Sakın faizi artırmayın

GEÇTİĞİMİZ hafta, biraz ABD’de faiz arttırımı beklentilerinden, biraz Arjantin’in kamu borçlarını yeniden yapılandırma inadının başarıya ulaşmasından, ama esas olarak Türkiye’nin iç dinamiklerinden dolayı piyasalar hareketlendi.

Türkiye’nin iç dinamiklerinden kastım, ‘borsanın yükselişi’ ile ‘döviz fiyatındaki düşüşün’ trend değerlerinin dışına çıkmış olmasıdır. Piyasaların bu konularda bir ‘düzeltme’ yapması rasyonel bir beklentiydi. Korkum o ki; bu düzeltme yanlış anlaşılacaktır. Bu sebeple, ekonomiye yön verenlerin bilinçaltında daima hazır bekleyen ‘faizi arttır’ sabit fikri su üstüne çıkabilir. Yüksek ekonomi bürokratlarından, medyamızın kanaat önderlerinden, etkin bankacılarımızdan rica ediyorum (estağfurullah, rica ne haddime arz ediyorum) ‘n’olur faizleri arttırmaktan bahsetmeyin’.

Maruzatımın gerekçesi aşağıdadır.

* * *

1. Faizleri yükseltmenin veya yüksek tutmanın amacı, ‘enflasyonla mücadele’dir. Enflasyonla mücadele, yani enflasyonu düşürmek veya artmasına izin vermemek iktisadi açıdan bir ‘kutsal amaç’tır. Bunu tüm kalbimle teslim ediyorum.

2. İnancım odur ki; ekonominin damarlarına zerk edilen bu ‘yüksek faiz’ ilacı, aşırı dozda ve / veya uzun sürede tatbik edilirse, bünyedeki enflasyon hastalığının iyileşmesine değil, kötüleşmesine sebep olmaktadır.

3. Yüksek faizler, iki alanda kötü sonuç yaratmaktadır. Bunlardan birincisi ‘bütçe açıkları’, ikincisi ‘cari işlem açıkları’dır. Yavaşlayan büyümeyi, artan işsizliği, servet ve gelir dağılımı bozulmalarını bir kenara koyuyorum.

4. Yüksek (reel) faiz yüzünden devletin faiz harcamaları, bütçe giderleri arasında önemli bir yüzdeye ulaşınca, hükümet tek bir lira popülist harcama yapmasa bile, bütçe ‘açık’ vermektedir.

5. Bütçe açıkları, Hazine’nin deliler gibi borçlanmasını zorunlu hale getirmektedir. Hazinenin bu tavrı, faizlerde yeni bir yükselmeye neden olmaktadır. Bu kısırdöngünün kırılabilmesi için, bütçede yüksek bir ‘faiz dışı fazla’ verme mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. Bu da işbaşındaki hükümet için, sürdürülmesi siyaseten zor bir politikadır. Bu nedenle siyasi kırılganlık artmaktadır.

6. Bundan daha elim ve vahim olmak üzere, Merkez Bankası’nın ve Hazine’nin yüksek reel faiz vaatleri‘sıcak para’nın yurda girmesine sebep olmaktadır. Sıcak para girişi yüzünden üç alanda ekonomi istenmeyen yöne sürüklenmektedir. A) Yerel para değerlendiği için ithalat patlamakta ve cari işlem açıkları artmaktadır. B) Döviz borçlanmanın TL maliyeti sıfırın altına düşmekte ve yüksek TL faiziyle sağlanmaya çalışılan ‘sıkı para’ politikası etkisizleşip, düşük döviz faiziyle ‘gevşek para’ ortamı oluşmakta ve bu yüzden de iç talep artmaktadır. C) Cari açıklar dışarıdan borçlanarak finanse edildiği için, dış borçlar büyümekte ve dış şoklara karşı ekonominin kırılganlığı artmaktadır.

* * *

Son günlerde borsanın düşmesi ve döviz fiyatlarının çok az miktarda artmasından sakın kimse telaşa kapılmasın. Bu gelişme tamamen normaldir ve hayırlıdır. Velev ki ‘enflasyonu dizginlemek’ gibi kutsal bir amaç için dahi olsa, TL faizlerini yükseltmek gibi ekonomiye zararlı bir tedbiri kimse aklına bile getirmesin. Kamu borçlarının döndürülmesinde güçlük olursa, iç borçlanmayı dövizle yapmak yeterli olacaktır.

Son Söz: Yüksek kurun ekonomiye zararı geçici, yüksek faizinki kalıcıdır.
Yazarın Tüm Yazıları