Tufan Türenç: Denktaş sıkıntılı: Başımız dik değil

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

MAGOSA

KKTC'deki ilk uluslararası ‘‘Basında Özgürlüğü Geliştirme’’ konferansına katılan delegelere, Cumhurbaşkanı Denktaş verdiği yemekte çok etkileyici bir konuşma yaptı.

Özellikle yabancı delegeler, bütün yaşamını adadığı davayı duygu dolu ama o kadar da gerçekçi bir şekilde özetleyen Denktaş'ın konuşmasını soluk almadan dinlediler.

Denktaş saniye saniye yaşadığı olayları, o kadar ustaca ve çarpıcı bir şekilde anlattı ki, bundan etkilenmemek olanaksızdı.

Bugün Kıbrıs görüşmeleri için sabahın erken saatlerinde New York'a hareket eden Denktaş, konuklarını salonun kapısında karşıladı ve hepsinin ellerini tek tek sıkıp ‘‘Hoşgeldiniz’’ dedi.

Ben Rauf Bey'in halini hatırını rahat sorabilmek için en sona kaldım.

Elini sıkarken son derece yorgun gördüğüm Cumhurbaşkanı'na çekine çekine, ‘‘Nasılsınız?’’ diye sordum.

Yanıtı çok kısa, ama çarpıcıydı ve Kıbrıs'ın içinde bulunduğu sıkıntılı durumu özetliyordu:

‘‘Çok sıkıntılıyız. Başımız dik değil. Basının desteğine ve yardımına çok ihtiyacımız var.’’

Birkaç saat önce batan bankalarda parasını yitiren insanlar, yine yürüyüş yapmışlardı.

Bu olay Denktaş'ı çok üzüyordu. New York'a, Ada'nın yazgısını belirleyecek görüşmelere kafası dinç, gönlü rahat gidemiyordu.

* * *

Gerçekten de Kıbrıs sıkıntılı. El konulan bankalarda 40 bin insanın mevduatı batmış.

Bankaları denetlemeyen, sonu faciayla biteceği belli olan bu gidişe dur demeyen hükümet, şimdi çaresizlik içinde bu insanları oyalamaktan başka bir şey yapmıyordu.

40 bin insan, çoluğunun çocuğunun geleceğini bir anda yitirme felaketiyle karşı karşıya. Bu kolay katlanılabilir bir olay değil.

Banka felaketi, Ada'da inanılmaz büyük yaralar açmış.

Bu sorunun çözülmesi, gelecekleri için biriktirdikleri üç beş kuruşu batan insanların zararlarının mutlaka giderilmesi gerekir.

Bu yapılmadan, Ada'ya huzurun gelmesi olanaksız.

180 bin insanın yaşadığı Ada'da, en az 100 bin insan bankalar tarafından zor durumda bırakılmış. Hükümet, bu felakete bir çare bulmak zorunda.

Ama belli ki onlar, işi Türkiye'ye fatura etmekten başka bir şey yapmıyorlar.

Zaten Kıbrıs'ın sıkıntısı ve ekonominin duvara toslamasının da tek nedeni, bu hükümet.

Dünyanın hiçbir ülkesinde işleri bu kadar berbat eden bir hükümet ayakta kalamaz. Ama Eroğlu ve arkadaşları hálá direniyorlar.

* * *

Kıbrıs'ın yaşadığı ikinci büyük felaket ise susuzluk.

Uçak Beşparmak Dağları'nı aşıp doğu-batı yönünde uzanan büyük ovanın üzerinde Ercan Havaalanı'na doğru alçalırken bu acıklı durumu ürpererek gördüm.

Sanki Arabistan çöllerinde uçuyorduk.

Göz alabildiğine uzanan altımızdaki topraklar sarı bir kahverengine bürünmüştü.

15 yıldır süren korkunç kuraklık yüzünden ağaçlar kavrulmuş, tarım yapılamaz hale gelmiş.

Ada yanıp kavruluyor.

Bu korkunç manzarayı görünce, Demirel'in kulaklarını çınlattım.

Türkiye'de susuzluğun bir kader olmadığını ve bu felaketin yenileceğini taa çocukluğundan kafasına koyan bir insan olduğu için.

Yaşamı boyunca da bunun savaşını verdiği için.

Ve yaptığı soluklu bir mücadele sonunda bu zaferi kazandığı için.

İşte bu nedenle Demirel'in kulaklarını çınlattım. Keşke uzun iktidar yıllarında Kıbrıs'ın da kaderini değiştirseydi diye düşündüm.

Yazarın Tüm Yazıları