Sporun da modası var

Kıyafeti anlarım. Dekorasyonu anlarım. Zaman değiştikçe farklılaşan, ihtiyaçlara göre tasarlanan ve –elbette- 20 yıl öncesinden hayli değişik görünen ürünleri anlarım.

Haberin Devamı

Fakat “sporda moda”yı anlamam sevgili haftada en az üç gün spor yapan sebatkar Habitus okuru. Ne dersiniz, acaba bu mudur bizi spordan soğutan? Spor salonlarına yazdıran, sonra da “Bırrrrak Allah’ını seversen, uzanalım şöyle tatlı tatlı” dedirten?
Bu mudur kuruyemiş tabağıyla televizyon karşısında oturtan?
Bakınız, misal bu sene pilates’in modası geçmiş.
Haydaaaa...
Yahu niçin pilates’in modası geçiyor? Allah aşkına geçerli bir sebep söyler misiniz bana?
¡ ¡ ¡
Bakınız, eskiden domatesle birlikte parmaklarınızı da dilimlerken şimdi birtakım akıllı blender’lar sayesinde parmaklarımız bize kalıyor.
Bu basit gerçeklikten yola çıkarak “Eski tip yemek yapma yöntemlerinin modası geçti” diyebiliriz, değil mi. Neden?
Çünkü yemek yapan şahsın işini kolaylaştıracak daha ileri yöntemler var artık.
Peki pilates’in modası niçin geçiyor?
“Uf uf”layarak bir yere varamayacağımız mı keşfedildi? Yooo. Pilates hâlâ faydalı. Sadece aynı başka alanlarda olduğu gibi “spor”un da satılabilmesi için hiç durmadan şekil değiştirmesi lazım.  Bir şeylerin eskimesi lazım ki yerine yenileri gelsin. “Falan” ile “filan” egzersizlerinin birleşimi olan yeni bir egzersiz türemesi lazım ki bir umutsuz hantal daha “Ay bu eğlenceli görünüyor, spor salonuna devam etmeyi bu egzersiz sayesinde başaracağım” desin, koşup kredi kartını teslim etsin.
Hayır bir de işin enteresanı bu tür egzersizleri kendin de yapabilirsin esasında ama hiçbir zaman önerilmez. DVD eşliğinde yapacak olsanız bile “grup olarak daha yüksek motivasyon sağlanıyor, dolayısıyla devamlılık sağlanıyor” denir.
Kimsecikler kusura bakmasın, ben bu spor salonlarının “hele bir kart bilgilerinizi alalım gerisi kolay” hissiyatı yüzünden salonda yapılan sporlardan soğudum.
Pazarlama yöntemleri doğru değil bir kere. Ne diyorlar? Grup dersleri her zaman daha faydalıdır.
Bir defa öyle bir grupta yüzde yüz en az iki tane ağır ter kokulu kadın ya da erkek olur. Herkes kendi derdini bırakır, birbirini izler. Şöyle ağzının tadıyla bir enerjini atamazsın, dikkatin dağılır.
¡ ¡ ¡
İşte bu sebeplerden ötürü dedim ki madem öyle, “DVD alırım, evimde kurulur, salonda yuvarlanıp dururum” diyecektim ki, hop, pilates’in modası geçmiş efendim.
Yeni moda 90’ların sonlarında büyük bir patlama yaşayan spinning’miş.
O spinning’e de nasıl ısınamadım. Bir insan bisiklete biniyorsa, üstelik öyle bir performansla biniyorsa, bence bir yerlere gitmeli. Güzel yerler görmeli. Ciğerine oksijen doldurmalı.
Bir salonun içinde, olduğum yerde niçin kendimi heder edecekmişim.
Spinning yapacağıma bir parka kadar koşarım yarım saat, üstüne de o etrafta bulunan demirden aletlerin üstünde iki “ahleleyar-ahleleyar” yaptım mı tamamdır.
Sonracığıma, spor salonlarında bir tane havada elips çizen alet var. O hareketi yerçekimsiz ortamda aletsiz olarak eğlence niyetine yapsam bir manası var ama hakikaten hep birlikte havada ayaklarıyla elips çizen kadınları öyle yan yana görünce...
Komik geliyor be arkadaş.
Üstüne binip, öndeki tutma yerini kavrayıp kendini belden bir sağa, bir sola, bir sağa bir sola çevirip durduğun “Lambada for beginners” aletine gelmiyorum bile.
Neyse canım, hepsinin bir alıcısı var elbette. Ben esas konumuza geri döneyim.
Popodan ter akacak!
¡ ¡ ¡
Aslında bu senenin “spor modası” sadece spinning değil. Mesele, popodan ter akması. Yogaydı, pilatesti, sakin sakin yürümekti, öyle şeyler yok artık.
Askeri eğitimden geçiyormuşçasına bünyeyi zorlayan egzersizler, açık havada tempolu yürüyüşler, efendime söyleyeyim, yağmurdu kardı demeden aksatmadan yapılan koşular...
Diyorlar ki, bir anlamda “Köklere dönüş” yaşıyor bu sene “spor modası...”
Pilates bile pilates değil artık, onu da powerplate ile birleştirmişler, çok terletiyormuş.
O değil de, şöyle bir ağzımızın tadıyla oturup kendimizi çereze, cipse, şarküteri mamülüne veremiyoruz ya, işte ben buna çok üzülüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları