Sokak Hayvanları İçin Ne Yapmalı?

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

SALI günkü yazımda sokak hayvanları üzerine yetkili veteriner hekim görüşlerinden söz etmiştim.

Hekimliğin esası nasıl insanları yaşatmaksa, veteriner hekimler de önce hayvanların yaşatılmasını önemsiyor.

Görüşmemizde yapılması gerekenlerden söz ettiler. İşte söylenenler...

* * *

Yapılması gerekenin başında, işin bir proje çerçevesinde ele alınması geliyor.

Projenin amacı, kentte bakımsız ve başıboş sokak hayvanı kalmaması.

Ana noktalar ise şunlar:

1. Sokak hayvanlarının yakalanması, kısırlaştırılması, aşılanması.

2. Hayvanlar tekrar sokağa bırakılmayacaksa bakıma alınması.

* * *

Şimdi bu önermeleri açalım.

Hayvanların yakalanması zor ve zahmetli bir iş. Şimdilik yapılıyor ama imkanlar çoğaltılmalı.

Hayvanların kısırlaştırılıp aşılanacağı ve yaklaşık bir hafta zorunlu bakıma tabi tutulacağı rehabilitasyon merkezleri ise mutlaka arttırılmalı.

Şu anda Alibeyköy’de 500, Sarıyer Kocataş’ta 800 hayvan kapasiteli merkezler mevcut. Yetkililer Tuzla Aydınlıkköy’de 1,000 kapasiteli bir merkezin projesinin bitmiş, Hasdal’daki yine 1,000 kapasiteli bir başka merkezin de ihale aşamasında olduğunu belirtiyorlar.

Bakırköy, Zeytinburnu ve Kadıköy belediyelerinin de benzer merkezleri mevcut. Ama bunlar genellikle 80-100 hayvan kapasiteli. Yani küçük ve yetersizler.

Çözüm: İlçe belediyelerinin bir araya gelip ortak mekanlar yaratması. Büyükşehir Belediyesi’nin katkıda bulunması. Bir de ortaya somut bir proje konursa, ne kadarlık bir kapasitenin gerektiği de ortaya daha iyi çıkar deniyor.

İstanbul Valiliği yer konusunu Milli Emlak’ten arazi vererek çözmeye hazır.

İşin o yanında bir sorun yok.

* * *

Yakalanıp getirilen sokak hayvanlarının dişileri bu merkezlerde veteriner hekimler tarafından kısırlaştırılmalı demiştik. Bir hekimin günde üç hayvanı kısırlaştırabileceği söylendi. Eğer sorunun bir yıl içinde çözülmesi gerekiyorsa, 30 veteriner hekimden oluşan bir grup kurulmalı.

Buna en çok bir o kadar daha hekim eklenirse bütün hayvanların aynı süre içinde aşılanması da mümkün.

İstanbul’da sokak hayvanlarının insanlarla birlikte yaşatılması için öngörülen veteriner hekim sayıları hiç de hayali değil.

* * *

Hayvanların -özellikle kısırlaştırılanların- bir hafta ile on gün arasında bakılması gerekiyor.

Eğer hayvanlar tekrar sokaklara döndürülmeyecekse, bunların doğal ömürlerini bir barınakta geçirmeleri gerekli.

Veterinerler bunların 25’lik gruplar halinde bir arada bulundurulabileceğini söylüyor. Önerilen alan 60 metrekare. Yanyana barınaklarda bu, aradaki mesafede gözetilerek, 100 metrekare olmalı deniyor. İstanbul için toplam 1,500 civarında barınak gerekiyor. Toplu alan olarak bunun ifadesi, 150 dönümlük bir arazi. Milli Emlak’te kente yakın bu büyüklükte araziler mevcut.

* * *

En azından acil tedbirler alınabilir boyutlarda. Yeter ki, insani bir çözüm istensin.

Hesap Kitap

UZMANLAR yaklaşık 25 köpeğin birarada tutulabileceği bir barınağın yapım maliyetini kabaca 500 milyon olarak hesaplamakta.

Bu barınaktaki köpeklerin yıllık kuduz aşısı maliyeti 150 milyon.

İki barınağa rahatça bakabilecek bir görevlinin barınak başına ücreti ise yıllık 2 milyar.

Hayvanlara yiyeceği bir gönüllü vakfın toplayabileceği söyleniyor. Kaynak olarak da restoran, okul, kışla, hastane gibi yerlerin yemeklerinden artanlar yeterli görülmekte. Bunun için barınak başına düşecek vakfın sair masraflarına katkı payı, yıllık 300 milyon lira civarında olur deniyor.

Toplam olarak ortaya, bir barınak için, 2.5 milyar lira gibi bir rakam çıkmakta. Bir başka deyişle, hayvan başına 100 milyon liralık bir yıllık bakım sözkonusu.

Sevgili hayvanseverler: Ya bu kaynağı bulacağız, yaratacağız ya da ağlaya sızlaya itlafa veya olup bitene seyirci kalacağız.

Şimdi iş zamanı. Ağlanıp dövünme zamanı değil.

Yalnız hep söylediğimi tekrarlayacağım. Bu işler ancak bir master proje ve buna ön ayak olacak ciddi bir kamu kurumunun önderliğinde gerçekleşebilir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bir kere daha bu işe aday gösteriyorum.

Örgütlenme onlardan, gayret bizden, şefaat ise her zaman olduğu gibi Allah’tan!

Öyle değil mi, sayın Ali Müfit Gürtuna?

Yazarın Tüm Yazıları