Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Kara parayı alacaksın

Türkiye'de bugünkü yasal düzenlemelerle kara para ve diğer ekonomik suçlarla mücadele etmenin imkânı yok.

Çünkü bizim hırsızların düşüncesi şöyle:

‘‘Kardeşim beş param yok. Şu vurgunu vurursam 2 milyon dolar kaparım. Ardından şu işi de bitirir, 5 milyon dolar daha kaparım. Yakalanırsam, girer üç sene yatarım. Çıktığımda zengin bir adam olurum. En azından çoluğum çocuğum kurtulur. Yakalanmazsam, zaten sorun yok.’’

Kaybedecek bir şeyi olmayanların, ahlaken de müflis olmaları halinde yaklaşımları bu.

Bu nedenle de 15 yıl içinde çaycılıktan dolar milyarderliğine yükselenlerin cenneti Türkiye.

Oysa ABD gibi ekonomik suçlar konusunda son derece duyarlı olan ülkelerde durum farklı.

Amerikan Maliyesi kara para ile servet sahibi olmuş birini enselediği zaman yalnız hapis cezası vermiyor. Bunların usulsüz yollarla elde ettiği kazanca, mal varlığına, evine, arabasına nesi varsa hepsine el koyuyor.

Üstelik de bunları hızla haraç mezat satıp hazineye irat kaydediyor.

Yani ‘‘Üç yıl yatarım, çıktığımda zengin olurum’’ ya da ‘‘Çocuklarımın geleceği kurtulur’’ demek mümkün olmuyor.

Adam gibi yönetilen ülkeler kara para ile, haksız kazanç ile gelecek inşa edilmesine izin vermiyorlar.

Kuryeler

İstanbul trafiğinin başında yeni bir bela var. Çok yeni değil gerçi ama, giderek daha berbat bir hal alan bir bela.

Adı kuryeler...

Hani şu motosikletle oradan oraya evrak ve koli taşıyanlar.

Bunlar iyiden iyiye azıtmış vaziyetteler.

Yollarda kural mural tanımadan deliler gibi gidiyorlar...

Trafik sıkıştı mı kaldırımlarda ilerliyorlar.

Otomobillerin arasında cirit atıyorlar.

Tam önünüzde 90 derecelik manevralarla oradan oraya geçiyorlar.

Akıl almaz bir şey...

Hele kaldırıma çıktıkları zaman iyice rezilleşiyorlar.

Geçen gün İstiklal Caddesi'nde giden bir tanesi, yoluna çıkan yayaları tekmeleyerek kendine yol açmaya çalışıyordu.

Kendi canlarına kıymet vermedikleri gibi, kimseye de saygı duymuyorlar.

Bunlarla polis de başedemiyor.

Çünkü çekirgeler gibi her yerdeler.

Ve her an bir çekirge gibi ezilme pahasına şehir trafiğini birbirine katıyorlar.

Bunlara kim dur diyecek bilemiyorum.

Bildiğim tek şey, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezalet olmadığı...

Kamyon tamponları

Trafikte en korktuğum şeylerden biri, önümde giden bir kamyonun altına girmek.

Çünkü kamyonlar yollarda birer cellat gibi dolaşıyorlar.

Geçen gün TEM yolunun en sol şeridinde 140 kilometreyle giden bir kamyon gördüm ve gözlerime inanamadım.

Bunlar cüsselerine güvenerek şerit değiştirmede en küçük bir kural tanımıyorlar.

Tabii bundan daha kötüsü, bu kamyonların gece yarattıkları terör.

Koskoca kamyonların arkasında minicik bir stop lambası.

Şanslıysanız kandil gibi yanıyor.

Bazen de hiç yanmıyor.

Kapkaranlık... Ölüm gibi... Gece sağ şeride park ediyorlar.

Altına girmek işten değil.

Arkadan kamyon altına giren otomobillerdeki ölüm oranının çok yüksek olması, Avrupa'yı bu konuda önlem almaya itti.

Yıllardan beri Avrupa'da üretilen kamyonların arka tamponları, otomobillerin alta girmesini önleyecek şekilde alçak yapılıyor.

Zor bir şey değil.

Ancak nedense bizde uygulanmıyor.

Kamyonların arkasında tampon falan yok. Varsa da yüksekte.

Arkadan bakınca kamyonların alt tarafı, arkadan gelen otomobilleri içine çekmeye hazır bir zebani ağzı gibi.

Bu kadar mı zor bunu değiştirmek.

Kamyonlara otomobillerin altına girmesini engelleyecek yükseklikte bir tampon ve uzaktan görülebilecek nitelikte bir stop lambası takmak.

Değil elbet. Ama kim uğraşacak!

Küfredene, küfredilir

ÖMER Barutçu Bülent Ecevit'e, Maliye Bakanı Temizel'e ve önüne kim gelirse hepsine küfretmiş.

Kimse önemsemesin.

Çünkü vatandaşın Barutçu ve benzerleri hakkında söylediklerinin yanında onun ettiği küfürler hiç kalır.

Ömer Bey istiyorsa, bir gün gelsin şöyle bir sokakta dolaşalım beraber.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Öfkemizi günahsız insanlardan çıkarmadığımız zaman.













Yazarın Tüm Yazıları