Şark kurnazı Ayşe Hanım

Ayşe Arman vicdanını rahatlatmanın yolunu topu bana atmakta buldu.

Kendini spora vermiş, antrenörüyle ilişkisi olduğu bilinen ama kimsenin ilişmediği sporcu bir kızla bir röportajı yapan bizzat Ayşe Arman.

Röportajda spora dört satır, kızın özel hayatına ve cinsel yaşamına bir sayfa ayıran da o.

Haberin spotunu ve önemli unsurunu başlığa çıkarırken, sporcu yönünü değil, kızın antrenörüyle olan ilişkisini büyük harflerle yazan da Ayşe Hanım.

Ön plana çıkarılan unsurlara tepki gösterince bu işin suçlusu olarak beni ilan etmeye kalkışan da yine aynı Ayşe Arman...

Ayşe Arman diyor ki: ‘‘Süreyya Ayhan sponsorundan olmuş’’.

Ayşe Arman
kusura bakma ama Süreyya Ayhan'ı rekorlarını, hedeflerini, antrenman metotlarını değil de 13 yaşından beri antrenörüyle yaşadığı baba, öğretmen ve áşık ilişkisini manşete taşıyan ben değilim.

Yıllardır Süreyya Ayhan'a spor yapması için destek veren Deniz Gökçe ‘‘Böyle bir röportaj yaparsan Süreyya Ayhan için iyi olmaz’’ diye uyardığı halde bu röportajı yapan da ben değilim.

Bütün bunları sen yaptın. Elinden gelse fazlasını da yapardın. Biliyorum, biliyorsun.

Onun için vicdan azabını bana yıkmaya çalışma.

Ayrıca da beni eşime şikáyet ettikten sonra aldığın yanıtı ‘‘kesip biçerek’’ köşene koyma. Her şeyi kendine göre uyarlamaya çalışma.

Dürüst ol. Hiç değilse benimle tartışırken ilkeli ol.

Dün köşende beni eleştiren okur tepkilerini koymuşsun.

Peki tam tersi tepkileri niye koyamadın Ayşe Arman.

Sana yollanan faks ve mail'lerden birer kopya da bana yollanıyor.

Onları niye koyamıyorsun!

Yapamıyorsun değil mi!

Ama kurtulamazsın Ayşe.

Her ne kadar gazete sütunlarında suçu bana yıkmaya çalışsan da akşam yatağa yattığın zaman gerçeklerle yüz yüze geliyorsun.

Hatanın büyüklüğünü bildiğin için yaygaran da büyük.

Hatandan ders al Ayşe Arman...

Bundan sonra sporcularla röportaj yapacağın zaman, yanına spor malzemeleri al.

Anlıyorsun değil mi Ayşe Arman!

NOT: Ayşe Arman yazısını modernizm adına savunuyor. Zaten ne yapsa öyle diyor. Bunu yaparken de, annesinin Alman olmasını sanki bir referansmış gibi sunuyor. Belki Ayşe Arman bilmiyor ama eğer Süreyya Ayhan ile Yücel Kop arasındaki ilişki Almanya'da yaşansaydı, bir eğitimcinin eğitim için yanında bulunan kişiyi kullandığı gerekçesiyle Yücel Kop şu an Alman yasalarına göre yargılanıyor olurdu.

Bangladeş ve Ruanda ile aynı ligdeyiz

Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye niçin gelmediklerini anlatan yazım iş dünyasından epey tepki aldı.

Burada dile getirdiğim gerçekler daha çok konuşulacağa benziyor. Bu arada TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu belirttiğim hususlara katılmakla birlikte diğer iki nedene de dikkat çekiyor.

Bunlardan ilki enflasyon muhasebesi.

Gerçi bu konuya hem bankacılık, hem de vergi konularını ele aldığım eski yazılarımda dikkat çekmiştim ama Hisarcıklıoğlu, ‘‘Enflasyon etkisi ile ortaya çıkan ve aslında reel bir kazancı ifade etmeyen tutarların vergilendirilmesi sonucunda kazancın vergilendirilmesi, sermayenin vergilendirilmesine dönüşmüştür’’ diyor.

Hisarcıklıoğlu enflasyon arındırılmadan alınan vergilerin üç dört yıl içinde sarmeyeyi sıfıra indirdiğini söylüyor.

Haklı. Bunu pek çok yabancı da dile getiriyor ve bu nedenle son yıllarda Türkiye'de yatırımcı yabancı değil, vurup kaçıcı yabancılar iş yapıyor. Gerçek yabancı yatırımcılar ise ya bin pişman kaçacak yer arıyor, ya da giderek küçülüyor.

TOBB Başkanı'nın dikkat çektiği bir başka konu ise ‘‘yatırım indirimi’’ uygulaması.

Hisarcıklıoğlu, ‘‘Yatırım harcamalarına yüzde 33 kurumlar vergisi istisnası getirilirken, Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesi uyarınca stopaja tabi tutulmaktadır. Bu stopaj oranı ise yaklaşık yüzde 20 gibi çok yüksek bir oran olduğu için, sağlanan Kurumlar Vergisi teşviki fiiliyatta bertaraf edilmiş olmaktadır’’ diyerek yasal ‘‘anlamsızlıklara’’ da dikkat çekiyor.

Benim yazımda Avrupa ülkelerinden verdiğim örneklere TOBB Başkanı başka örnekler de eklemiş. Buna göre 2000 yılında Türkiye'ye yapılan yabancı yatırım tutarı 982 milyon dolar iken aynı yıl Angola 1 milyar 800 milyon dolar yabancı yatırım çekmiş. Yabancı yatırım çekmede Angola, Nijerya, Vietnam ve Kazakistan bizi sollamış.

Yabancı yatırım liginde Bangladeş, Ruanda, Kenya, İran ve Yemen'le aynı ligdeyiz.

Kimse unutmasın ki, eğer aklımızı başımıza toplamazsak, orta vadede yaşam kalitesinde de gideceğimiz lig bu ligdir.

Aşkın'a değil işine bakın

Haluk Bilginer gazetelerde yeni bir aşkla gündeme geldi.

Oysa ben Bilginer'in şu günlerde televizyonlarda gösterilmekte olan ‘‘Tatlı Hayat’’ adlı komedideki muhteşem oyunuyla gündeme gelmesini isterdim.

Hiç izlediniz mi bilmiyorum ama televizyon seyretme özürlü olan ben bile Haluk Bilginer ve Türkan Şoray'ın birlikte oynadığı bu müthiş durum komedisini izlemekten müthiş keyif alıyorum. Bilginer benim gördüklerim içinde en iyi durum komedisi oyuncusu. Dünya standardında.

Dadı'da Haldun Dormen'i çok beğenmiştim. Burada da Haluk Bilginer müthiş. Bu kadar büyük yeteneklerle bu adamların dünya çapında iş yapmıyor olması gerçekten çok yazık!

NOT: Sevgili Haldun Dormen kendi tiyatrosunu kapadıktan sonra gençlere yardımcı olacağını ve bir gençlik tiyatrosu üzerinde çalışacağını söyledi. Çok mutlu oldum. Ve bana gelen bilgilere göre ilk olarak da Tiyatro Kılçık'ı kuran gençlere yardım için kolları sıvamış.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ahlaksızlığı genel geçer ahlak yapmaya çalışmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları