Sınır ticaretinde fon muafiyeti Maliye'nin önünde

KİLİS'te sınır ticareti yapanların, yurtdışına çıkışlarda uygulanan 50 dolarlık fondan mustarip olduklarını ilettiğim yazımdan sonra Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler aradı.

Gerçi konu Maliye'yi ilgilendiriyor ama sınır kapısı olunca, Mehmet Keçeciler, sağolsun, konuya sahip çıkmış.

‘‘Ben de sizin gibi sınır ticareti yapanlara bir muafiyet getirilecek diye biliyordum. Ama istisna yapılmamış. Bu teklif edilmiş fakat yasalaşmamış. Kilis'ten gelen şikáyet haklı. Üstelik de tek şikáyet o değil’’ dedi Mehmet Keçeciler.

Benzer sıkıntılar Türkiye'nin bütün sınır illerinde yaşanıyormuş.

Keçeciler ilginç bir örnek de verdi:

‘‘Bırakın sınır ticaretini, mesela Hopa'da veya Sarp'ta oturup, Batum'da dükkánı, işyeri olanlar var. Adam sabah çıkıp Gürcistan'a geçiyor, akşam evine dönüyor. Yıllardır böyle bir düzen kurmuş. Şimdi bu adamdan her gün 50 dolar alıyorlar. Bu adamın iş yapması mümkün değil’’ diye sorunu aktardı Devlet Bakanı.

Kars'ta, Van'da, Ardahan'da, Hakkári'de, Şırnak'ta, Antakya'da aynı sorunu yaşayan on binlerce yurttaşın olduğu kesin.

Peki şu ana kadar bu vatandaşlar için bir şey yapılmış mı? Hayır yapılmamış.

Unutulmuş, önemsenmemiş.

Bu durum yasayı hazırlayan bürokratın günlük, acil sıkıntısı değil, politikacının da pek değil.

Ankara'ya yüzlerce kilometre uzaktaki sınır kentinde yaşayan vatandaşın sıkıntısı.

Hal böyle olunca aylardır bu vatandaşı hatırlayıp düşünen pek az kişi var. Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, bu durumu Maliye Bakanlığı'na bildirdiğini ve sınır ticareti için uygulamada bir istisna, yasal bir muafiyet talebinde bulunduklarını söyledi. Çünkü parayı toplayan Maliye ama sınırlarda olayı yaşayan Gümrük.

Mehmet Keçeciler'e, ‘‘Peki Maliye ne zaman bu konuyu ele alır ve ne zaman bir düzenleme yapılır?’’ diye sordum.

‘‘İnşallah en kısa zamanda. Şimdi bir kez daha Sümer Oral Bey'e hatırlatacağım. Bir an önce bu işin hallolması lazım’’ dedi.

Umarım olur...

Arjantin'den beter oluruz kimse anlamaz!


MÜTHİŞ bir teranedir gidiyor: ‘‘Burası Türkiye, Arjantin değil.’’ Efendim Arjantin'de olan olayların benzeri Türkiye'de olmazmış.

Derviş bile bunu söylüyor.

Neye dayanarak söylediklerini çok merak ediyorum.

Çünkü ben somut, bilinen bir veriye sahip olmadığım için Arjantin ile aramızdaki tek farkın Türk halkının yastık altında ve kolunda taşıdığı tasarruf ve IMF'nin ‘‘Allah tarafından verdiği’’ son 13 milyar dolar olduğunu düşünüyorum.

Arjantin zavallı bir ülke miydi?

Katiyen!

Kaynakları bol, yetişmiş insan potansiyeli olan, kültürel açıdan Türkiye'den kat kat iyi durumda, Güney Amerika'ya konuşlanmış bir ‘‘Avrupa ülkesi’’ydi Arjantin.

Ama battı.

Niye?

Devletin büyüklüğü ve hantallığı, kamu kaynaklarının iyi kullanılmayışı, yolsuzluk, devletin küçülmeyi başaramaması ve verimliliğin artırılamaması Arjantin'i batırdı.

Bunlar aslında Türkiye'nin de sıkıntıları.

Ve Türkiye de çok değil birkaç ay öncesine kadar aynı Arjantin'in yoluna girmişti.

Yani duvara doğru tam gaz gidiyorduk.

Arjantin'de olduğu gibi Türkiye'yi de bir sosyal patlama korkusu sarmıştı ve MGK bile bunu konuşuyordu.

Neyse ki, Türk halkı yastık altında ve kadınların kolundaki ‘‘sigorta’’ paralarını kullanarak birkaç ay daha dayanacak yakıtı buldu ve bu arada IMF'nin 13 milyar dolarlık müjdesiyle duvara çarpmaktan kurtuldu.

Fakat işin vahim tarafı şu ki, Türkiye duvara doğru tam gaz giderken fren yapmadı.

Sadece IMF'den gelen parayla duvarı ileriye taşıdı.

Fakat gidişat yine tam gaz duvara doğru.

Ve 13 milyar doları ‘‘yiyip bitirdiğimiz gün’’ ‘‘yeni bir 15 milyar dolar’’ bulamamışsak yine duvara toslayacağız.

Bundan tek bir kurtuluş var.

Hazır duvar ileriye taşınmışken, açılan arayı ‘‘fren mesafesi’’ olarak kullanmamız.

Yani kamu harcamalarını kısmamız, devleti küçültmemiz, özelleştirmeyi yapmamız gerek.

Aksi takdirde çarpma kaçınılmaz. Aynı Arjantin gibi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Akıl vermek için önce akla sahip olmak gerektiğini anladığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları