‘Vatanı sattık bir pula’

ON milyon lira kayıp. Rakamlar tek tek incelendiğinde, onun dışında yüz bin liralık açık var. İkisi de ortada yok.

Haberin Devamı

On milyon lira Banker Köçeoğlu Agop aracılığı ile Avrupa’dan alınıyor. Devlet borcu. Paranın nereye gittiği belli değil. Diğer yüz bin liranın nereye harcandığı yine kayıtlarda yok.
Sadrazam Mithat Paşa paraların nereye gittiğini araştırmak isteyince, kıyamet kopuyor. Çünkü, ortada bir hırsızlık var.
Mithat Paşa’nın yolsuzluğu ortaya çıkarmak istemesi Sultan Abdülaziz’i rahatsız ediyor. Çünkü, o para Saray’a veriliyor. Paranın izi Sultan’a kadar uzanıyor.

MÜHRÜ GERİ ALDI

Mithat Paşa üç aylık Sadrazam. Üç ay bile değil. Yolsuzluk araştırmasının Abdülaziz’e kadar uzanacağı söylentileri halk arasında ayyuka çıkıyor.
Fazla sürmüyor. Padişah, Abdülaziz Mithat Paşa’yı azlediyor. Sadaret mührünü ondan geri alıyor. Mithat Paşa hiç şaşmıyor. Ekim 1872.
Kim ki, yolsuzluğun, hırsızlığın peşine düşüyor, ondan daha kötü kimse yok. Kim ki, hukuku savunuyor, başına gelmedik kalmıyor. Her devirde ve her ülkede.

Haberin Devamı

TOPUZ’UN KİTABI

Bu örneği Hıfzı Topuz’un kısa sürede dört baskı yapan, “Vatanı Sattık Bir Pula” isimli son kitabından aktarıyorum.
Hıfzı Topuz diğer kitaplarındaki gibi, akıcı üslubu ve bol bilgi aktarımıyla bu kitapta Namık Kemal’in hayatını anlatıyor. Namık Kemal’in hayatı çevresinde yaşanan olayları ibretle ve nefes nefese okuyorsunuz.
Yolsuzluklar, yüzüne gülüp de arkadan vurmalar, yakınlarını satanlar, kalleşlikler, gazete kapatmalar, gazetecilere sürgünler ve hapisler, jurnalcilik, hafiyelik, hırsızlık hepsi anlatılıyor kitapta. İsim isim, yer ve zaman göstererek.
Tarihten hiçbir şey saklanmıyor. Suçlular cezalarını buluyor. Kitapta örneği bol.

Son suç: Ayakkabı kutusu

SUÇU işleyen ayakkabı kutusunu gösteren yurttaş Nurhan Gül değil. Suçu, üstelik birkaç açıdan işleyen, emniyet.
Tayyip Erdoğan Manisa’da konuşuyor. Yurttaş Nurhan Gül evinin balkonundan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının simgesi haline gelen ayakkabı kutusunu gösteriyor. Sen misin gösteren, polis Nurhan Gül’ün evini basıyor, onu karakola götürerek, dört saat gözaltında tutuyor.
“Farklı siyasal eğilimdeki” dört anayasa profesörü önceki akşam CNN TÜRK’te şu ortak görüşte birleşiyor:
Polis:
- Yargıç kararı olmadan eve girmiş, konut dokunulmazlığını ihlal etmiştir.
- Gözaltına alarak kişi özgürlüğü ve güvenliğini ihlal etmiştir.
- İfade özgürlüğünü ihlal etmiştir.
Bunlar anayasal suç. Bu durumda Nurhan Gül hakkını aramak amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilir.
Anayasa profesörlerine göre, olay çok çarpıcı, bu ülkede hiç kimsenin güvenlik içinde olmadığını gösteriyor.

Haberin Devamı

Öve öve bitirilemeyen HSYK

AKLIMA 2010 referandumu öncesi geliyor.
Hükümetin değiştirdiği yönetmeliğin Anayasa’ya aykırılığını savunan HSYK topun ağzında. Başbakan, yardımcıları, bakanları HSYK’nın “yargıyı etkilediğini, görevini kötüye kullandığını, yetkisini aştığını” söylüyor. Hatta, “HSYK’nın korsan bildiri yayınladığını” söyleyen bile var. “Yeni düzenleme şart” sözü “hukukçu Arınç’a” ait.
2010 referandumu öncesinde Adalet Bakanı Sadullah Ergin hukukçularla, gazetecilerle arka arkaya toplantılar yapıyor, “dünyaya örnek bir HSYK oluşturmakta olduklarını” övünerek anlatıyor, müthiş bir demokrasi nişanı olarak.
Nişan üç yılda geri tepiyor. Yere göğe koyamadığı HSYK, işine geldiği gibi oluşturduğuna inansa da, şimdi iktidarla karşı karşıya.
Bir yere kadar, çünkü önünde sonunda hukuk.

Yazarın Tüm Yazıları