Sekiz kalleşler

KABUL, kazandı. Beddua okuya okuya olsa da, mecburen şapkamı çıkartıyorum. Evet, inkarı imkansız, ‘‘böl ve yönet’’ taktiğini iyi uygulayan ‘‘W’’ rumuzlu George Bush, belki oyundaki nihai sonucu değil ama, en azından partiyi kazandı.

Çünkü, AB bünyesindeki ‘‘Sekiz Kalleşler’’in önceki gün yayınladığı ve ABD'nin Irak cengini destekleyen deklarasyon, kimse şüphe duymasın ki, Washington'un zaferi anlamına geliyor.

Ve heyhat, Avrupa'nın da hezimetine...

* * *

ÖNCE, AB hezimetinin ABD'nin zaferinden çok daha büyük olduğunu vurgulamak gerekiyor.

Zira bu gelişme, Avrupa dinamiklerini orta ve uzun vadede de olumsuz yönde etkileyecektir.

Adını koyalım, bırakın Paris - Berlin ekseninden saklamayı, Amerikancı kumpası başlatan Londra - Madrid ikilisinin sanki otoriter bir rejim altında gizli ‘‘isyan bildirgesi’’ hazırlıyormuşçasına, Topluluk dönem başkanı durumundaki Atina'ya dahi haber vermek tenezzülünde bulunmayarak Bush 'a yağ çeken deklarasyona ‘‘imza toplaması’’, gerçek bir ‘‘arkadan hançerleme’’ operasyonudur.

Yaşlı Kıta böyle bir yarayı kolay kolay tedavi edemez. Edemeyecektir de.

Hatta, yaranın giderek kangrene dönüşmesi ihtimali de yabana atılmayacak bir tehlikedir.

Şimdi, çok kısaca durum tahlili yapayım:

* * *

ZATEN ‘‘Sam Amca’’sına ezelden gebe İngiltere'yi hesaba katmaz ve ‘‘Sekiz Kalleş’’lerden yalnız şu an AB'ye üye olanlarını sıralarsak, bunları İtalya, İspanya, Portekiz ve Danimarka oluşturuyor ki, hepsinde ‘‘Amerikanvari vahşi liberalizm’’e sıcak bakan ‘‘yeni sağ’’ koalisyonlar hüküm sürüyor.

Yani onların tutumunda, siyasi tercihler en az diplomatik hesaplar kadar belirleyicilik taşıyor.

Ve şuraya dikkat ki, Berlusconi'nin Roma'sı hariç ‘‘imzacılar’’in arasında, ‘‘kurucu ve çekirdek Avrupa’’yı oluşturan ve oluşturmuş olan Paris, Berlin, Brüksel, Lahey ve Lüksemburg yok.

O zaman, hiç çekinmeden şu formülü de dile getirebiliriz:

‘‘Ne kadar AB'ci, o kadar anti Amerikancı. Ne kadar Amerikancı, o kadar anti AB'ci.’’

Zaten bu formülasyon ister istemez, hem ‘‘çok vitesli Avrupa’’ teorisininin şimdi her zamankinden daha çok güncelleştiğini, hem de Topluluk genişledikçe onun ‘‘sulanacağını’’, böyle bir ‘‘sulanmanın’’ ise tek ‘‘ultra süper güç’’ ABD'nin işine yarayacağını ortaya koyuyor.

‘‘Sekiz Kalleş’’lerin henüz AB üyesi olmayan Polonya, Macaristan ve Çekya'sı da buna delil.

* * *

ASLINDA, söz konusu ülkelerin Amerikancı bildiriye imza atmasına, Çek siyasetbilimci Jiri Pehe'nin dün dört dörtlük yaptığı tanımla, ‘‘şizofrenik refleks’’ teşhisini koymak gerekiyor.

Nitekim,‘‘şahinler şahini’’ ABD Savunma Bakanı Rumsfleld ‘‘İhtiyar Alman - Fransız çiftini boş geçin, Doğu Avrupa bizi tutuyor’’ diyerek ‘‘Sekiz Kalleşler’’in kumpasını üstü kapalı biçimde haber verdiğinde, geçen hafta bugün yazmıştım ki, bu ülkelerin kamuoyu özünde harekata karşıdır.

Fakat, geçmişteki ‘‘kızıl travma’’nın etkisinden kurtulamadıkları ve ‘‘Duvar’’ vartasını Birleşik Amerika sayesinde atlattıkları için, nihai durumda Washington'u destekleyeceklerdir.

Önceki gün yayınlanan ‘‘destek deklarasyonu’’ da işte bunu teyidi anlamına geliyor.

Üstelik, sondajların tıpkı ‘‘imzacı’’ AB devletlerinde olduğu gibi ezici çoğunlukla ‘‘operasyona hayır’’ sonucu vermesine rağmen, soru ‘‘peki, Amerikalılar bizden yardım isterse’’ye çevrildiğinde, cevap bu defa İngiltere, İtalya, İspanya Portekiz ve Danimarka'nın tersine, ‘‘evet’’e dönüşüyor.

Eh, buna tabii ki ‘‘şizofrenik refleks’’ denilecek.

* * *

ŞİZOFRENİK veya travmatik, AB'yi sırtından hançerleyen ‘‘Sekiz Kalleş’’ler deklarasyonu Avrupa‰nın geleceğini cidden etkileyecek ve bu etki Türkiye açısından da gelişmelere yol açacak.

Bunu muhtemel Salı günü inceleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları