Tiroid nodülünüz varsa

Tiroid nodüllerini sayfamızda birkaç kez misafir ettik. Nedeni, sorunun özellikle kadınlar arasında yaygın olması ve kafa karıştırıcı yanlarının çokluğu.

Kadınların sağlık sorunlarına ilgileri mükemmel. Ama bu ilgi bazen gereksiz korkulara da sebep olabiliyor. Bazen de doğru bilgiye ulaşamadıklarında sorun "şehir efsanesi"ne dönüşüyor tiroid nodüllerinde de böyle bir durum söz konusu.

Tiroid nodülleri ile bizi ilk kez Tıbbiye’nin 4. sınıfında sevgili hocamız -üzerine ışıklar yağsın- Prof. Dr. Selahattin Koloğlu tanıştırdı! Her sabah yaptığı hasta vizitlerinde sıra mutlaka "nodül" konusuna da gelirdi. O zamanlar şimdiki gibi ultrasonografi cihazları yoktu. Teşhis ve yorumlar muayene eden hekimin parmaklarındaki tecrübe ve duyarlılıkla sınırlıydı.

Selahattin Hoca, herhangi bir nodülü tedaviye alırken nodülün sayısını, tipini, büyüklüğünü, sertliğini veya yumuşaklığını, hareketli veya sabit oluşunu, büyüme gelişme hızını, hastanın kişisel ve ailevi hastalık öyküsünü mutlaka dikkate almamızı ister, her nodül için o hastaya özel bir yaklaşım planlardı.

NODÜLDEN KORKMAYINAMA CİDDİYE ALIN

Eğer doktorunuz size de bir gün tiroid nodülü teşhisi koyacak olursa her şeyden önce çok telaşlanmamanızı tavsiye ederim. Şurası muhakkak ki boynunda bir yumrunun olduğunu fark etmek veya öğrenmek sakin ve umursamaz birini bile korkutacaktır. Eğer siz azıcık duygusal, teşhisi koyan uzman birazcık telaşlı biriyse konu çığırından çıkabilir. Çoğumuz "canımızın boğazımızda bir yerlerde gizli olduğunu" ve hayata veda etmenin en kötü şeklinin "soluksuz kalma" olduğunu hayal ettiğimizden, biraz da nodülün bir kansere işaret edebileceği endişesinden dolayı bu teşhisten korkarız. Ama hemen belirtelim: Ne bu yumrular (çok özel istisnalar dışında) sizi boğar, ne de bu nodüllerin büyük çoğunluğu kanser hücresi içerir. Nodüllerin kanserleşmeleri de, tedavi gerektirmeleri olasılığı da zannettiğimizden çok daha küçüktür.

HER NODÜL KANSERLEŞMİYOR

Her şeyden önce tiroid nodüllerinin son derece yaygın olduğunu, büyük bir kısmının ameliyat edilmesinin hatta tedavi edilmesinin bile gerekmediğini bilmenizde yarar var. Nodüllerin çoğu iyi huyludur. Kanserleşmez. Bununla birlikte her nodülün kanser olup olmadığından emin olmak gerekiyor. Kanser ihtimali düşük olsa bile nodülleri ihmal etmemek, takip etmek şart!

Bazı nodüller daha başlarken yola kanser olarak çıkıyor! Yani mevcut bir tiroid kanseri hızlı hücre çoğalması nedeniyle nodülü oluşturuyor. Bazı nodüllerin ise başlangıçta kanserle ilgileri olmuyor. Bunlara iyi huylu nodüller deniyor. Bu nodüllerin neden oluştuğu bilinmiyor ama iyot yetersizliği sorumlu tutuluyor. En azından iyot yetersizliği bu işi tetikliyor. Bazı nodüller başlangıçta iyi huylu olarak yola çıkıyor daha sonra kanserleşiyor. Kısacası her nodülü kanser sanmanın, her nodül kanserleşecek diye korkmanın pek anlamı yok.

NASIL TEDAVİ EDİLİYOR

Tiroid nodüllerinin tedavisi de farklı oluyor. Bazı nodüllerde süratli hareket etmek, mutlaka biyopsilerle izlemek, hatta beklemeden ameliyat kararı vermek gerekiyor. Bazılarında ise "bekle gör" politikası izleniyor. Hasta belirli aralıklarla takip ediliyor. Yazının biraz uzadığını biliyorum ama bu bilgilere özellikle kendinde ve ailesinde tiroid nodülü bulunanların ihtiyacı olduğunu düşündüm.

