İleri vites

ÜŞENMEDEN ve teker teker sayalım: Macaristan, bir; Çekya, iki; Polonya, üç; Slovakya, dört; Kıbrıs, beş; Malta, altı; Slovenya, yedi; Letonya, sekiz; Litvanya, dokuz; Estonya, on; Romanya, on bir; Bulgaristan, on iki...

Türkiye'yi katmıyorum, bugünkü konuma girmiyor..

* * *

YUKARIDAKİ ülkeler dün Brüksel Komisyonu tarafından yayınlanan ‘‘İlerleme Raporu’’nda adı geçen ve AB'nin yeni üyeleri arasına girebilecek devletleri oluşturdular.

Bazılarının bünyeye 2004 yılında, bazılarının da 2007'de dahil olması öngörülüyor.

Buradan yola çıkarak derhal şunu söyleyeyim:

Sonsuz ayrıntılı olsa da, Ortak Pazar yürütme organının raporu sadece bir hipotezdir.

Köprünün altından daha gürül gürül sular akacaktır.

Her halükarda da, kaç başkentle birlikte ve ne zaman genişlerse genişlesin, ‘‘Yeni Avrupa’’ en azından iki, çok büyük ihtimalle de üç vitesli olacaktır.

Başka bir deyişle, önce merkezde bir ‘‘çekirdek’’ grubun, sonra onu çevreleyen diğer bir kümenin, nihayetinde de periferik bir halkanın mevcudiyeti kaçınılmazdır.

En azından, belki on yıllarla ölçülecek uzun bir süre için...

* * *

ÇÜNKÜ, bırakın ortalama AB seviyesine iyi kötü bir nebze yaklaşabilmek için bile daha on fırın ekmek yemesi gereken bir Romanya veya Bulgaristan'ı; örneğin, Kıta'nın en göbeğindeki bir Çekya'nın demir - çelik fabrikalarını hale sokması ya da bir Polonya'nın tarım sektöründe gerçek reform yapabilmesi, Brüksel'de yazılan ‘‘ilerleme’’, ‘‘gerileme’’, ‘‘duraklama’’ raporlarına sığamacak kadar zordur. Zor da olacaktır.

Üstelik, iyimser davranarak ekonomik ve sosyal handikapların mümkün mertebe aşılabileceğini varsaydak dahi, ortada koskoca bir ‘‘siyaset kültürü’’ sorunu durmaktadır.

Bununla demokrasi ve sivil toplum geleneklerinden ziyade, ‘‘Avrupalılık ruhiyatı’’ veya ‘‘Avrupalılık ütopyası’’ dediğimiz ve modern temelleri 2. Savaş ertesinin Ren Nehri havzasında kök bulan olguyu kastediyorum.

Zira, tam yabancı addetmesek de, şimdi ayrıntısına girmeyeceğim çetrefil nedenlerden dolayı, Tuna doğusunun söz konusu kültürle gerçek anlamda haşır neşir olduğu söylenemez.

Oysa, ilk andan itibaren AET'yi belirleyen ve tarihi süreçle olgunlaşan bu kültür, Letonyalı milletvekillerinin Strasbourg'da parlamento koltuğuna oturması veya Leh mütercimlerin Lüksemburg'da tercüme kabinine girmesiyle hemencecik elde elde edilemez.

Ancak vitesler değişe değişe oraya varılabilir ki, ona da daha upuzun zaman var...

* * *

BÜTÜN bunlarla AB'nin genişleyemeyeceğini iddia etmiyorum. Asla!

Tersine, ‘‘Duvar’’ın yıkılması ertesinde ve tüm aceleciliğe rağmen son tahlilde doğru bir kararlai irade kesinlik kazandığından, Avrupa Birliği genişleyecek. Mutlaka genişleyecek.

Fakat bu AB uzun bir dönem, başta belirttiğim gibi, birinci, ikinci ve muhtelen üçüncü halka devletlerden oluşan ve merkezden çevreye doğru hem yükümlülükleri; dolayısıyla hem de hükümranlıkları elastikiyet kazanan bir ‘‘siyasi - iktisadi satıh’’ kimliği kazanacak.

Merkeze yaklaştıkça siyasi kararlılık, uzaklaştıkça da iktisadi ayak ağır basacak.

Birinci vites dik yokuşa tırmanacak, ikinci vites hafif rampaya çıkacak, üçüncü vites ise düz asfaltta seyredecek.

Bugün ‘‘İlerleme Raporu’’nun öngördüğü yirmi beş; yarın belki ‘‘Sıçrama Raporu’’nun hesaplayacağı otuz üyeyle başka türlü bir Avrupa Birliği olamaz.

Ancak Avrupa Avrupa'dır ve birlik de birliktir!

Ne yapıp yapıp, Türkiye üçüncü vitesle düz asfalt yolda ilerleyebilmelidir.
Yazarın Tüm Yazıları