Soyunma kabini diyalogları

ALIŞVERİŞİ severim.

Soyunma kabinlerini sevmem.
Ne kadar geniş olursa olsun içim daralır, kafese kapatılmış yabani hayvana dönerim.
Bir an önce çıkmaya çalışırım.
O yüzden çoğu kıyafetimi denemeden alırım, sırf kabine girip o işkenceyi çekmeyeyim diye.
“Giydiniz mi, giydiniz mi?” diye kabinin dibinde bekleyen satış elemanları...
Giysem çıkacağım zaten!
Burada bekleyip, daha önce içeri sinmiş kokuları içime çekmekten zevk alan bir sapık değilim inanın...
Kan-ter içinde kıyafeti denerken, telefon çalarsa kendimi iyi hissederim, dikkatim başka yöne odaklanır, stresim azalır.
Bir kolum içine girmeye çalıştığım elbisede, diğeri dışarıda konuşurum.
Telefonla konuştuğumu bilmeyen kabin bekçileri konuşmalarıma cevap verirler...
Ortaya komik manzaralar çıkar.
Hiçbiri uydurma olmayan soyunma kabini dialoglarım, buyurun.
* * *
Satıcı “S” olsun, erkek ve kadın satış elemanlarının başına da “E” ve “K” ekleyelim.
İndirim kelimesine dayanamayarak kabinde bütün gününü geçiren Ferzane telefonla konuşmaktadır.
Telefonla konuşurken satıcının cevaplarını duyuyorum, duyuyorum ama telefona ara verip duruma müdahale edemiyorum:
F : Canım nasılsın?
ES: İyiyim siz nasılsınız?
F : İki tişört aldım deniyorum ama 36 biraz dar sanki... 44’mü ne 44’ü. Hiç komik değil canım
ES: Yok size verdiğim diğer beden 38 zaten, 44 değil.
F : Şişko muyum!
ES: Yok bence tam kıvamındasınız.
F : Kıskanıyor olmayasın beni...
ES: Ne kıskanıcam benim sevgilim var bir kere...
(Burada Ferzane kopar)
* * *
İkinci dialoğumuz dar bir kabinde yine... Telefon çalıyor ve konuşmaya başlıyorum:
F : Kabindeyim... Soyunma kabininde.... Sen ne yapıyorsun?
KS: Sizi bekliyorum işte, kabinin önündeyim. Giydinizse çıkın bakayım... (Allaaaam sen bakmasan olmuyor mu)
F : Akşama gelsene bana
KS: Nasıl yani, neden ki?
F : Ya makarna yaparız, şarapla nefis...
KS: Oldu, bütün sapıklar da beni bulur zaten. Ertuğrul beeeey bakar mısınıısss, burada bir durum var.
(Yok daha neler demeyin, aynen böyle dialog)
* * *
Böyle paranoyak vakaların yanında farklı tepkiler de yaşanmıyor değil:
F : (Tüm gün çalmayan telefon kabine girdim mi istisnasız susmaz) Nefes nefese miyim... Eh, çok normal, kıyafet deniyorum...
ES: Yok yok nefes nefese bir durum yok, rahat olun hanımefendi, acele etmenize gerek yok (Sıkboğaz etmeyen, düşünceli tezgahtar)
F : Sinemayı unut...
ES: Estağfurullah öyle bir şey demedim.
F : Yemeğe gidelim
ES: Kararlısınız yani. (Hınzır bir gülüşle...)
F : İyi sen gel o zaman.
ES: Yuuuh, cesaretin bu kadarı... Girerim baaak...
(İçerden benim çığlığım duyulurrrrr; Sakııın)
Sakın örneklerdeki satış görevlileri hakkında kötü fikirlere kapılmayın. Tamamen cep telefonunun azizliği... Hayatımızın her yanına girmiş olması.
Onlar sadece duyduğu “abuk” sorulara yanıt vermeye çalışıyor.
* * *
Bu dialogların genel tuvaletlerde gerçekleşen ve fıkralara konu olan emsalleri de vardır ki, onlarda kopma garantilidir. Ona da bir örnek verelim:
F : Merhaba şekerim, nasılsın?
YANDAN GELEN SES: Merhaba. İyi değilim valla. Midemi bozmuşum
F : Ben uygun değilim, sonra konuşalım mı?
YANDAN GELEN SES: Aaaa deliye bak, soruyu soran kendisi, insanlık edip yanıt verince de...
* * *
Neyse tuvaletin kapısı çalıyor.
Doluuu!!!
Tekrar çaldı:
Dolu, dedim
Yine çalıyor:
Offff girinizzzz !!!
Yazarın Tüm Yazıları