Toxoplasma enfeksiyonu düşük yaptırıyor

Toxoplasma, dünyada en sık görülen parazitik enfeksiyonlardandır. Soğuk algınlığına benzer bir belirti verebilir, ama çoğu insanda hiçbir şikayete yol açmaz. Ancak, enfeksiyonu geçirmekte olan annelerden, doğacak bebeklerde veya bağışıklık sistemi yetmezliği olanlarda ciddi sorunlara neden olabilir. Birçok kadında gebelik sırasında kan testi yapıldığında, bu enfeksiyonu gebelikten önce geçirdiği anlaşılır ki, bu durum bebeğe zarar vermez. Gebelik sırasında enfeksiyonu geçirmekte olduğu tesbit edilenlerde toxoplasma’nın bebeğe geçme şansı yüzde 50 gibidir. Bu durumda ise bilinmesi gereken, gebelik başlangıcında geçişin daha az olduğu ama bebekte daha büyük sekel bıraktığı, gebelikte son aylarda geçişin ise daha sık olduğu ama daha az sekel bıraktığıdır.

Erken gebelikte enfeksiyonların bir kısmı düşük yapmakla sonuçlanır, ama annede bağışıklık oluşacağından, toxoplasma tekrarlayan düşüklerin sebebi olmaz. Bazen yenidoğanda nöbet geçirme, karaciğer-dalak büyümesi, sarılık, ciddi göz enfeksiyonları görülebilir. Asıl belirtiler bebek büyüdükçe ortaya çıkar; işitme-görme kayıpları, zeka geriliği gibi.

Gebelikte toxoplasma geçirildiği kan testiyle belirlenirse, amniosentez yapılarak fetus’a geçip geçmediği tesbit edilebilir, sonuç beklenirken doktor antibiotik tedavisi verebilir. Toxoplasma kedilerin bağırsağında ürediğinden, kedi pisliğiyle bulaşmış toprak ve çiğ kırmızı etler insana geçiş yollarıdır. Öncesinde bağışıklığı tesbit edilmemiş gebelerin, kırmızı etleri iyi pişirerek yemeleri, topraktan çıkan sebzeleri iyice yıkamaları gerekmektedir.

Hangi nodül tehlikeli

Nodüllerin bazıları tiroid fonksiyonlarını etkilerken diğerleri etkilemiyor. Hormon üreten nodüller zehirli guatra neden olabiliyor. Bazı nodüller hipotiroidi hastalığına özellikle Haşimato tiroidi olanlarda sık görülüyor. Doktorlar nodül teşhisi koyarken de, tedavi ederken de nodülün tipine, sayısına ve büyüklüğüne dikkat ediyor. Sert, hipoaktif ve tek nodüllerde kanser riski daha yüksek bulunuyor. Karar verirken hastalık öyküleri de dikkate alınıyor. Sağlık hikayesinde kendisinde veya ailesinde tiroid kanseri bulunanlarda daha dikkatli davranmak gerekiyor.

Felç riskinizi azaltmak için

n Kan basıncınızı kontrol altında tutun.

n Kan şekerinizi düzenli aralıklarla kontrol ettirin.

n Kolesterol ve trigliseritinizi dikkatle izleyin.

n Kalp-ritim bozukluklarını özellikle atrial fibrilasyon tipi aritmileri zamanında tedavi ettirin.

n Hareketli bir yaşam sürdürün.

n Sigara ve alkol kullanmayın.

n Sağlıklı bir kiloda kalın.

Kolesterol sorununuz varsa yumurtayı azaltın

Eğer kolesterol sorununuz varsa, yumurtayı haftada bir veya ikiyle sınırlayın ya da her gün yiyin ama sarısını çocuklarınıza verin, kendinize beyazını ayırın! Balıklarda doymuş yağ ve kolesterol var ama, yağlı balıklarda bulunan Omega-3 yağ asitleri onların bütün ayıplarını örtüyor. Lüfer, levrek, uskumru, hamsi, kalkan, alabalık hatta sardalye, ton balığı size hem kaliteli protein sağlar hem de bol miktarda Omega-3 kazandırır. Bitkisel proteinlerden zengin kaynakları da kısaca hatırlatalım. Yağlı tohumlarda (fındık, ceviz, badem, yerfıstığı), susam, ayçiçeği, keten tohumunda soya fasulyesi, mercimek ve kuru fasulyede bol miktarda protein bulunmaktadır. Beslenme planınızı yaparken bu küçük ama etkili önerilerden faydalanmayı unutmayın.

Keten tohumu kist yapmaz

Kolay bulunan lezzetli ve ucuz bir besin olan keten tohumu dünyanın en güçlü bitkisel Omega-3 kaynaklarından biridir. Yapısının yüzde 60’ına yakını yağdan oluşan bu tohum tıka basa bitkisel Omega-3 yağ asidi, Alfa Linolenik Asit ile doludur. Keten tohumunun ayrıca bitkisel östrojenlerden biri olan Lignan yapısındaki doğal maddelerden de zengin olduğu biliniyor. Bu yönüyle keten tohumu özellikle menopoza ilişkin yüzde yanma, kızarma, ateş basması ve terleme gibi vazo-motor belirtileri hafifletir. Keten tohumunun bir başka mahareti de güçlü bir posa yapısı taşımasından kaynaklanır. Çok yoğun miktarlarda posa içerdiğinden bağırsakların boşalmasını hızlandırır. Keten tohumu ayrıca tok tuttuğu için de kilo yönetimini kolaylaştırır ve kilo koruma programlarına destek olur. Kısacası bu harika destek damarlarınıza, beyninize, menopoz sorunlarınıza, kabızlık probleminize yarar sağlayabiliyor. Keten tohumu içeren kapsüllerin memelerde kist yapması, "Hipokistik meme hastalığı" olanlarda kistleri büyütüp çoğaltması söz konusu değildir. Biz yalnızca meme ve prostat kanseri geçmişi olanlarda keten tohumu kullanılmasını önermiyoruz.

