Tufan Türenç: Beceriksizlikler... Mucizeler...

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Türkiye'de öyle olaylarla karşılaşıyor ki, insan bazen gururlanıp büyük umutlara kapılıyor, bazen de derin bir karamsarlığa sürükleniyor.

Çoğu kez de yapılanlara, tutum ve davranışlara akıl erdiremiyor.

Örneğin, tam Avrupa'nın bizi dışladığı bir çizgide, inanılmaz bir performans ortaya koyup tarihi olumsuzluğu Helsinki'de tersyüz ettiriyoruz.

Ama hemen sonra aileye girmek için daha büyük gayret göstereceğimize bir umursamazlık içinde sırtüstü yatıp işleri kendi haline bırakıyoruz.

Avrupa Birliği, Türkiye'yle üyelik görüşmeleri için harıl harıl hazırlanırken biz yöntem arayışlarını macun gibi uzatıyoruz.

Koordinasyonu sağlayacak olan genel sekreterlik yasasını bile çıkarıp, bu birimin kuruluşunu bir türlü hayata geçiremiyoruz.

Ama buna karşılık, tarihin en büyük felaketi olarak kabul edilen o korkunç depremlerin yaralarını bir yıl gibi kısa sürede iyi kötü sarıp sarmalama mucizesini gösteriyoruz.

Bu olağanüstü felaketin altından kalkmayı başarıyoruz, ama yollarımızı mezbahaya döndüren, on binlerce insanımızı alıp götüren trafik canavarının hakkından bir türlü gelemiyoruz.

Bu çağda ülkemizi, devletimizi her türlü çeteden arındırıp temiz toplumu yaratamıyoruz.

Daha birçok konuda aklın almayacağı beceriksizlikler yapıyoruz.

* * *

Gariptir, bu dağınıklıkların içinde sanat dünyamızda çok dar olanaklarla mucizeler yaratıldığına tanık oluyoruz.

Örneğin, İstanbul Opera ve Balesi'nin sezon sonunda patlattığı bomba:

Camille Saint-Saens'ın Samson ve Dalilası...

Bu muhteşem operayı izlerken böyle bir sanat olayını yaratan sanatçılarımızla gurur duyuyoruz.

Salonu tıklım tıklım dolduran bu kadar bilinçli opera seyircisi dünyanın pek az ülkesinde vardır.

Opera sanatını bilen ve seven seyirci, sahnedeki sanatçının en büyük yardımcısıdır. Onun başarılı olmasını doğrudan etkiler.

Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara'yı kutluyorum. Bu muhteşem olayın yaratıcısı odur.

Yaptığı çalışma Avrupa standardındadır.

Dagon Başrahibi rolündeki Devlet Sanatçısı Mete Uğur, bu işin zirvesinde olduğunu bir kez daha gösterdi.

Sahnede kusursuzdu. Mete Uğur bir sanatçı değil, bir opera starı. İnsan onu seyretmekten büyük mutluluk duyuyor.

Jaklin Çarkçı, Dalila'da çok başarılıydı. Oyun oturdukça Dalila'nın kişiliğini daha iyi yansıtacak.

Türk operası için Jaklin Çarkçı ismi bir yüz akıdır.

Bülent Külekçi, Samson gibi zor bir rolün altından kalkma hünerini gösterdi.

Önümüzdeki yıllarda Türk operasının en önemli tenorlarından biri olacak. En büyük emelimiz, Külekçi'yi dünya çapında bir tenor olarak görebilmek.

Tüm sanatçılar, orkestra, koro, bale hepsi mükemmeldi.

Samson ve Dalila'yı uzun uzun anlatmaya gerek yok. İlk kez sahnelenen opera, her yönüyle Türkiye çizgisinin üstünde bir sanat olayı...

* * *

Bir başka örneğe değinmek istiyorum.

Üniversite eğitimlerini Amerika'da tamamlayıp koşa koşa ülkelerine dönen Robert Kolejli dört gencin yarattığı mucizeye...

Fasulye, bu dört arkadaşın kendi olanaklarıyla yaptığı şipşirin bir film.

Türk filmlerinin kalite çizgisinin çok üstünde esprilerle dolu bir komedi.

Küçücük bir bütçeyle böyle film yapabilmek, sanırım Türk insanının yaratma hırsını, inancının gücünü göstermesi açısından çok önemli.

Fasulye olağan değil, olağandışı bir olay.

Bunu yaratan gençleri kutluyorum ve filmlerine burun kıvıran üç-beş kişiyi yeni projelerle mahcup etmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Savaşın bitmediği, tersine daha yeni başladığı bilinciyle çok daha mükemmel filmler yapacaklarına inanıyorum.

Dediğim gibi, Türkiye gerçekten de insanı şaşkına çeviriyor.

Yazarın Tüm Yazıları