Şükrediyorum

ÖSS ve ÖYS’nin yapıldığı son senenin talihsiz ergenlerindendim.

Haberin Devamı

O sene ortaöğretim başarı puanı diye bir iş çıkarmışlardı. Not ortalamanız, öğrencisi olduğunuz okulun öğrencilerinin toplam not ortalamasıyla karşılaştırılıyor, ona göre puan alıyordunuz. Yani, başarılı bir okulda başarılı bir öğrenci olmanız pek bir şey ifade etmiyordu. Ancak başarısız bir okulda çok başarılı olacaksınız ki, güzel ek puan alasınız.
Not ortalaması çok yüksek bir Anadolu lisesindeydik. Çalışkan olmamız beş para etmiyor, bize üniversite sınavlarında dezavantajlı bir durum yaratıyordu.
Karar verdik. Bir grup arkadaş toplandık, İstanbul’un not ortalaması açısından en başarısız okulunu bulduk. Lise 3’ün başında, hep beraber güzelim lisemizi bırakıp o bulduğumuz başarısız okula geçtik.
Sınavda iyi iş çıkarmak, tek hedefimizdi. Bu okul değiştirme stratejisini kendi lehine çeviren, bir sene boyunca robot gibi çalışıp ortaöğretim başarı puanını da gayet yüksek alıp istedikleri bölümü kazananlar oldu. Bunun için hakikaten insanüstü bir irade ve çaba gerekiyordu.
Ben yapamadım. Okul değişince feci savruldum. Son derece başarısız ve evimden çok uzak olan o okulun öğrencisi olmayı beceremedim. Bir ay geçmeden aileme, beni evimizin yakınında, adı bilinen ve nispeten iyi olan düz liseye almaları için ağlamaya başladım. Kısa süre sonra ikinci defa lise değiştirdim ve yeni okuluma başladım...
Beklenen oldu: Çok ağır bir depresyona girdim, herkes dershaneye giderken ben psikologlara taşındım. Sonunda dershaneyi ve okulda ders çalışmayı bıraktım.
“Olduğu kadar” diyordum. Ders kitaplarını, dershane testlerini, her şeyi kaldırdım. Zira çalışacak gücüm kalmamıştı. Eh, hal böyle olunca, bütün emeklerim, ineklemelerim, ailemin eğitimim için akıttığı paralar, kısacası, her şeyim boşuna gitti. Fakat yapacak bir şey yoktu.
O sene üniversite sınavında, benden beklenenden hayli düşük bir sonuç alarak pek düşünmediğim bir bölümü kazandım. Sonra dedim ki “Yok arkadaş, ben bu okula gideyim en iyisi. Sınava hazırlanamam, bir seneyi daha göze alamam...”
Benim jenerasyonumdan olan çok öğrenci yaptı bu okul değiştirme işini. Aynen benim gibi, çok fazla savrulan oldu. (Öyle mutsuzdum ki o sene, nasıl sildiysem artık beynimden 1998’i, resmen bir gününü bile hatırlamıyorum...) Şimdi geçen zamana bakıyorum da...
Biz şanslıymışız! Bizim zamanımızda en azından “Sorular çalındı”, “Şifreleme sistemi kullanıldı” gibi hadiseler olmazdı...
Sınav skandalları bir yana, “gençlerimiz cahilleşiyor” diyoruz ya, buna niye şaşırıyoruz ki? Halimize baksanıza! İlk ve ortaöğretimde, lisede öğrencilere ne yaptıklarına bir baksanıza!
“Geleceği aydınlık Türkiye” iddiasında ya bütün politikacılar. Ne aydınlığı Allah aşkına?

Haberin Devamı

Değişmezse batacağız!

Haberin Devamı

İlkokuldan başlayarak çocuğu sınava boğ. Birbiriyle acımasızca yarıştır.
“Senin neye göre yeteneğin var” diye araştırma. Ha bire sınava sok. Öyle ki, hayat sınavdan ibaret olsun. Sonra okulda verilen eğitim, sınavları kazandırmaya yetmesin. Sınavla seçme sistemine yönelik dershaneler baş tacı edilsin.
Dershanecilik işi kocaman bir sektöre dönüşsün. Anne-babalar yemesin, içmesin, dershaneye ödeme yapmak için işinde ter döksün. Okulun işlevi bitsin. Öğrenciler sadece ama sadece sınav düşünsün.
Yetenek neydi, küçükken nasıl hayalleri vardı, hangi meslekte başarılı olurlardı, bunları artık aklına bile getirmesin...
En sonunda, asla yeteneğine bakılmayarak yetiştirilmiş, daha doğrusu test çözmesi öğretilmiş yüz binler sınava girsin... Yetmesin, sınavdan sonra yok kopyaydı, yok şifreydi, “psikolojik test”lerden geçsin... Şansı varsa bir bölüme yerleşsin.
Bu sistemden çıkan hangi genç insanın “normal” olmasını bekliyoruz ki?
Artık öyle bir noktaya geldiler ki, neredeyse “Türkiye’nin başkenti neresidir” sorusuna “İstanbul” yanıtını verenler çıkacak. Beyaz Show’da Elizabeth Taylor’dan sonra Yılmaz Özdil’i de hiç bilmedikleri anlaşılan üniversiteli gençleri gördükten sonra, buna da inanıyorum.
Yeteneklerinden haberdar olmayan, sınav kazanma odaklı yetiştirilmiş insanların yaşadığı, olan bitenden bihaber kalmanın sorun teşkil etmediği bir dünya yarattık. Üstelik bir, beş, yüz, bin değil, hepimiz, milyonlarca Türk vatandaşı olarak, bu tornadan çıktık.
Eğitim sisteminde reform yapılmaz, sınav sistemi kaldırılmazsa, Türkiye’nin geleceğine umutla bakan ancak hayal kurar diyorum. Şu sınav sisteminde yaşananları gördükçe de, 13 sene önce benim başıma gelenlere şükrediyorum. Hale bakın, rezaletlere bakın, meğer biz ne şanslıymışız!

Yazarın Tüm Yazıları