Tayyip'e gazi mektubu

TÜRK Silahlı Kuvvetleri canını dişine takmış, Güneydoğu'da PKK terörüne karşı mücadele veriyor... Ve o sırada Tayyip isimli biri Rize'de meydanlara çıkıp Türk ordusunu ‘‘intihar cellatlığı’’ yapmakla suçluyor.

Güneydoğu gazilerinden tim komutanı Astsubay Başçavuş Hüseyin Özlük, bu konuda Tayyip'e gönderdiği mektubu bana da iletmiş. Bu ibret belgesini size aktarıyorum:

‘‘Konuşmanı seyredemedim ama hayretle, dehşetle, irkilerek dinledim. Keskin'in Haydarsultan Köyü doğumlu, 33 yaşında, 2 çocuk babası bir gaziyim. Senin konuşman, beni 9 yıl öncesine götürdü.

Şırnak-Beytüşşebap Ret tepesinde gizlenmiş bir PKK mayınını çözüyordum. Tam bitirirken, mayının tuzaklı olduğunu anladım. Asker kardeşlerimi kurtarmak için mayınla fırlayıp ileri atlarken patladı. Günler sonra Diyarbakır askeri hastanesinde kendime gelebildim. Sonradan adının Ayşegül olduğunu öğrendiğim bir hemşire bana ‘‘Koma halinde geldin. İlk müdahaleyi Şırnak seyyar askeri hastanesinde yapmışlar. Burada daha iyi onardılar ama hep baygındın. Yoğun bakım sonrasında konuşmaya başladın. ‘Çocuklara, askerlerime bir şey oldu mu?' diye soruyordun. ‘Senden başka kimseye bir şey olmadı' deyince rahatladın, ‘Oh bee, çok şükür' deyip daldın. Tam 36 saat uyudun, yeni açıldın dedi.

Tayyip, ben olayda sol elimin bir bölümüyle iki gözümü kaybettim. Vücudumdan yığınla şarapnel parçası çıktı. Bir bölümünü de halen yüzümde ve vücudumda taşıyorum.

Gözlerim görmediği için senin o konuşmanı seyredemedim, sadece dinledim.

Sen tutmuş, benim askerimi 10 kurşun bile atmamış tavşanlara benzetiyorsun. Askerlik yapıp yapmadığını, yaptınsa hangi çalının arkasında durduğunu bilmiyorum.

Peygamber efendimiz, cehalet kadar kötü bir şey olmadığını söylemiş. Doğrudur. Bak, bilmiyorsan öğren...’’

Mektubun bu bölümünde komando eğitimini ayrıntılı biçimde anlatıyor, Tayyip'in ‘‘intihar cellatlığı’’ suçlamasına bu açıdan yanıt veriyor ve şöyle diyor:

‘‘Şimdi bir elim çalışmıyor, iki gözüm görmüyor. Vatana helal ettim. Senin bu mantığına göre biz İstiklal Harbi'ni de yapmamalıydık! İstanbul Belediye Başkanlığı yapmışsın, bir siyasi partinin başına geçmişsin, intihar cellatlığından söz ediyorsun. Sen bu işleri, vatan savunmasını oyun mu zannediyorsun?

Ayıp.’’

* * *

Güneydoğu gazisi Astsubay Başçavuş Hüseyin Özlük şimdi bir kamu kuruluşunda santral memurluğu yapıyor.

Dünyanın en büyük, Ortadoğu, Arap ve Avrupa destekli terörist örgütlerinden birine karşı binlerce şehit vermişiz, binlerce Hüseyin Özlük sakat kalmış. Ne yapacaktık, PKK'ya ‘‘buyur gel, buralar senin olsun’’ mu diyecektik?

Bir yanda vatan savunması, öte yanda ise meydanlarda cazgırlık yapıp Türk ordusunu intihar celladı olmakla suçlayan, zoru görünce ‘‘ben artık değiştim’’ diyebilen Tayyip kafası!

Tayyip'in sözlerini şehitler duymadı ama gaziler duydu. Hiç değilse ellerini, kollarını, bacaklarını, gözlerini Güneydoğu dağlarında yitiren gazilerden utansın.

Müslüman bunlar, Müslüman!


Öğrencinin böylesi!

İzmir'de, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü'nde 18 kayıt numaralı bir öğrenci var. Adı Sedef Gidener.

Fakat bu öğrenci, farklı bir öğrenci!

- Öğrenci Sedef Gidener aynı zamanda üniversitenin Tıp Fakültesi'nde farmakoloji profesörü.

- Prof. Dr. Sedef Gidener, aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcısı.

Bitmedi!

- Prof. Dr. Sedef Gidener aynı zamanda, kayıtlı öğrencisi olduğu Eğitim Bilimleri Enstitüsü'nün Müdürü.

Öğrenci Sedef Gidener'in kaydı bir süre önce silinmiş. Fakat sonra aftan yararlanmış ve bu kez kaydı, Rektör Yardımcısı-Enstitü Müdürü Prof. Dr. Sedef Gidener tarafından geçtiğimiz eylül ayında yinelenmiş.

Farmakoloji Profesörü, Rektör Yardımcısı, aynı Enstitü'nün hem Müdürü, hem de öğrencisi Sedef Gidener'e ‘‘kolay gelsin’’ diyorum, öğrencilik yaşamında da başarılar diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları