Tanrı Kraliçe’yi korusun, deeermişim!

PUNK’ın klasik şarkılarından "God Save The Queen", 1977 yılında yayınlandığında Büyük Britanya’da epeyce patırtı yapmıştı.

Londralı "huzursuz, uyumsuz, rahatsız ve söyleyecek sözü olan" bir grup genç insanın kurduğu Sex Pistols’ın şarkısı şöyle başlıyordu:
"Tanrı Kraliçe’yi Korusun/ Ve O’nun faşist rejimini..."

Tesadüfe dikiz lütfen: 1977, Türkiye seferine çıkan Kraliçe’nin "Gümüş Jübile" yılıydı.

* * *

BBC şarkıyı hemen yasakladı. Şarkının radyoda çalınmaması demek, 1977’de yok kabul edilmesi manasına geliyor...

Fakat müzik basını, kulaktan kulağa müessesesi, korsan radyolar ve buhranla boğuşan Britanya gençliğinin ilgisi sayesinde parça, resmi listede ikinci sıraya (çoğunluk 1 olduğuna inanır, bence de böyledir herhalde) kadar çıktı.

* * *

"Gelecek yok, İngiltere’nin rüyalarında..." diye bağıran ve müzik áleminde çığır açan, ekol başlatan Sex Pistols, zaman ve mekanda homojen olarak dağıldı; fakat efsane konumunu sürdürdü.

Solist Johnny Rotten’ı ara sıra belgesel kanallarında acayip mahlukatla, yılanlarla, çıyanlarla uğraşırken görüyorum.

Punk ruhunu koruyor yani baba!

* * *

Kraliçe Elizabeth’in Türkiye seyahatini "tekstil temalı" ve "mönü ağırlıklı" haberlerle takip ederken kafamdaki "soundtrack"te bu şarkı çalıp durdu.

Zaman Sex Pistols’ı haksız çıkartmış gibi duruyor.

Şarkıdan 30 yıl sonra Kraliçe hálá koltuğunda.

Sex Pistols elemanları bugün de satmaya devam eden albüm sayesinde şöhret ve parayı buldular.

Paraya sıkıştıkça toplanıp "marketing harikası" bir turneye çıkmaları yeterli olabiliyor.

İngiltere demokrasisi, ekonomisi, sanatıyla standart belirleyici ülkelerden biri.

Yani "Gelecek yok!" yaklaşımı pek gerçekçi olmamış.

Yine de olsun be! Olsun, punk görevini yapar ve sistemi silkeler. Ayrıca haksız da değillerdi!

* * *

Kraliçe Elizabeth’in gezisinin İstanbul bölümünün sade programını öğrenince zat-ı şahanelerine sempati beslemeye başladım.

Diyeceksiniz ki "Uçak gemisi geldi be Karaköy Limanı’na; ne sadeliği?!" diyebilirsiniz.

Fakat programını rıhtım civarındaki müzelerle sınırlayarak en azından İstanbullular’a "trafiksel bir güzellik" yapmış farkında olmadan.

Geldi, nezaketiyle sempati topladı, enginar yedi, ipek eşarp vesaire aldı, Karagöz-Hacivat gösterisi izledi ve trafiği düğümlemeden gitti.

"Tanrı Kraliçe’yi Korusun", deermişim!

Bana neyse artık...
Yazarın Tüm Yazıları