‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ Başkanı!

TBMM’deki genel görüşmede CHP’lilerin pankartlar açması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı çok sinirlendirdi.

Haberin Devamı

Ardından da TBMM Başkanı ile arasında gazetelere de yansıyan şöyle bir diyalog geçti.

Başbakan: Bu nasıl iş kardeşim. Attırsana o pankartları salondan!

TBMM Başkanı: Çıkarttıracağım efendim.

Başbakan: Meclis böyle mi yönetilir, miting meydanı mı burası?

Konuşmanın genel üslubuna bakınca sanki bir amir ile memur konuşuyor gibi. Amir: Başbakan. Memur: TBMM Başkanı!

Bizim devlet protokolümüz tam tersini söylüyor oysa.

TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı’ndan sonra geliyor, Başbakan onu takip ediyor. Otomobillerinin plakaları bile öyle. TBMM Başkanı 0001, Başbakan 0002 numaralı plakaları kullanıyor. Başbakan’ın herkesin önünde bakanlarını azarladığına daha önce tanık olmuştuk. Bakanlarından “Benim bakanım” gibi söz ettiğine de alışmıştık.

Haberin Devamı

Ama TBMM Başkanı’na böyle davranması, bir çocuk gibi azarlaması kabul edilebilir bir durum değil.

Aslında sorun Başbakan’dan çok TBMM Başkanı’ndan kaynaklanıyor.

Bulunduğu makamın haklarını ve seviyesini korumak herkesten önce ona düşerdi.

Demek ki bir makamı borçlu olduğunuz bir kişiye karşı o makamı savunmak diye bir şey de söz konusu olamıyor.

Çok yazık!

NOT: Dün iki taraf da böyle bir konuşma olmadığını açıkladı. Ancak bunu duyan gazeteciler var.

 

Vücut kimyası erken bozuldu

 

OLDUKÇA sert siyasi tartışmalara sahne olacağı şimdiden belli olan “Demokratik açılım-Kürt açılımı” sürecinin daha başında Başbakan’ın vücut kimyasının bozulması hayra alamet değil.

Başbakan’ın kızdığı pankartlarda Atatürk’ün cumhuriyet ve ulusal birlik ile ilgili sözleri yazılıydı. Bazılarında da “Atam seni unutmayacağız” gibi sözler!

Başbakan bunlara neden sinirleniyor, anlayabilmek mümkün değil. Gereksiz bir “10 Kasım’da görüşme yapılsın” ısrarının sahibi kendisi, bu tür tepkilerin olabileceğini hesaplamış olmalıydı. Sonuç olarak TBMM Genel Kurulu’nda bu işi yapanlar milletin vekilleri ve o salonda milletvekillerinin görüşlerini açıklamaları, toplantı düzenini ve iç tüzüğü zedelemedikçe her hangi bir sınırlamaya tabi tutulamaz.

Haberin Devamı

Türkiye ile AB’nin tam üyelik görüşmelerinin onaylanacağı oturumda, Avrupa Parlamentosu’nun bazı üyelerinin değişik dillerde yazılmış “evet” pankartları açtıklarını da hatırlayalım.

Öte yandan Başbakan’ın yaptığı “Daha önce de seyirciler pankart açtıklarında ciddi mahkûmiyet ortaya çıktı” benzetmesi de anlamlı değil.

Birinde sessizce toplantıyı izlemek zorunda olan seyirciler söz konusu, ötekinde ise yasama dokunulmazlığına sahip milletvekilleri!

CHP’lilerin yaptıkları gösteriyi çok anlamlı bulmamak ile birlikte Başbakan’ın tepkisini de anlayamadığımı söylemek zorundayım.

 

Cep telefonundaki ‘duvar kâğıdı’

 

TBMM’deki “Kürt açılımı” ile ilgili ön görüşme yapılırken ben de Ankara’daydım.

Haberin Devamı

Gece, üniversitedeki yakın arkadaşlarımdan bazılarıyla buluştum, eski günleri hatırlayıp, bol bol güldük. Bu arkadaşlarımdan biri kamuda uzun yıllar yönetici konumda görevlerde bulunduktan sonra özel sektörde de çok başarılı olan bir kadındı.

Sohbet sırasında bu arkadaşımın cep telefonu çaldığında ekranındaki “duvar kâğıdı” dikkatimi çekti. Telefonun ekranı bir Türk bayrağı ile kaplıydı. Üniversite yıllarında günün modası olan siyasi tartışmalardan uzak duran, sahip olduğu fikri sakince açıklamakla yetinen bir arkadaşımdı. Vatansever bir insandı ama cep telefonuna bayrak resmi koyacak kadar “milliyetçi” eğilimleri de yoktu.

Bu değişimin nereden kaynaklandığını sordum. Ortaya çıktı ki arkadaşımın fikirlerini keskinleştiren şey hem yaşam biçiminin tehdit altında olduğu algısı hem de Türkiye’nin bir bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu düşüncesiydi.

Haberin Devamı

10 Kasım anmaları sırasında başta Anıtkabir’de ortaya çıkan görüntüler de bu fikrin yaygın bir zemin bulduğuna işaret ediyor.

Anıtkabir’de Genelkurmay Başkanı’na “Atatürk’ü tarihe gömmek isteyenlere fırsat verme” diye seslenen, “Komutanım arkanızdayız, geliyoruz” diye bağıranları da unutmayalım.

Türkiye, bir yandan iktidarın “dediğim dedik” tutumu, diğer yandan muhalefetin siyasi tartışmaları keskinleştirme çabası ile ciddi bir ayrılığa sürükleniyor.

Herkesin aklını başına bir an önce toplamasında yarar var!

Yazarın Tüm Yazıları