TRT’ye açık mektup

Sevgili TRT, Ben 80’lerde çocukluğunu yaşamış, senin sayende buz patenci olma hayalleri kurmuş, fakat memlekette o yıllarda böyle bir imkan bulunmadığı için senin yayının karşısında ağzı beş karış açık müsabakaları izlemekle yetinmiş bir nesle mensubum.

Haberin Devamı

Sana söyleyecek bir iki sözüm var.
Bu sene gerçekleşecek kış olimpiyatlarında, “kadın” içeren buz pateni müsabakalarını yayınlayıp yayınlamamak konusunda kararsızlığa düştüğün için bence bu anlatacaklarımı dinlemelisin.
Neden biliyor musun?
Sen, benim de içinde bulunduğum neslin en güzel çocukluk anılarının bir parçasısın.
Belki şimdiki yöneticilerinin geçmişlerinde, aile anılarında böyle görüntüler yoktur diye bahsetmek isterim o günlerden...
Dinlersen tabii...
Müsabakalar başladı mı, maaile kurulurduk salona.
Ortadaki sehpa yana çekilir, sporcularla birlikte, evin küçük kızı da gösterisini yapmaya hazırlanırdı.
Her ailede/her salonda farklıydı vaziyet.
Kimisi halıları rulo yapıp kenara koyar, salonu buz pateni pisti haline getirirdi, parke üzerinde altı en çok kayan çoraplarıyla yapardı gösterisini.
Kimisi de hiç giyilmemiş, dolayısı altı çizilmemiş kösele misafir terliklerini giydiği gibi halının üstünde kayarak başlardı seyirciyi selamlamaya...
Televizyonda müzik başladı mı, biz de başardık gösteriye.
Bazen kendi gösterimizin ortasında televizyonun karşısında kalakalırdık büyülenmiş gibi.
Güzelim kostümleri, zarif danslarını izlerken dünya dönmezdi sanki.
Hayatta sadece buz pateni vardı öyle zamanlarda. Buz pateni dansçısı olmayı istediğimiz kadar, belki de hiçbir şey olmayı istemedik şu hayatta.
Gösteriler bittiğinde, müsabakaları izleye izleye ezberlediğimiz hareketleri, kendi müziklerimize uydurur, bir hayal dünyasının içinde buz dansçısı olurduk...
Herkesin bir buz dansı müziği vardı TRT.
Benimki Ravel’in Bolero’suydu mesela.
Kaç gösteri sundum kim bilir salondan bozma buz pateni pistimde, biliyor musun TRT?
Bunların hepsi, bu güzel anılar nasıl dizildi biliyor musun zihnime?
Sen o yayınları yaptın diye.
Ha, o zamanlar farklıydı bak. Daha iyi miydi, daha kötü müydü, bak orası tartışılır ama o zamanın Türkiye’si, kadın uzuvlarından rahatsızlık duyan ve bunun adına “inanç” diyen bir anlayışla yönetilmiyordu.
Belirli sporlar erotik bulunmuyor, “toplumsal hassasiyetler” kılıfı içinde yobazlık servis edilmiyordu.
Cebimizden senin için çıkan para, bize yaşam biçimi dayatması olarak geri dönmüyordu.
Duyduk ki düşünmüş, taşınmış, kararını vermişsin.
Müsabakaları yayınlayacağını ilan etmişsin.
Dilerim buz dansı esnasındaki “uygunsuz” anlarda yayınları kesmezsin TRT.
Ama sana bir şey diyeyim mi? Yayınlama kararı aldın ama bu konudaki kararsızlığın yetti bize TRT.
Benim cebimden çıkan parayla bana hayat tarzı, düşünce haritası satma TRT.
Tamam mı?
Anlaştık mı?

Yazarın Tüm Yazıları