Saltanat Şehri İstanbul

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

BAŞLIK son günlerde İstanbul üzerine yayımlanan çok önemli bir kitabın adı. Bu eser, İletişim Yayınları’nın İstanbul dizisinden çıktı. Kitabın yazarı, bize hiç de yabancı olmayan bir isim: John Freely.

Dr. Freely Boğaziçi Üniversitesi’ndeki Amerikalı hocalardan biriydi. Uzun yıllarını, aşığı olduğu bu kentte geçirdi. O da hepimiz kadar bir İstanbullu.

Hepimizden farkı ise, bu kente olan sevgisini, İstanbul üzerine harika bir kitap yazarak göstermiş olması.

Farklı Hemşehriler

'Saltanat Şehri İstanbul' kitabının yazarı Dr. Freely, bu kentin en ilginç hemşerilerini oluşturan gruptan biri. Onlar İstanbul’a çok uzak yerlerde doğup büyümüş insanlar. Bu kente gelişleri, iradeden çok bir rastlantıya bağlı olmuş. Ama bu rastlantı onları o kadar derinden etkilemiş ki, zamanla konuk oldukları kenti hepimizden çok benimsemişler. O kente yüreklerini vermişler.

Size biraz bunlardan biri olan yazardan söz etmek istiyorum. John Freely 1926 yılında New York’ta doğmuş. On yedi yaşında Amerikan Deniz Kuvvetleri’ne katılmış. Donamadaki serüveni onu İkinci Dünya Savaşı’nın son aylarında önce Burma’ya, oradan da Çin’e sürüklemiş.

Sonra tekrar üniversiteye dönmüş. 1960 yılında New York Üniversitesi’nde fizik doktorasını tamamlamış. Bu arada akademik hayatını daha sonra Oxford Üniversitesi’nde sürdürdüğünü ve burada bilim tarihi alanında doktora sonrası çalışmalar yaptığını hatırlatayım.

Dr. Freely’nin İstanbul’a ilk kez gelişi 1960’lara rastlıyor. O zamanlar Robert College’de fizik öğretmenliği yapmış. Daha sonra da Boğaziçi Üniversitesi’nde hocamız oldu.

Harika Bir Rehber Kitap

John Freely’nin eseri, 'Saltanat Şehri İstanbul', bu kent üzerine yazılmış ne ilk ne de son kitap. Belki en kapsamlısı da değil. Zaten böyle bir değerlendirme yapmak benim sınırlarımı aşar. Ancak kitabı okuduğumda bunun İstanbul’un tarihi üzerine yazılmış akıcı, kolay okunur ve bir o kadar da bilgi yüklü bir eser olduğunu söylememe hiçbir engel yok.

Bizim büyük dertlerimizden biri de, sık sık yabancı bilim adamlarının taraflı olmasıdır. En azından biz öyle düşünürüz ve haklı olduğumuzu gösterecek sayısız da delil buluruz kitaplarında. Bir Grek kenti olarak kurulmuş olan İstanbul’un daha sonra Roma İmparatorluğu’nun başkentine dönüşmesi Batı dünyasında bir ölçüde anlayışla karşılanır. Bizans’ın yine de Latinlerden farkı açıktır. Hıristiyan kültürü bu iki uygarlığı kaynaştırmaya her zaman yetmez. Buna rağmen Bizans bir ölçüde Batılı bir senteze açıktır. Ön yargılı tarihçilerin kabullenemediği nokta ise Konstantinopolis’in bir Türk başkentine dönüşmesidir. Kavga bu noktada iyice alevlenir. Önyargılar son yargıları kovalar.

Dr. Freely gibi ender kültür tarihçileri işte bu tür önyargılardan arınmış bakış açılarıyla İstanbul’u bir başka gözle anlatırlar. Bence kitabın önemi biraz da bu tarafsızlığında yatıyor.

