Sebzesini kendi çiftliğinde yetiştiren otel

Yaz tatili için Bodrum’a, Çeşme’ye, Antalya’ya gidenlerin her gece ille de balık yiyeceğiz diye tutturup, birbirinin karbon kopyası salaş balıkçılarda ömür tüketme inadına anlam veremiyorum.

Hani Kaş, Datça, Dalyan gibi nispeten bakir kalmış, modern restoranları, deneyimli şefleri kendine henüz çekememiş sahil beldelerimizde olsa anlayacağım.

Sonuçta balık bu. Ve daha İstanbul’daki balık restoranları öğrenememişken balık yapmayı, sahil kasabasındaki garibim salaş balıkçı ne yapsın!

En iyi balık restoranlarını alın, hepsinin yaptığı aynı. Sabahları en taze balığı alıp, akşam ızgarada tam kıvamında pişirmek. Tamam ızgarada tam kıvamında pişirmek bile ustalık istiyor ama atla deve bir ustalık değil bu... Tek yaratıcılık mezelerde. Bir de bazıları yaratıcılığı iyi buğulama yapmaya kadar da götürebiliyorlar hani...

İki hafta önce Bodrum’daki cennet yazlığımızdan kalktık, üç saat yol tepmeyi göze alıp hafta sonunu geçirmek için Çeşme Sheraton’a gittik. Maksat değişiklik olsun. Üşenmeyip iyi ki de gitmişiz.

Çeşme Sheraton’un sahili aynı Florida sahilleri gibi. Bembeyaz bir kum ve en dalgalı günlerinde dahi bulunmayan turkuaz bir su...

İlgi alanıma girmiyor ama meraklıları otelin altındaki termal tesislerin de mükemmel olduğunu söylüyorlar.

İşin asıl ilgi alanıma giren yanına gelince. Otelin tepesinde, harika manzaralı dört dörtlük bir restoran var; Spices. Başında Şef Rahmi Yılmaz.

Şef Yılmaz, Spices için tatil yörelerinde kolay kolay rastlayamayacağınız güzellikte bir mönü hazırlamış. Zengin yemek listesinde en basit yemeklerden en komplekslerine uzanan bir denge yaratmış. Restoranın tek kusuru, böylesi bir mönü için çok zayıf kalan şarap listesi.

Giriş olarak sunulan bir salata vardı ki, ben ömrümde bu kadar lezzetli bir salata yemedim. Bildiğimiz anne salatası. İçinde salata, marul, roka, soğan, salatalık, domates, zeytin gibi klasik salata malzemeleri var. Ancak malzemeler öylesine körpe ve lezzetli ve öyle başarılı bir salata sosuyla karıştırılmışlar ki, al bu salatayı biraz daha büyük porsiyonda, üzerine birkaç ızgara deniz ürünü de serpiştirip ana yemek diye sun, yiyen masadan şefe hayır duasıyla kalkar.

Salatanın meğer Şef Rahmi Yılmaz’ın deneyim ve becerisine ek bir sırrı daha varmış.

Çeşme Sheraton Hotel, otele birkaç kilometre uzaklıkta 100 dönümlük küçük bir çiftlik kurmuş. Burada doğal tarım yöntemiyle çeşitli meyve ve sebzeler üretiyorlarmış. Otelin meyve ve sebze ihtiyacının yüzde 60’ı bu çiftlikten temin ediliyormuş. Salata, domates, biber, patlıcan gibi bazı sebzelerin tamamı bu çiftlikten geliyormuş. Ertesi gün kalktım, bu çiftliğe de gittim, biberleri, domatesleri dalından koparıp tattım. Salatanın malzemesindeki körpeliğin ve lezzetin sırrının nereden geldiğini anladım.

Bu nefis salatadan sonra gelen ana yemeğim marine edilmiş dana bifteğine değinmeden de edemeyeceğim. Şef Rahmi Yılmaz ustalığını konuşturmuş ve bifteği pişirirken sihir yapmış sanki. Türkiye’de hangi kasaptan alırsanız alın dana bifteği kayış gibi olur. Şef Yılmaz marinadlarıyla öyle bir sihir yapmış ki o kayış gibi biftek lokum kıvamına gelmiş. Ağzınıza attığınızda dilinizle damağınız arasında eriyip gidiyor.

Ana yemekte et tercih ettim diye mönüde balık yok sanmayın. Var tabii ve hem de öyle her salaş restorandaki gibi birbirinin kopyası balık tabakları değil bunlar. Şef Rahmi Yılmaz pişirme tekniğiyle, sosuyla, garnitürüyle her tabakta ayrı bir sanat eseri yaratmış.

Çeşme, Bodrum, Antalya gibi gelişmiş turizm beldelerimiz iyi şefleri de kendine çekmeye başladı. Her gece gidecek bir salaş balık lokantası arayanlar, ayaklarına kadar gelen değerleri de kaçırmasınlar. Ki bu değerli şefleri kaçırmayıp, tatil beldelerinde de iyi yemek yiyebilelim artık.

Zorlu’nun zorlu doğru seçimi

Zorlu’nun Zincirlikuyu’daki arazisi üzerinde inşa edilecek projenin seçimi için açılan konkuru Emre Arolat-Murat Tabanlıoğlu’nun projesinin kazanmasına çok sevindim.

Tam bir yıl önce yarışma yeni açıldığında ve henüz ortada projeler bile yokken aynen şunları yazmışım:

"Batılı ülkelerin belli başlı şehirlerinde dolaşırken, birbirinden görkemli güncel mimari eserleri gördükçe hep neden bizim şehirlerimizin de böylesi çarpıcı süsleri yok diye hayıflanıp dururdum. Emre Arolat’ın Şişli Complex projesinin çizimlerini gördüğümde de bu nedenle heyecanlanmıştım. Ancak sonra proje, bazı nedenlerden sürüncemeye girdi.

Zorlu’nun Zincirlikuyu’daki eski Karayolları arazisi üzerine inşa edeceği kompleks de heyecan verici sonuçlar verebilecek potansiyele sahip. Açılan proje yarışmasına katılan mimarlar arasında Emre Arolat da var. Hakkı olan kazansın tabii ama İstanbul’un bu önemli noktasında Emre Arolat’ın insanın ağzını açık, gözlerini sabit bırakan stilini görmeyi çok arzu ederim."

Projenin bitip, insanın ağzını açık, gözlerini sabit bırakacak kompleksin ortaya çıkacağı günü iple çekiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları