedik'teki kanalın kuğu gondolu veya Roma'daki Vatikan'ın mermer mihrabı gibi coğrafi ve turistik sembol mekanları kastetmedim.

Daha çağdaş, daha güncel, ne bileyim ben, daha teknolojik bir şey soruyorum.

Cevabı hemen kendim vereyim, çünkü sizinkinin de öyle olacağından eminim.

‘‘Fiat’’!

* * *

EVET ‘‘Fiat’’, zira neredeyse 20. yüzyıl başından itibaren bu dört harfli kelime Çizme Yarımadası'yla özdeşleşir. Bir ‘‘alamet-i farika’’, bir kartvizit, bir iyi hal kağıdı oluşturur.

Tabii, bilhassa da otomobilleri.

Tamam, Torino üzinaları mitralyöz namlusundan şimendifer lokomotifine ve jet motorundan şilep sintinesine her bir şeyi imal etmiş ve etmektedir ama, yine de otomobil en baş köşeye oturur.

Hadi 2. Savaş öncesini geçtim, o savaş ertesinin‘‘Topolino’’ modelinden itibaren firma ‘‘İtalyan mucizesiyle’’ bütünleşir. İtalya ‘‘Fiat’’ demekse, hiç şüphesiz ‘‘Fiat’’ da otomobil demektir.

Zaten, ‘‘Dolce Vita’’ filminin şuhlar şuhu kadını Elke Sommer'i Marcello Mastrioni biraz da bu ‘‘yeni Latinlik’’ simgesi modelle baştan çıkartmaz mı?

* * *

METAFORİK çağrışımlar bir yana, familya şirketi ekonomik ve sosyolojik açıdan da hayatidir.

Agnelli hanedanı hem fakir güneyden Po vadisine işçi ithal ederek yoğun sanayi proletaryası yaratmıştır, hem de sonra o taraflara yatırım yaparak bölgesel kalkınma hamlesini gerçekleştirmiştir.

Ayrıca o familya, zaten varoştan merkeze bir ‘‘Fiat şehri’’ olan Torino'da müteveffa komünist partisi ve eski kızıl sendikalarla, ‘‘İtalyan türü uzlaşmanın’’ toplumsal modelini dizayn etmiştir.

Başka bir deyişle, Çizme Yarımadası'nın son yarım yüzyıllık tarihinde bütün yollar Roma yerine Torino'ya çıkmıştır ve söz konusu yolda da ‘‘Fiat’’ otomobilin gazına basılmıştır.

* * *

AMA şimdi frene basılıyor, çünkü İtalya'yla özdeşleşen ‘‘Fiat’’ın otomobil branşı zarar ediyor.

Cicim ‘‘Alfa Romeo’’yu, şıkıdım ‘‘Lancia’’yı, hatta efsanevi ‘‘Ferrari’’yi dahi alarak tek üretici haline gelmesine rağmen, son yirmi yılda ‘‘Fiat’’ın Avrupa pazar payı yüzde 15'den yüzde 8'e düştü.

Bu büyüme bile dünya otomobil sektöründeki devleşmeye yetmiyor ve şirket ‘‘cüce’’ kalıyor.

Eh, Başbakan Silvio Berlusconi ultra-liberal politikaların adamı ya, ‘‘okutalım’’ dedi.

Amerikan ‘‘General Motors’’ yeşil dolarcıkları bastırıp Almanya'daki ‘‘Opel’’le birlikte Yaşlı Kıta'da ikinci bir dev ayak oluşturmak istediğinden, Sinyor Berlusconi ‘‘Fiat’’ın ‘‘dört tekerleklerden kurtulmasını’’ (!) ve daha rantabl diğer sektörlerde kalmasını hedefliyor.

‘‘İmparator’’ namıyla anılan bugünkü büyük patron Agnelli ise‘‘hayır’’ı bastı.

Arkasında da, sendikalardan partilere, bilimum ‘‘sol’’ var.

Ancak, durum şu an askıya alınmış gözükse dahi ‘‘Fiat’’ın borcu dağ gibi olduğundan, Başbakan'ın hem alacaklı durumdaki bir Milano bankası, hem de stratejik bölümüne sahip hissedarlarla kumpas kurduğu ve fırsatını yakaladığı an ‘‘okutacağı’’ rivayetleri dolaşıyor.

İnanılacak şey değil, gitti gider dahi gider, İtalya'yla özdeşleyen ‘‘Fiat’’ otomobiller belki Amerikalı olacak ve karar Yaşlı Kıta'nın Torino'sunda değil, Yeni Dünya'nın Detroit'inde alınacak.

* * *

BEN kendi hesabıma hem hissi açıdan, hem de Berlusconi'ye olan husumetimden dolayı ‘‘Fiat’’ın tabii ki İtalyan kalmasından yanayım. Tartışmam dahi.

Tamam da, günün ekonomik gerçekleri var ve bunları ne hissiyat, ne husumet belirleyebiliyor.

Eğer varoluşu sürdürebilmek için ülke ‘‘alamet-i farika’’larının dahi el değiştirmesi gerekiyorsa, o takdirde ne halt etmeli?

Bu defa cevabı bilmiyorum ve en baştakinden çok daha çetrefil soruyu size soruyorum.
Yazarın Tüm Yazıları