Okunması Gereken Bir Eser

Benim bir tezim de, İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet’in ordularının kenti almasıyla Türkleşmediği. Bu ancak bir sürecin başlangıcı olabilirdi. Bence öyle de oldu. Bir şehir, ancak onun içerdiği eserlerin, o kentin geçmişinin, o kentin kültürünün orada oturanlar tarafından benimsenmiş olmasıyla mümkün. 'Saltanat Şehri İstanbul', işte bize böyle bir fırsatı sunuyor. Bu kitabı -ve tabii daha onlarcasını, yüzlercesini- okuyarak, yaşadığımız kenti daha yakından tanıma imkanını elde edebiliriz. Böylece İstanbul bizim kentimiz olabilir.

Bu kitabı mutlaka satın alıp kitaplığınıza koymanızı öneririm. Sonra da zaman zaman bu eseri okuyun. Üstelik Dr. Freely bunu bir kuru tarih olmaktan çıkarmış. Kentin yaşayan tarihini büyük bir ustalıkla dile getirmiş. Böylece kitabı okurken, kelimelerin büyülü gücüyle okuyucunun o günleri yaşamasını da sağlamış.

Penguin Kitapları’ndan çıkan 'İstanbul, The Imperial City' kitabının yazarı başta olmak üzere, bu eseri Türkçe’ye kazandıran İletişim Yayınları’nın editörlerine, kitabın redaksiyonunu yapan ve yayıma hazırlayan Emre Yalçın’a ve kitabı çeviren Lale Eren’e bütün İstanbullular adına teşekkür ederim.

Topkapı Sarayı’nın CD-Rom’u

POSTADAN geçen gün çok hoş bir hediye geldi. Sevgili dostum Prof. Dr. Zafer Başak, yönetim kurulu üyesi olduğu Türk Ekonomi Bankası’nın bir kültür hizmetini yollamış. Bu, Topkapı Sarayı üzerine yapılmış bir CD-Rom.

Prof. Dr. Zafer Başak, tanıtım kokteylinde, 'kaynak değeri taşıyan böyle bir eserin hazırlanmasında amaçlarının bunun kısa vadede ülkemizin tanıtımına, uzun vadede ise kültür mirasımızın ve tarih hazinemizin gelecek kuşaklara aktarılmasına katkıda bulunacağını' söylemiş.

Ben tanıtım kokteyline -o sırada New York’ta olduğum için- gidememiştim. Bundan dolayı bir eksiklik duyduğumu itiraf edeyim. Yine de CD-Rom’u bilgisayarımda açtığımda bütün bu üzüntüler geride kaldı. Önümde müthiş bir görsel şölen beliriverdi.

Katkıların Değeri

Bu harika yapıtın sahibi olarak her ne kadar Türk Ekonomi Bankası’nı andımsa da, Kültür Bakanlığı’nın da bu esere ciddi bir katkıda bulunduğunu söylemeliyim. Ayrıca CD-Rom’u hazırlayan Ekip Film’e de ciddi çalışmalarından ötürü teşekkürün bir borç olduğunu düşünüyorum.

Tanıtım yazısında, bu CD-Rom’un 500 sayfalık bir kitaba eşdeğer hacimde olduğu kaydedilmiş. Ne müthiş bir olay! Kitaplıklarda koca bir yer kaplayacak bir kitap neredeyse avucunuzun içine sığıyor. Ben geleceğin kitaplarının bu tür olacağına inanıyorum. Öte yandan da, elime iyi ciltlenmiş, iyi kağıda özenle basılmış bir kitabı almanın keyfini de yadsıyorum sanmayın. O tür kitaplara aşinalığım ve tutucu yanım bu kitap sevgisinin en azından benim için ölene kadar süreceğini söylüyor. Ama geleceğin elektronik kitapçılığına da inkar etmeye aklım ve sağduyum izin vermiyor.

Sözünü ettiğim CD-Rom, bu tür promosyonların çoğundan farklı olarak D &R’larda ve Carrefour-SA’da satışa sunulmuş bulunuyor.

Yazarın Tüm Yazıları