Burnunuz kanayınca ne yapmalısınız

Burun kanamaları can sıkıcı ve bazen de korkutucudur. Ama çoğu kez ciddi bir sağlık sorununu işaret etmez. Özellikle burnun ön kısmından gelen kanamalar tehlikeli olmaz. Burun kanamalarına kış aylarındaki ve kuru hava koşullarındaki kabuklanmalar veya tahrişler yol açmaktadır. Böyle bir durumda burnunuzun uçtaki yumuşak kısmını baş parmağınızla işaret ve orta parmağınız arasında sıkıştırın. Burnu parmakla sıkıştırılmış olarak yüzünüze doğru bastırın ve en az 5-6 dakika bekleyin. Bunu yaparken başınızı kalp seviyesinden yüksekte tutun. Kanamayı durdurduktan sonra bir naylon torbaya koyduğunuz buz ile kısa süre pansuman yapın. Sümkürmemeye, burnunuzu zorlayıcı hareketler yapamamaya özen gösterin. Kanama durmuyorsa, doktorunuzu arayın.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Uzun zamandır diyet yapmaya çalışıyorum, ancak spastik kolon şikayetim nedeni ile uygulamam kimi zaman yarım kalıyor. Önerileriniz nelerdir?

Spastik kolonla diyet yapmak

Zayıflama diyeti uygulayan kişilerde spastik kolona uyumlu bir beslenme planı hem diyeti yarım bıraktırmaz hem de tedavi edicidir. Ancak dikkat edilmesi gereken besinlerin etkilerinin kişiden kişiye farklılık göstereceğini ve bazı besinlerin denenerek beslenme planına yerleştirilebileceğini hatırlatalım. Yasak olan yiyeceklerin alternatiflerinin de listenizde yer alması diyet yapmanızı kolaylaştıracak ve hedef kilonuza inme çabanızı destekleyecektir.

Spastik kolonda beslenme tedavisinde hazırlanan yiyeceklere yağ ilavesinin hazırlama işleminin sonuna doğru konulması, ısı ile çok fazla işlem görmüş yağ ve yağlı yiyeceklerden uzak durulması temel esastır. Aşağıdaki yiyeceklere de dikkat:

n Mısır yağı, tereyağ, margarin

n Neskafe, sütlü kahve, koyu çay, alkollü içecekler, kolalı içecekler, hazır meyve suları

n Sigara

n Yağlı peynirler

n Şarküteri ürünleri (salam, sosis, sucuk gibi)

n Kabuklu deniz ürünleri

n Turunçgiller, kurutulmuş meyveler

n Hazır et suyu

n Kekik, nane, kimyon dışındaki baharatlar

n Turşu, şalça, hardal

Sabahları acıkmıyorum ve kahvaltı yapmak istemiyorum. Ama kahvaltının önemli olduğunu biliyorum. Ne önerirsiniz?

Kahvaltı bahaneleri

Sabah uyandığınızda açlık hissetmiyor olabilirsiniz. Fakat tüm bahanelerin bir kolay çözüm yolu vardır:

n Açlık hissetmiyorum: Güne meyve suyu ve tost gibi hafif yiyeceklerle başlamayı deneyin! Daha sonra ikinci bir kahvaltıda ilerleyen saatlerde yumurta, peynir, süt gibi besinlere geçiş yapın.

n Vakit bulamıyorum: Kolay hazırlanabilen besinler bulundurun. Örneğin: akşamdan hazırlanan sandviç, kahvaltılık gevrek-süt gibi... Hiçbiri olmuyorsa kuru meyve, kuru yemiş (fındık, badem, ceviz) ve taze meyve ile güne başlayın.

n Kahvaltı yapınca daha çok yiyorum: Bunu kanıtlayan hiçbir bulgu yoktur. Tam tersine kahvaltı ve düzenli öğünlerin sağlanması ile yediğiniz miktarlar daha dengeli ve yeterli olacak.

n Dışarıda bir şeyler atıştırıyorum yetmez mi?: Ne atıştırdığınıza göre değişir. Mümkünse evde kahvaltı yapın ve dışarıda sizi bekleyen sağlıksız atıştırmalardan uzak durun.
Yazarın Tüm Yazıları