Serdar Turgut: Marilyn Chambers

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Dikkat uyarı: Bu yazıyı çocukların okumasında sakıncalar olabileceği yolunda kuvvetli kuşkularım var. Gerçi meseleyi fazla abartmamakta dikkatli olacağım ama konu itibariyle bazı şeyler de kaçınılmaz olabilir. Bu nedenle eğer çocuğunuz bugün alfabe çalışmak için benim yazımı seçerse gazeteyi onun elinden alın ve kilitleyin bir yerlere. Sonra çocuk uyuduktan sonra siz gizlice okuyabilirsiniz, bunda bir sakınca yok.

***

Bırakın son günlerin, belki de son 10 yılın en önemli olayı önceki gün yaşandı.

Bunca yıldan sonra Marilyn Chambers canlı bir şovla Los Angeles'ta tekrar seyircilerin karşısına çıkacağını açıkladı. Biliyorum bu ad fazla bir şey ifade etmiyor geniş halk yığınları için.

Marilyn Chambers'i tanımak için bir insanda şu özellikler olması gerekiyor:

1- 40 yaşın üzerinde ve erkek olunacak.

2- 1970'li yılların ilk yarısında Amerika'da ve özellikle New York'ta bir süre kalınmış olunacak.

3- Porno film seyretmekten zevk alınacak.

4- İlk iki maddede yer alan özelliklere sahip değilinse bile en azından bu aralar kapsamlı bir klasik porno film koleksiyonuna sahip olunacak.

(Saymış olduğum özelliklere bakınca bu yazımın da sadece benim kendi kendime atmış olduğum özel ulak bir mektuba dönüştüğünü fark etmiş durumdayım.)

***

Yazının girişindeki cümlelerden herhalde Marilyn Chambers'in 1971 yılında sinemalara birden bomba gibi düşen bir porno yıldızı olduğunu anlamışsınızdır. Eğer bugüne kadar izlemeye fırsatınız olmadıysa bir yerlerden videosunu ısmarlayın ve onun o günlerde yıldız olduğu filmi mutlaka izleyin.

Adı ‘Behind The Green Door’du (Yeşil Kapının Ardında). O dönemde Manhattan'da Times Square'de üç önemli porno film oynardı.

‘The Devil in Miss Jones’ (Bayan Jones'un İçindeki Şeytan), ‘Deep Throat’ (Derin Boğaz) aynı sinemada oynarlardı.

Bu iki filmi üst üste seyretmek insanda önemli felsefi değişimlere yol açabilecek bir olaydı.

Ben bu iki filmi o zamanlar dörder kez seyrettim (Ne yapayım o zamanlar 17 yaşındaydım. Suç bende değil. Suç beni böylesine zorunlu durumlara itenlerde. Batsın bu dünya).

Nedendir bilmem ama Deep Throat'ı her izledikten sonra kütüphaneye gittiğimde, okuduğum kitapları çok daha rahat bir şekilde anlayabildiğimi keşfettim. Zaman zaman bu köşede yazıyorum ya ben Grundrisse'yi de, Hegel'i de okudum diye.

İşte o dönemdeydi bu olay. Deep Throat'ı seyrettiğim anda kafam neden daha iyi çalışmaya başlıyordu bunu anlayamadım ama olan oydu işte.

***

Marilyn Chambers'in filmi tam 42'nci Cadde'nin başındaki sinemada oynamaya başladı.

O gün hangi sinemaya gideceğime zor karar veriyordum. Sokağın başında durup ‘Ya şundadır ya bunda’ yapmaya başladım.

Yoldan geçenler el hareketimin yeni bir sanat akımının başlangıcı olduğunu sanarak ayağımın ucuna paralar bırakmaya başladılar.

Gideceğim sinemayı bulup da ‘ya şundadır ya bunda’ hareketini bırakınca da beni alkışlamaya başladılar. Bir kapalı salonda bu işi yapmış olsaydım uzun süre ayakta alkış alacağım ve ‘bis’ isteneceği de kesindi. O anda Amerika'da zengin olmanın kolay olduğunu anlatan kitapların ne demek istediğini net olarak anladım.

(Hürriyet Gazetesi üst düzey yönetimine not: O gün iki dakika içinde toplamış olduğum paraya bakarak yaptığım hesaba göre ben 1971 yılında Amerika'da köşe başlarında durup ‘ya şundadır ya bunda’ hareketi yapsaydım kazanacağım aylık para bugün aldığım maaştan daha yüksek olacaktı. Hepinize saygılar sunar, gözlerinizden öperim. Bilmem anlatabiliyor muyum?)

***

Marily Chambers'ı ilk kez o gün seyrettim.

Sonra aynı filme 10 kez filan daha gittim.

Adını açıklamak istemeyen bazı çevrelere göre benim üniversiteyi bitirdikten sonra kendimi tutamayıp bir master, bir de doktora yapmamın tek nedeni de bu filme 10 kez gitmemmiş güya.

Dedim ya bu tür filmler izleyince kafam açılıyor, onlar da yorumlarını abartıyorlar işte.

(Bu arada konularımı nasıl bulduğumu, nasıl olup da her gün farklı şeyler yazabildiğimi soran okuyucularıma nihayet dolaylı olarak da olsa net bir cevap vermiş oluyorum.)

Aslında filme bu kadar çok gitmemin bir nedeni de bazı sahnelerin nasıl olup da çekilebildiğini bir türlü anlayamamamdı.

Bunlardan bir tanesinde Marilyn trapeze biniyor ve sallanmaya başlıyordu. Karşı taraftaki trapeze de sürekli farklı adamlar biniyor onlar da sallanıyorlar ve Marilyn her biriyle havada çiftleşiyordu.

Üniversitede ek kredi almak için seçmiş olduğum fizik dersinde profesöre bu olayı sorduğumda adamcağız çeşitli formüller yazmasına rağmen bu işi çözemedi ve sonunda bilimsel açıdan bu tür bir çiftleşmenin mümkün olamayacağını ilan etti.

O gün ayrıca iki şey daha oldu.

1- Sadece bu soruyu sordum diye bir Porto Riko'lu kız benimle çıkmaya başladı.

2- O gün teori ile pratiğin daima birbirlerinden kopuk olmaya mahkûm olduklarını, teorinin işine gelmediği zaman gerçekliği daima yadsıyacağını anladım.

Marilyn yıllardır ortada yoktu. Şimdi 50 yaşında ve yine porno yıldızı olarak karşımızda. Ben buna sevinmeyeyim de neye sevineyim?



Yazarın Tüm Yazıları