Tofaş’ın gözdesi yerli modeller olunca, Alfa ve Lancia unutuldu

Bundan tam iki yıl önce bu köşede, "Uyuyan dev hem üretimde hem de iç pazarda uyandı" başlığıyla bir yazı yazmıştım.

Gerçekten de o son iki yılda Tofaş, Fiat, Peugeot ve Citroen için ürettiği ’Minicargo’ projesi, Linea modelini devreye sokması ve yeni Doblo’nun üretimini almasıyla bugün 400 bin adetlik üretime koşan bir dev şirket haline geldi. Sahip olduğu üretim gücüne, ihracattaki başarısı, Ar-Ge’ye yaptığı yatırımlar, istihdam artışı ve iç pazardaki gücünü eklersek karşımıza çok hızlı büyüyen bir şirket çıkıyor. Daha şimdiden İtalyan Fiat’ın en büyük 3 üretim tesisinden biri durumuna yükseldiler. Ama bence Tofaş hızla büyürken bazı şeyleri atladı. /images/100/0x0/55ea74b4f018fbb8f8811db4

Atlanan bu detaylar da başarıyı biraz gölgeliyor. Ne mi bunlar. Ortada 100 yıllık bir tarihe sahip iki markanın tabiri caizse biraz harcanması var. Evet yanlış duymadınız, Tofaş üretime, ihracata ve yatırımlara o kadar kendini kaptırdı ki, Alfa Romeo ve Lancia gibi iki ünlü İtalyan markayı tamamen unuttu. Bu yılın ilk 6 ayında satılan Alfa Romeo ve Lancia adetlerini söyleyince bunu daha iyi anlayacaksınız. İlk yarıda Alfa Romeo gibi bir marka sadece 160 tane satarken, Lancia satışı ise 35 adet. Evet yanlış duymadınız. 147, 159, GT, Brera ve Spider gibi modellere sahip bir markanın sadece ve sadece 160 tane sattığını, Lancia gibi moda ikonu olan bir markanın ise 35 tane sattığından bahsediyorum. Alfa, Türkiye’de neredeyse rakiplerinin Cabriolet modelleri kadar bir satış rakamına gerilemiş durumda.

FORD’A BİLE ŞAPKA ÇIKARTTI

Önce Alfa Romeo’dan başlayayım. 2010 yılında 100’üncü yılını kutlayacak bu ünlü İtalyan marka, sportif ruhu, boyun eğmeyen hareketli yapısı, motorunun sesi, zarafeti ve İtalyan tasarımıyla otomotiv dünyasında adeta bir efsane haline gelmiş durumda. Düşünün bir dönem otomobilin yaratıcısı Henry Ford, her geçen Alfa Romeo’nun önünde şapka çıkartıyor, Alfa’ları geçtiği yarışlarda Enzo Ferrari bir çocuk gibi ağlıyormuş. İşte böylesine efsane olmuş bir marka son dönemde Fiat Grubu’nun desteğiyle oldukça büyük bir atılım yaparak 8C Competizione ve MiTo gibi tüm dünyada büyük beğeni toplayan modellere imza attı. Zaten hali hazırda tüm modelleri dikkat çeken bu markanın Türkiye’deki durumu ise içler acısı.

Alfa Romeo, bugün Türkiye’de küçük bir grup tarafından temsil ediliyor olsaydı, gerçekten fazla bir sözüm olmazdı. Ama Tofaş gibi yurt geneline yayılmış bayi ve servis ağına, altyapıya sahip bir devin bünyesindeki bu marka, ne yazık ki, Doblo, Minicargo ve Linea altında ezilmiş durumda. 2004 yılından itibaren Türkiye’de satışları hızla düşen Alfa Romeo’nun bugün geldiği nokta çok üzücü. İlk altı ayda yenilenecek olmasına rağmen 147 gibi dikkat çeken bir model sadece 62 adet satarken, en yakın rakibinin satış rakamı 500 adetlerde dolaşıyor. Peki D sınıfında yer alan 159’un performansı nasıl. Tam 82 adet satmış. Şaka gibi. Kendi sınıfında en çok satan rakibi 3 bin adede yaklaşırken, 159’a en yakın model ise 300 adet satmış. Diğer Alfa modellerini saymama herhalde gerek yok.

