Takma Tırnak siyaseti

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Hatunun ellerine dikkat ettiniz mi ?.. Dracula'nın dişisini andırıyordu...

Hem iki dirhem bir çekirdek süslenmiş, hem de çirkin parmaklarına orta sınıf Amerikan estetiklerin o korkunç takma tırnaklarından yapıştırmıştı.

Vampir !

Kırmızıya boyanmış plastikleriyle insanın şah damarına yapışmaya görsün, alimallah kurbanının kanını son damlasına kadar içer. Hortumlar. Vantuzlar.

Ama avukatı açıkladı, yüzleştirmeye gelmeden önce çok sakin bir gece geçirmiş ve gayet huzurlu uyumuş. Üstelik sabah duasını yapmayı da unutmamış.

Her halde ‘‘corn flakes’’ kahvaltısıyla beraber ‘‘Ave Maria’’ okumuş ve ardından istavroz çıkartmıştır. Bakire Meryem yardımcısı olsun diye...

Bizim bakireye kitakse !

* * *

ŞU Paula Jones isimli haspayı kastediyorum. Clinton 1991 yılında kendisine sarkıntılık yaptığı için cinsel tacize uğradığını öne süren ve cumartesi günü Beyaz Saray kiracısıyla altı saat yüzleşen kaltak var ya, ondan söz ediyorum.

İddiasını ispatladığı takdirde eski Arkansas valisinden iki milyon dolar kopartarak dünyalığını düzecek olan kadından bahsediyorum.

Yok, Jones'dan böylesine nefret ettiğim için ABD Cumhurbaşkanıyla her hangi bir erkek dayanışması içinde olduğumu sanmayın.

Belli adam uçkuru düşük cinsten ve eminim Little Rock'taki otel odasında da muhakkak bir halt karıştırmaya yeltenmiştir.

Fakat bana ne ! Hillary düşünsün. İsterse kocasının sırtında oklava kırsın.

Onların yatak odası mahremiyeti ne beni, ne de başkasını ilgilendirir.

Ama esas olarak bu Paula adlı yaratığın aklı şimdi mi başına geldi ?

Namus damarı Bill Clinton başkanlığa iyice yerleştikten sonra mı kabardı ?

Beni hem bu riyakar kadın, hem de bu sahte ahlak müthiş tiksindiriyor.

Protestan etikle yoğrulmuş Yeni Dünya ahalisinin ‘‘moralist’’ yaklaşımları böylesine bir raddeye ulaştığında bütün cinlerim başıma toplanıyor.

İçimden de, Jones-Clinton yüzleştirmesini veren televizyon ekranlarını kırmak, gazete sayfalarını yırtmak, radyo hoparlörlerini parçalamak geliyor.

* * *

BEN Eski Dünyalı'yım. Sapına kadar buralıyım. Üstelik Müslüman, Katolik veya Ortodoksum da Anglo-Sakson bir Protestan değilim.

Mimi'yle aşna fişne yapan Papandreu'ya göz kırpmış Yunan halkının ve gayrı meşru doğan çocuğu Mitterrand'ın mezarında bağrına basmış Fransız milletinin başımın üstünde yeri var da, ‘‘püriten’’ Amerika'nın zerre kadar yok.

Çünkü biliyorum ki bunlar hayatın şeyleri.

Çünkü biliyorum ki insanların devlet yöneticisi ve siyaset adamı olmaları, şükür, onların insani duyarlık ve insani zaaflarını ortadan kaldırmaz.

Belirli bir mahremiyete asgari itina gösterdikleri takdirde, kamuda ön plana çıkmış şahısların da böylesine duyarlılıklara ve zaaflara hakkı vardır.

Bu yalnız kendilerini ilgilendirir. Diğerlerine halt etmek düşer.

Üstelik, yukarıdaki hissiyatlar onları daha fani kılar. Sıradanlaştırır.

Kaldı ki, Amerikan ahlakçılığı baştan sona kadar yalandır. Göz boyamadır.

Clinton'u yargılayacak hakimler ilk fırsatta sekreterleriyle kırıştırırlar ve vaaz veren Metodist rahipler ilk fırsatta küçük kızlara yalanırlar.

Tıpkı Paula Jones kaltağı gibi ‘‘günah’’ düşüncelerinin vampiri olurlar.

* * *

PAULA Jones'un canı cehenneme ve Clinton işini Hillary'le halletsin...

Beni ABD Başkanının Little Rock'taki otel odasında takma tırnaklı kadından ne istediği değil, onun ülkesini nasıl yönettiği sorusu ilgilendiriyor.

Ve artık Yeni Dünya'lıların da yalnız bu soruyla ilgilenmeyi öğrenmesi gerekiyor...














Yazarın Tüm Yazıları