Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Bayındır'a iki soru

Apo yakalandı, yargılanacak falan derken, önemli konularımızdan birini unuttuk.

Ve ortalığın toz dumanından faydalanmak isteyenler olduğunu düşünüyorum.

Uzun süredir boşladığımız konumuz Sayın Kamuran Çörtük ve onun Bayındır Holding'i. Elimde ilginç bir dosya var. Ve ben bu dosyadan yola çıkıp, Sayın Kamuran Çörtük'e birkaç sual sormak ve konuyla ilgili bakanımız Sayın Hikmet Uluğbay'ı durumdan haberdar etmek istiyorum.

Biliyorsunuz, Kamuran Çörtük birkaç yıl önce Pakistan'da bir otoyol ihalesi kazandı.

Ancak daha sonra Pakistan hükümeti bu otoyol projesinden parasızlık nedeniyle vazgeçti.

Ardından Cumhurbaşkanı Demirel, Pakistan'a resmi bir ziyartte bulundu ve bu otoyol projesi tekrar gündeme alındı.

Ancak Pakistan, projenin maliyetini karşılayacak durumda değil. Bu yüzden de başlangıçta yüzde 40 civarında olan dış kaynak ihtiyacı şimdi yüzde 50 ve bunu Bayındır'ın bulması gerekiyor. Altı yüz milyon dolarlık projede ilk etapta Bayındır'ın yüz milyon dolarlık dış kaynağa ihtiyacı var.

7 yıl vadeli olarak aranan bu para için Bayındır Holding defalardır Türk Eximbank'ın kapısını çalıyor.

Pakistan'ın ekonomik durumu göz önüne alınırsa bu paranın belirtilen vadede bile geri ödenmesi zor. Ayrıca, aranan bu para için Pakistan, devlet garantisi vermiyor. Yani, en küçük bir sorun olduğu takdirde bu para ödenmeyebilir.

Buraya kadar anlattıklarımız garip olmakla birlikte yasal.

Ancak Kamuran Çörtük'e sorcağım iki soru var yine de:

1. Sayın Çörtük, dördüncü defadır kredi talebinde bulunduğunuz Türk Eximbank'ın Genel Müdürlüğü'nü yürütmekte olan Sayın Ahmet Kılıçoğlu'nun eşi, Sayın Sevil Kılıçoğlu, Bayındır Holding Enerji Grubu’nda finansman müdürü olarak çalışıyor mu? Çalışıyorsa, kredi talebinde bulunduğunuz bir devlet kuruluşunun genel müdürünün eşinin işvereni olmak normal mi?

2. Eximbank'tan söz konusu iş için 48.3 milyon dolarlık bir avans talebiniz olmuş. Bu para gerçekten Pakistan'daki otoyol yapımına mı harcanacak, yoksa şirketinizin nakit sıkıntısını karşılamak için mi?

Bu kadar basit iki soru... Yanıt varsa yayınlarım. Doğru olmak kaydıyla...

Almanya eşekten düştü

Almanya yıllardır koruyup kolladığı PKK'ya, Dışişleri Bakanı Fischer aracılığıyla sesleniyor:

‘‘Silahları bırakın.’’

İlginç değil mi?

PKK, Türkiye'nin gücü karşısında boyun eğmiş.

Lideri yakalanıp hücreye tıkılmış ve konuşmaya başlamış. PKK'nın uluslararası bağlantılarını, destekçilerini, silah verenleri, para kaynaklarını bülbül gibi anlatıyor.

Uluslararası bir rezalet ortaya çıkmak üzere.

Teröre destek veren sözde medeni ülkeler bir bir deşifre olacaklar ve Almanya, PKK'ya sesleniyor:

‘‘Silahları bırakın.’’

Sorarım Almanya'ya, PKK Türkiye'de oluk gibi kan akıtırken, bebekleri katlederken, öğretmenleri kurşuna dizerken akılları neredeydi?

O gün neden PKK'ya silahları bırakın demek yerine, Öcalan'a başbakanlarının özel temsilcisini yolluyorlardı?..

PKK'yı lanetlemek yerine neden Türkiye'ye silah ambargosu uyguluyorlardı?.. Şimdi maskeleri düşmeye başlayınca, ‘‘Silah bırakma çağrısı yapar oldular’’.

Nasreddin Hoca misali. Eşekten düştüler, şimdi de nasıl olsa inecektim diyorlar.

Ya öbür sözleşmeler!

MESUT Yılmaz halkla sözleşme imzalıyor. İşsizlere iş, her çocuğa çağdaş eğitim, herkese kişisel sağlık sigortası, 20 yıl vadeli konut, tarım ürünlerine prim, yüzde beş enflasyon, yerel yönetimlerde reform...

Sözleşmenin maddeleri bunlar.

Yılmaz halkla yapacağı anlaşmada bu taahhütlerin altına imza atıyor.

Açık biçimde, halkın gözü önünde yapılan bir sözleşme.

Yılmaz'ın bir de kapı arkası sözleşmeleri vardır.

Mesela gece yarısı banka satışı için aracılarla sözleşir.

POAŞ'ı ihale üçüncüsüne satmak için devlete yakın işadamlarıyla sözleşir.

Global Menkul Değerler'in devlet bankalarıyla ilişkisini düzenlemek için kuzeniyle sözleşir.

Halkla yapılan sözleşme halkın önünde imzalanıyor.

Ya bu sözleşmeler...

Yayınlar parti içi muhalefete

DYP'de Tansu Çiller'e muhalefet bayrağı açan küskünler için inceden bir hazırlık yürütülüyormuş.

Buna göre, partide başgösteren kavgada Çiller'in karşısında tavır alanlar bundan böyle BTV televizyonunda ve Öncü Gazetesi'nde karalanacaklarmış.

Bu kişilere gerekli mesajlar gönderilmiş ve ‘‘Eğer kendinizi televizyonda ve gazetelerde görmek istiyorsanız Çiller'e karşı tavır alın’’ denilmiş.

Anlaşılan bu iki yayın organı bizi bırakıp, şimdi parti için muhalefetle uğraşacak.

Biz de biraz nefes alırız.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Sis farlarını gereksiz yere yakmadığımız zaman.



Yazarın Tüm Yazıları