NİŞANTAŞI’NIN DIŞINA ÇIKAMADI

Tofaş cephesinde bir başka hayal kırıklığı ise tarihi, Alfa’dan bile önceye dayanan Lancia. Bildiğiniz gibi Lancia Tofaş tarafından geçtiğimiz yıl Türkiye’de satılmaya başlandı. Hatırlıyorum, Lancia’nın Türkiye’de satılan ilk ve tek modeli Ypsilon, ’Nişantaşı’na özel otomobil’ sloganıyla satışa sunulmuştu. Açıkçası bu slogan aracın, moda ikonu özelliğine uyuyordu. Ama inanın satışlarının sadece Nişantaşı ile sınırlı kalacağı hiç aklıma gelmemişti. Geçtiğimiz yıl sadece ve sadece 71 Ypsilon satıldı. Hem de fiyatı 27 bin YTL’den başlıyor olmasına rağmen. Bunu şunun için söylüyorum, bu modelin fiyatı MINI gibi 50-60 bin YTL civarında olsaydı söyleyecek sözüm olmazdı. Ama 27 bin YTL’lik bir fiyat etiketine sahip B sınıfında yer alan şık bir aracın bu yılın ilk 6 ayında bile 35 tane satması ortada bir sorun olduğunu gözler önünü seriyor. Açıkçası bu yazıyı yazmama sebep olan etken de Ypsilon’un spor versiyonu MomoDesing’i geçtiğimiz hafta teste almam. Gerçekten çift rengi, dikkat çeken dış ve iç tasarımıyla başarılı bir model olan Ypsilon’un nasıl oluyor da, Tofaş gibi dev bir şirketin bünyesinde olmasına rağmen bu kadar az sattığı dikkatimi çekti.

ÖDÜLLÜ FIAT 500 ORTADA YOK

Tabi Tofaş’ta sorun aslında sadece bu iki markayla sınırlı değil. Fiat cephesinde de bazı sorunlar yaşanıyor. Tofaş, o kadar Türkiye’de ürettiği modellere odaklanmış durumda ki, Fiat’a Avrupa’da rekorlar kırdırıp ve büyük başarılar getiren Bravo ve Fiat 500 modellerini de bana göre unutmuş durumda. Yeni Bravo, Avrupa’da piyasa çıktıktan bir yıl sonra Türkiye’ye getirilirken, Tofaş Fiat 500 gibi bir modeli Türkiye’ye getirmeyi bile düşünmüyor. Bugün Bravo C Sınıfındaki en başarılı modellerden biri olması gerekirken, ilk 6 ayda sadece 552 adetlik satış rakamına ulaşmış. Yüzü tamamen eskiyen Astra’nın bile 3018 tane sattığından yola çıkarsak, Tofaş’ın Bravo’ya yeterli desteği vermediğini ortaya koyuyor.

Yani sonuçta, Tofaş bugün Türkiye’de ürettiği modellerle önemli başarılara imza atıyor. Ortada bir başarı olduğu için de kimse yukarıda belirttiğim aksaklıkları dikkate almıyor. Ancak Tofaş, 3-4 modele odaklanmak yerine, sahip olduğu model ve marka zenginliğinden yararlansa eminim Türkiye’de açık ara pazar lideri olabilecek güçte. Belki yapılması gereken, üretim ve pazarlamanın birbirinden ayrılması olabilir. Bunun örneğini Renault’da, Toyota’da net olarak görüyoruz. Bugün Renault, üretimi Oyak Renault bünyesinde ayrı tutarken, iç pazar stratejilerini ise Renault Mais üzerinden belirliyor. Keza aynı durum Toyota içinde geçerli. Hem de bu şirketler ellerinde Tofaş kadar marka yokken bunu yapıyor. Yorum sizin.

Citroen’in büyümek için seçtiği 5 ülkeden biriyiz

Peugeot ve Citroen’in Avrupa’da 400’ü kendisine ait olmak üzere 5 bin bayisi bulunuyor. Geçtiğimiz hafta PSA (Peugeot-Citroen) Grubu’ndan yapılan açıklamada, Avrupa’da sahip oldukları bayi ağının başına iki yönetici atandığı duyuruldu (Peugeot’ya Rick Cawley, Citroen’e Francois Ruppli). Bu atamaları kárlılığı ve verimi artırmak için yapmışlar. Bugün, Peugeot ve Citroen’e ait bayilerin Avrupa’daki toplam satışlardan aldığı pay yüzde 20 civarında. Yani 2007 yılında Avrupa’da 2.3 milyon adet araç satan iki Fransız marka bunun 430 bin adedini kendi bayileri üzerinden gerçekleştirmiş. İşte bu Peugeot ve Citroen için yeterli olmamış ki yeniden bir yapılanmaya gidilmiş. Şimdi Cawley ve Ruppli’nin amacı öncelikli olarak Fransa, Belçika ve İngiltere’deki kendi bayilerini yeniden elden geçirmek. Bu üç ülke kadar olmasa da İspanya’da sıralamada yer alıyor. Bu atamalara paralel olarak PSA Grubu, Peugeot ve Citroen’in distribütör ağını büyüteceklerini, ancak daha fazla kendilerine ait bayilik kurmayacaklarını açıkladı. Yani bu da bir süredir "Peugeot kendisi burada. Citroen de Türkiye’ye kendi gelir mi" yorumlarını ortadan kaldırmış oluyor. Tam tersine Citroen Rusya, Türkiye, Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna’da büyümek için daha fazla bağımsız bayilik açacağını açıkladı. Yani son yıllarda Türkiye’de hızla büyüyen Citroen, bu büyümesini yeni bayiliklerle artırmayı planlıyor. Önümüzdeki dönemde Fransız Gruba ait iki markanın Türkiye’deki rekabeti gerçekten büyük ilgi çekecek. Biri kendine ait (Peugeot) diğeri distribütörle (Baylas) temsil edilen iki markanın yeniden yapılanma sonrası nasıl bir yarışa girecekleri merak konusu.
Yazarın Tüm Yazıları