Serdar Turgut: İlk dersimiz: Türkiye 101






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

KEMAL Derviş'in en büyük şanssızlığı rasyonel ve profesyonel ilişkilere dayalı bir kurum ve ülkeden Türkiye'ye gelmiş olması.

Dolayısıyla bizim koşullarımıza adapte olabilmesi mümkün değil.

Türkiye'ye değişik fikirlerle, örneğin bu memleketi ileri, modern, rasyonel yapmak gibi düşüncelerle gelenlere ilginç bir program uygulanıyor.

Bir tür eğitim programı bu. Çeşitli dersler var. Örneğin ‘‘Türk medyası 100’’, ‘‘İktisatta televole ekolü 212’’, ‘‘Hüsamettin Özkan 302’’ gibi adlara sahip bu dersler.

Derviş'in de eğitimi başladı. Diplomasını aldığında ya tamamen delirmiş olacak -ki bunu Türkiye'de ilelebet kalıp siyasete atılacağını açıklarsa anlayacağız- ya da Washington'a geri dönüp kendisini kurtaracak.

Yani anlayacağınız ben üst düzey yöneticilerin en üst düzeyi olan genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök -ki kendisi bir zamanlar Köylü Derneği üyesiydi- gibi bu ekonominin geleceğinden katiyen umutlu değilim.

***

Kemal Derviş'in Türkiye eğitiminin sınıf dışı aktivitelerle destekleneceği yolunda ilk haber dün geldi.

Derviş, Asaf Savaş Akat'ın yalısında bir gece geçirmiş.

Bence bu onun uygulayacağı ‘‘yeni’’ program hakkında büyük endişe doğmasına neden olacak en net haberlerden bir tanesi.

Biliyorsunuz Akat, son bir yıl önce dedikleri hemen her şey yanlış çıkan televoleci ekonomistler grubunun önde gelen üyelerindendir.

Üstelik o bir ekonomi programında saksafon çalarak iktisat tarihine de geçmiştir.

Derviş ondan da fikir almışsa -ki mutlaka almıştır çünkü o efendi bir insan ve bir insanın evinde misafir kalıyorsa ister istemez onu dinlemeye mecbur hissetmiştir kendisini- unutun gidin o zaman yeni programı.

***

Derviş'in alacağı derslerden en çetini ‘‘Hüsamettin Özkan 302’’ adlı ders olacaktır.

O ders Derviş'in Başbakan Ecevit'ten baş başa görüşmek için ilk randevu alma girişimiyle başlayacaktır.

Türkiye'de herkes bilmektedir ki bu dünyada yanında Hüsamettin Özkan olmadan Ecevit ile baş başa görüşebilecek tek insan Amerikan Büyükelçisi'dir.

Büyükelçi de Ecevit'le baş başa yemek yemesinden hemen sonra Türk devlet yönetimi biçimine yönelik bu saygısız tutumunun farkına varmış ve hatasını telafi edebilmek için Özkan'ı hemen bir gün sonra yemeğe davet etmiştir.

Yani onun Ecevit'ten hemen bir gün sonra Özkan'la da yemek yemesinin internette dolaşan bazı esprilerde belirtildiği gibi Ecevit'in anlamadığı ve anlatamadığı bazı meseleleri bir de Özkan'dan dinlemek istemesiyle katiyen bir ilgisi yoktur.

***

Derviş bize özgü bu meseleleri derinliğine bilmediği için Ecevit'ten randevu istemesi üzerinden en fazla yarım saat geçmeden Hüsamettin Özkan'ın bürosundan aranılıp randevu talebinin kabul edildiğinin kendisine söyleneceği kesindir.

O eğer o zamana kadar rasyonalitesini hálá daha muhafaza etmeyi başarmış ise bu olayı sadece Ecevit'in kabul mesajının kendisine Hüsam tarafından iletilmesi şeklinde yorumlayacak, aslında o anda Ecevit'in randevu talebinden haberdar bile olmadığını düşünmeyecektir.

İşin en komik tarafı da kendisi Başbakanlığa gidince yaşanacaktır.

Derviş, Ecevit'in makamını ararken araya giren ‘‘her zaman var olan yetkili kişiler’’ kendisini ilk önce Hüsam'ın odasına yönlendireceklerdir.

Hüsam onu kapıda ilk gördüğünde bu sanki kendisi için bir sürprizmiş gibi ‘‘Oooooo Derviş Bey hoşgeldin’’ diye bağıracaktır.

Derviş Bey rasyonelitesini o zamana kadar hálá daha muhafaza edebilmiş ise bir insanın neden bu kadar uzun bir ‘‘Oooooo’’ çektiğini anlayamayacak, şaşıracak ve belki de panikleyecektir.

Onu ikinci panikletecek şey ise kendisi dışında odada en azından bir 15 kişi daha bulunuyor olması ve bunların bütün iskemleleri kapmış oldukları halde kendisine yer vermek için bir girişimde bulunmuyor olmaları olacaktır.

Çünkü Hüsam'ın odasına girebilen herkes kendince çok önemlidir, mutlaka çözülmesi gereken önemli bir problemi vardır ve bu da bir başka Türkiye gerçeğidir.

Derviş'in paniğini daha da artıracak üçüncü gelişme ise kendisinin bütün girişimlerine rağmen Hüsam'ın onu Ecevit'e götürmek için bir karşı girişimde katiyen bulunmaması olacaktır.

Sonunda bu olay Hüsam'ın onu Ecevit'e götürüyorum diye alıp arka odasına sokması ve kapıyı kaparken de ‘‘Canım Başbakan'ı neden rahatsız edelim ne anlatacaksan bana anlat’’ demesiyle noktalanacaktır. Okul paydos...

Yazarın Tüm Yazıları