Verheugen’in dört kaygısı var...

17 Aralıktaki son karar aşamasını etkileyebilecek dört unsuru şöyle sıraladı:1) İşkence konusunda durum hala net değil 2) Güneydoğu’da köye dönüş için hiçbirşey yapılmamış. Gelin, bugün yeni bir ekonomik plan hazırlayalım 3) Zina sürprizinden vazgeçilmeli. 4) Kıbrıs ile Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanmalı.

Günter Verheugen şimdiye kadar yaptığı en uzun Türkiye gezisini tamamladı ve geri döndü. Bu defaki ziyaret çok farklıydı. Raporlar okumak yerine, bizzat dolaştı ve ilgili çevrelerle görüştü.

Şimdi raporuna son rötuşları gerçekleştirecek. Gördükleri, duydukları ve hükümet ile görüşmelerinin ışığında da üç ayrı belge hazırlayacak.

1) İlerleme raporu:
Bu rapor 1999’ dan bugüne kadarki gelişmeleri ele alacak. Türkiye’nin başlangıçtan bu yana gerçekleştirdiği reformları belirleyecek. Hangi alanlarda ileri gidildiği, hangi alanlarda geri kalındığı ve nelerin yapılması gerektiği belirtilecek.

2) Etki raporu:
Rapor, Türkiye ile müzakerelerin başlaması ve tam üyeliğinin Avrupa Birliğine yansıması incelenecek. AB’nin, ekonomik, sosyal ve stratejik açıdan nasıl etkileneceği ortaya konulacak. Ancak bu raporda Türkiye’nin maliyeti rakkamlaştırılmayacak. Raporun amacı, Türk tam üyeliğinin altından kalkılamayacak bir gelişme olmadığını göstermek olacak.

3) Tavsiye raporu:
Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlanıp başlanmaması, başlanması durumunda hangi koşulların dikkate alınması gerektiği burada belirtilecek.

BÜYÜK KAVGA KOMİSYON RAPORUNDA ÇIKACAK

Verheugen Türkiye gezisinin ilk günlerinde son derece olumlu mesajlar vermişti. Herşeyi güllük gülistan göstermişti. Borsa bile bu haber üzerine çoştu. Ancak, anladığım kadarıyla Güneydoğu turundan sonra, bu abartılı iyimserliği dengelemek ihtiyacı duymuş. Nitekim, Çarşamba akşamı ben dahil küçük bir grup iş adamı ve medya’nın üst düzey yetkilileriyle yaptığı sohbette, asıl mücadelenin bundan sonra başlayacağını ve Komisyon raporunun pekte kolay çıkmayacağı izlenimini verdi.

En olumsuz etkilenmesi, Güneydoğu’ da köye dönüş projesiyle ilgili.

“Hiçbir şey yapılmamış. Üstelik büyük paralar da gerekmiyor.”dedi.

Bu çerçevede de, hükümete bir öneride bulundu: ”Paraların büyük bölümü bizden, gelin hemen bir proje hazırlayalım ve köylerine geri dönen insanların hayatlarına destek olalım.”

Verheugen’in rahatsızlığı, Alman Hristiyan Demokratlarının Komisyon raporunu olumsuz yönde etkileme konusundaki kararlılıklarından kaynaklanıyor. Ellerinden geleni yapıp, raporda müzakerelerin açılmasının tavsiye edilmesini engelleyeceklerine inanıyor.

Komisyon raporunun çıkış şekli, 17 Aralık’taki AB doruğunu büyük oranda etkileyecek.Üye ülkeler, eğer Komisyon “Türkiye ile müzakereler başlasın”derse, buna uyacaklar. İşte bundan dolayı, HAYIRCILAR işi Komisyon aşamasında engellemeye çalışacaklar.

Verheugen ekibi raporlarını önümüzdeki iki hafta içinde tamamlayacak. Zaten büyük bir bölümü yazılmış. Geriye son rötuşlar kalmış. Bitince, önce Komisyonun diğer 30 Komiserinin baş yardımcılarına yollanacak. Onlar tartışacaklar ve Komiserlerine öneride bulunacaklar. Sorun da bu noktada düğümleniyor. Zira bu ekibin önemli çekinceleri var. Ardından, Komiserler bir araya gelip 6 Ekim Çarşamba günü son noktayı koyacaklar ve kamu oyuna açıklanacak. Kamu oyuna açıklanmasından sonra da, ilk olarak parlamentoya yollanacak.

“Ne bekliyorsunuz ? “ sorusuna yanıt vermiyor. Daha doğrusu yanıt vermek istemiyor. Ancak Komisyon çevrelerinden yansıyan tüm işaretler, şu veya bu şekilde EVET tavsiyesinin çıkacağı yönünde. Yine de kimse kesin konuşamıyor...

Verhaugen’ e, birlikte yediğimiz yemekten sonra, “ kafanız karışık mı, yoksa netleşti mi ? “ diye sordum. Hiç tereddüt etmeden yanıtladı:

“Ne istediğim, neyi tavsiye edeceğim konusunda hiçbir tereddütüm yok.” Yanıtını verdi.

Galiba tahmincilik oyunu oynamak yerine, 6 Ekim’ e kadar beklemek gerekiyor.
* * *

BU SONUÇTAN MEMNUN OLMALIYIZ ...

Eminim bütün Türkiye Atina’daki Türk-Yunan Milli maçını izlemiştir.

Sonuç beni memnun etti.

Gayet tabii galip gelmeyi tercih ederdim, ancak ortaya konan futbolu gördükten, karşılıklı kaçırılan gollere baktıktan sonra, bu kadarının da yeterli olduğuna inandım.

Dünya kupasına katılabilmemiz için birkaç fırın ekmek yememiz gerekecek.

Beni asıl Yunan takımı hayal kırıklığına uğrattı.

Avrupa Şampiyonasını biraz da şans sonucu kazandıkları izlenimi arttı. Kendi sahalarında ve kendi seyircisinin önünde oynamalarına rağmen, galibiyeti hakketmediler. Eğer Avrupa şampiyonluğu ile yetineceklerse, dünya kupasını kolaylıkla kaçırabilirler.

Türk-Yunan ilişkileri önemli bir testten geçti.

Şimdi sıra Türkiyede oynanacak olan maçta...

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları