Tabii ki sınır tanımayacaklar

İNTERNET üzerinden bir kampanya yürütülüyor bu aralarda. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmasını destekleme kampanyası bu.

Birçok düşünce insanı bu kampanyaya imza vermiş ve ülkelerinin Avrupalı olmasından yana tavır koymuşlar.

İmza atanlara bakınca, insan hüzünlenmeden edemiyor.

Bunca yıldır Türkiye'nin bir gün gelip de gerçek demokrasiye kavuşacağı hayalini kuran insanlardan oluşuyor o liste.

Ve Türkiye, istikrarlı ve ısrarlı olarak o hayali yıkmak için yıllardır elinden geleni arkasına koymamasına rağmen, bu insanlar umutlarında ısrarlılar.

Bu konuda umudunu tamamen yitirmiş bir insan olarak onların bu inançlı tavırlarına saygı duyuyorum.

* * *

Saygı duyuyorum da, bizde ‘‘aydın’’ olarak nitelendiren bu insanların içinde yaşadıkları toplumu katiyen tanımadıklarını da düşünüyorum bir yandan.

Onlar zannediyorlar ki ‘‘antidemokratik ruh hali’’ Türkiye'de sadece resmi kurumlara özgü bir olay.

Resmi kurumlar aşılırsa, bir şekilde ‘‘terbiye edilirse’’ Türkiye'nin de yolu açılacak, her şey pirüpak olacak.

Ancak ne yazık ki durum böyle değil, resmi kurumlar Türkiye'de halkın büyük çoğunluğunun ruh halini paylaşmaktalar.

Yani anlayacağınız antidemokrat ruhsal dengesizlik topluma korkunç bir şekilde sirayet etmiş durumda.

* * *

Alın son ‘‘Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’’ olayını.

Fransa'da ‘‘eylem koymuşlar’’, bizim Genelkurmay Başkanı'nın fotoğrafı da dahil olmak üzere bazı liderlerin fotoğraflarını ayaklar altına almışlar.

Türkiye büyük bir gelişimi nasıl sağlayabilirdi bu olayla birlikte biliyor musunuz?

Eğer Genelkurmay Başkanımız çıkıp da ‘‘Olabilir, hem ben şahsen hem de benim temsil ettiğim Türk Silahlı Kuvvetleri, bu tür protestoların demokratik bir hak olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca böyle bir protestoya Türkiye'de bile yapılsa tepki vermeyeceğimizden bu Fransa'da yapıldı diye niye tepki verelim ki’’ diyebilseydi...

Gazetelerde, ‘‘kansızlar’’, ‘‘şerefsizler’’, ‘‘gaflet’’ türünden yazılarla Fransızlara tepki konulmasaydı.

Bir sivil kuruluşun eyleminin devlet düzeyinde resmen protesto edilemeyeceği gibi çocuklara anlatılsa anlayabilecekleri basit bir gerçek anlaşılabilseydi...

Bütün bunlar olabilseydi... Ah olabilseydi.

O zaman Türkiye güçlü olurdu işte.

O zaman ülkemiz büyük bir zihniyet devrimini gerçekleştirmiş olurdu.

* * *

Ama olmadı, olamadı.

Yine kolay yol seçildi, yine esip üfürüldü.

Fransız resmi makamlarına bizlere yine demokrasi dersi verme hakkı tanındı, ‘‘Ne yapayım kardeşim burada demokrasi var, ben sivil örgütün protestosuna müdahale edemem, dediklerine katılmasam da bunları deme haklarını savunurum, burası Türkiye mi ki ben sivil örgütün sesini boğayım’’ deme hakkı ellerine verildi bu çocukça tepkilerimiz nedeniyle.

Büyük fırsat kaçtı, büyük.

Biliyorum şimdi çoğunuz Türkiye'de bir Genelkurmay Başkanı'nın benim yukarda arzuladığımı yazdığım türde bir tepkiyi verebilmesini istemenin hayal kurmak olduğunu düşüneceksiniz.

Evet doğrudur, hayal kurmaktır bu.

Ancak şu bilinsin ki bu hayal gerçekleşmediği sürece Türkiye'de demokrasi olabileceğini düşünmek, varmış gibi davranmak, dahası bu ülkenin Avrupalı olabileceğini filan zannetmek de sadece abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Yazarın Tüm Yazıları